CaddeAntrenör adam göbek atmaz!

Antrenör adam göbek atmaz!

02.09.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tarzıyla Fatih Terime benzetilen, Kocaelisporun teknik direktörü Hikmet Karaman başarısını dozunda disipline bağlıyor. Türk futbolunu çözmüş, kuralına göre oynuyor

Antrenör adam göbek atmaz

Depremde büyük yaralar almasına rağmen geçen sezon Türkiye Kupasını kazanan Kocaelisporun teknik direktörü Hikmet Karamanla birçok başka konunun yanı sıra, bir takımın başarısız olması durumunda para sahiplerinin neden ilk teknik direktörü harcadığını da konuştuk... Hikmet Karamanın ilk bakışta en fazla dikkat çeken özelliği, Fatih Terimle aynı jest ve mimikleri kullanması. Saha kenarında, basın toplantılarında... Ama onunla biraz konuşunca başka birçok yönü ortaya çıkıyor. Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde siyasi kimliği nedeniyle öğrenci pasaportu alıp gidemediği Almanyada yıllar sonra eğitimini tamamlamayı başarmış, şimdi ise deplasmana gittiği Güneydoğu kentlerinde tek başına fakir semtlerini dolaşıp eşofman, top dağıtan farklı bir teknik direktör tipi o. Ama Türkiyede futbolun henüz demokrasiye pek hazır olmadığını düşünüyor. Korkmasın ama çekinsin Çok disiplinci olduğunuzu biliyorum. Tesisiniz bir kışladan daha steril ve sessiz. Sizce disiplin çok mu yararlı? Sıkmayacaksın ama gevşek de bırakmayacaksın. Kuşu sıkarsan ölür, gevşek bırakırsan da kaçar. Dozajı ayarlamak lazım. Masaj odasına girmiş, masör merhem sürecek, futbolcu çayını içiyor. Çayını başka yerde içecek. Futbolcu masöründen, fizyoterapistinden çekinecek. Korkma değil, çekinecek. Allah Allah. Adamlar sahada o kadar geriliyorlar, bir de masörlerinden mi çekinsinler? Bugün masörden çekinmezse, yarın bu kadar para kazandığı için teknik direktörüne de saygı göstermez, "Ya, sen ne diyorsun?" der. Olmaz. Futbolda biraz daha demokrasi mümkün değil mi? Mümkün ama Türkiyede nasıl yapabiliriz ki bunu? Demokratik davranmak bize henüz gelmiyor. Türk insanı disipline edildiği zaman başarılı oluyor. Ben biraz önce 15 dakika toplantı yaptım. Ama taktiksel değil, sadece eğitimsel. İdmanda hoşuma gitmeyen bazı şeyler oldu, onları söyledim. Söylemezsem ertesi gün daha da artar bu hoşuma gitmeyen davranışlar. Peki, siz kendinizi hiç serbest bırakmaz mısınız? Hayır. Bazen davetlere gidiyoruz. Futbolcular kalkıp göbek atıyor. "Hadi hoca, sen de kalk oyna" diyorlar ama olmuyor. Oynayamıyorum. Hoca kendini hep kontrol etmeli. Sonra "Hocaya bak, göbek atıyor" derler. Artık kolay harcayamazlar Takımlar kötüye gittiğinde, yönetimler hemen teknik direktörü değiştirerek zaman mı kazanıyor? Evet, yönetimler iş adamlarından oluşuyor. Onlar da çok para ödedikleri birkaç futbolcuyu gönderip yerlerine yeni futbolcular alarak fazla zarar etmektense teknik direktörü harcayıp hem taraftar nezdinde kendilerini kurtarıyorlar, hem de daha az zarar ediyorlar. Peki, bir teknik direktörün "Hayır, ben takımımı iyi yönetiyorum" diyebilmesi, kendini savunması, kendini ifade etmesi mümkün değil mi? Eskiden