Cadde“AYKIRI GÖRÜNTÜSÜYLE iÇiNDEKi DUYGUSALLIĞI SAKLIYORDU"

“AYKIRI GÖRÜNTÜSÜYLE iÇiNDEKi DUYGUSALLIĞI SAKLIYORDU"

18.11.2010 - 01:47 | Son Güncellenme:

Semiha Berksoy’un hayatı ve kariyeri, yakın dostu Dikmen Gürün’ün kaleme aldığı ‘Ateş Kuşu’ adlı kitapta bir araya geldi. Mektuplar, fotoğraflar, belgeler ve saatler süren ses kayıtları. Kitap, yanıp yanıp küllerinden yeniden doğan bir kadının yaşam öyküsünü anlatıyor

“AYKIRI GÖRÜNTÜSÜYLE iÇiNDEKi DUYGUSALLIĞI SAKLIYORDU

Yaşadığımız toprakların en sıra dışı karakterlerinden biriydi Semiha Berksoy. Kim olduğunu, neler yaptığını bilmeyenler için bile kayıtsız kalamayacakları derecede renkli ve zengin bir karakter. Semiha Berksoy 100 yaşında bu yıl, bu dünyadan ayrılışının altıncı yılında şimdi bir kitapla sesleniyor geride kalanlara.
Dostu, Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin direktörü Prof. Dr. Dikmen Gürün’ün yazdığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayımladığı ‘Ateş Kuşu Semiha Berksoy’ kitabıyla.
Bir yılda yazmış bu kitabı Dikmen Gürün. Ama o bir yıl yalnızca Gürün’ün kalemi eline aldığı süre. Neredeyse arkeolojik bir çalışma var ‘Ateş Kuşu Semiha Berksoy’un arkasında. Mektuplar, fotoğraflar, belgeler ve saatler süren ses kayıtları. Belki de Gürün’ün bilinç altında yazmaya başladığı bir kitap bu. Dostu Semiha Berksoy’la sohbetlerini kayda alırken için için yazmaya başladığı bir kitap. Yanıp yanıp küllerinden yeniden doğan bir kadının yaşam öyküsü: ‘Ateş Kuşu Semiha Berksoy’.

Semiha Berksoy hayatınıza nasıl girdi?
Tabii ki Semiha Berksoy’u yakından tanıyordum, annemden ve babamdan çok dinlemiştim. Semiha Hanım’ın operada oynadığı yıllarda çok küçüktüm, tiyatroda yıldızının parladığı zamanda da Amerika’daydım. Kızı Zeliha Berksoy ile 1970’lerde yakın arkadaş olduğumda da, arkadaşımın annesi olarak tanıştım. Sonraları Zeliha’nın annesi olmaktan çıktı ve benim çok yakın bir dostum oldu. Çok uzun sohbet ederdik. Konuşmalarını banda almam için izin verdi.

Kitap yazma hayaliyle mi banda aldınız konuşmalarınızı?
Hayır, böyle bir kitap yoktu hayalimde. Ama Semiha Hanım’a çok hayrandım. Onun anlattıkları bana bir dersti; çok uzun, parça parça konuşmalardı. Bir bilinç akışıydı bu; noktasız, virgülsüz, ileri gidip geri dönen, ucunu yakalamanın mümkün olmadığı kayıtlardı.

Kayıtları kitaba aktarırken nasıl bir süzgeçten geçirdiniz? Sansürünüz oldu mu?
Hayır, Semiha Hanım, olumlu bir insandı. Hiç kimse hakkında kötü konuşmazdı. Sansür uygulamadım, zaten Semiha Hanım’a sansür uygulanamaz.

Hayatıyla kariyeri arasında paralellik olmakla birlikte ikili bir hayatı da var. Bir yanda marjinal bir sanatçı, diğer yanda bir aileyi çekip çeviren bir kadın. Çelişiyor mu bu iki durum?
Bence hayır. Eşi öldüğünde yazdıkları çok duygusal. Birbirine çok bağlı bir çift. Eşi Ercüment Bey hep arkada durmayı yeğlemiş. Zeliha ile olan ilişkisinde de Zeliha onun için çok önemli.

Semiha Berksoy çok dominant bir karakter. Kızı da aynı mesleği seçince çatışmalar yaşanmıyor mu? İlişkileri nasıldı?
Çok dominant bir ilişki değildi. Zeliha annesine her zaman çok hayran, Semiha Hanım da kızına hayran. Çok dengeli bir ilişki olarak değerlendiriyorum. Zeliha hâlâ annesi için büyük uğraş veriyor. Kitapta gördüğümüz, aslında bu ülkede bir kadın olarak var olmanın öyküsü aynı zamanda. Çok mücadeleci bir hayat onunki. Hiçbir zaman pes etmemeyi başarıyor. Operadan resme doğru kayması ve resimde patlaması çok ilginç geliyor bana.

Sizce bu mücadele gücünü nereden alıyor Semiha Berksoy?
Sanırım çocukluğundan itibaren mücadele içine girmesinden. Çok sevdiği annesini küçük yaşta kaybediyor. Hayatına yine çok sevdiği bir üvey anne giriyor. Yapı olarak yılmayan bir insan zaten.

Çok dışarıya dönük görünüyor ama kitabı okurken fark ettim ki aslında çok içine dönük.
Çok duygusal bir kadın Semiha Berksoy. Benimle kurduğu ilişkide de galiba bu çok ön plandaydı. Ben de çok dışa açığımdır, ama duygularımı içime kapalı yaşarım. Belki de aramızdaki sıkı iletişim bundan kaynaklanıyordu. Duygularını müthiş içe dönük yaşayan, hassas bir kadın.

Bu hassasiyetini saklamak için dikkati fiziğine çekecek bir figür yaratmış olabilir mi sizce?
Olabilir. Aykırı duruşu olan bir kadın, gençliğinde de böyle. Darülbedayi’yi bu aykırılıkla terk edip gidiyor mesela. Görsel olarak aykırı duruşu belki o çok duygusal yönünü örtmek içindi.

Haberin Devamı

“Robert Wilson uçağı kaçırdı