bu zordu ama özellikle Fatih (Terim) Hocanın başarıları biz teknik direktörlerin kamuoyu önünde prestijini yükseltti. Artık bizi harcamaları eskisi kadar kolay değil. Belki de Türkiyede "Tek adam kültürü" hakim olduğu için, hataların takımdan değil de teknik direktörden kaynaklandığı görüşü daha çabuk destek buluyordur... Çünkü sahada "tek adam" olan kişi teknik direktör. Tabii. Halbuki bilmiyorlar ki biz o saha kenarında, o antreman sahasında kaç parçaya bölünüyoruz, kaç adam oluyoruz. Ben bu yüzden mide kanaması geçirdim. Liverpool antrenörü devre arası kalp krizi geçirdi. Evet, Aykut Kocaman da ülser olmuş. Olmuş mu? Tabii, aynı şey. Futbolcu ne yaptığını bilecek Futbolcularınızı nasıl motive ediyorsunuz? Bir örnek vereyim. Ben Adanaspordan biraz olaylı ayrılıp Kocaelispora geldim. İkinci maçımız da Adanaspor ile. Futbolcuların ellerine bantlar bağlattım. "Bu maçı alacaksınız, topu kaybettiğinizde hemen bir hamle daha yapacaksınız" dedim. O kadar takık kaldılar ki o bantlara, her zamankinden hırslı oynadılar. Korkar mı futbolcularınız sizden? Hayır ama futbolcu ne yaptığını bilecek. Örneğin antremana çıkıyoruz. Futbolcular odalarının ışığını söndürecek. Bir şey içiyorsa bardağını yerine koyacak. Ben bazen odamdan çıkıyorum, ışığı söndürmemişim, geri dönmek istemiyorum, üşeniyorum, "Hayır" diyorum kendime, "Gideceksin ve söndüreceksin." Sakatım yalanını bir bakışta anlarım Odanızın duvarları insan anatomisi tablolarıyla süslü. Bunlar sayesinde futbolcuların sakatlıklarını hemen fark ediyor musunuz? Tabii. Çünkü futbolcu bazen kaytarmak için sakat olduğunu söyler. Ben anatomi bilgim sayesinde anlarım futbolcunun sakat olup olmadığını. Belki her zaman yüzüne vurmam ama o zaman da "Madem sakatsın, idman sonuna kadar yürüyüş yapacaksın" derim. Bir daha o futbolcu idmandan kaytarmak için bu yolu denemez. Peki, ruhlar sakatlandığı zaman onu da fark eder misiniz? Tabii. Bu mental bir çalışma, zihinsel bir çalışma. Çok tecrübeli olmak lazım bunu fark etmek için. Bakıyorum, futbolcu durgun. O zaman hemen devreye girerim. Bir kere çok istekli bir futbolcum birden işi gevşetti. "Bak, ben senin teknik direktörün olduğum kadar, senin ağabeyinim. Baban yaşında olmasam da beni her türlü kefeye koyabilirsin, anlat" dedim. Özel meselelerden girdim, "Âşık olabilirsin, kız arkadaşından ayrılabilirsin" dedim. Neymiş? Kız arkadaşı ayrılmış. Kafası takılmış oraya. Şimdi bu da bir ruh hastası. "Senin yaşın 19, ben senin gibiyken iki haftada bir âşık oluyordum" diye bir takım detaylı konuşmalar yaptım. Ertesi gün çakı gibi oldu. Tiyatrocu değil hocayım Sizin mimikleriniz, jestleriniz Fatih Teriminkilere çok benziyor. Taklit mi ediyorsunuz Terimi? Bunun benim için söylendiğini biliyorum. Şimdi insanın birini bu kadar taklit etmesi için tiyatrocu olması lazım. Ben tiyatrocu değilim. Teknik direktörüm. Şimdi iyi tiyatrocu için ne deriz? "Olayı yaşıyor" deriz. Yapmacık oldu mu hemen anlaşılır. Ben yaşıyorum olayı. Beden dilim çok kuvvetli benim. Ne hissediyorsam bedenim ona dönüyor.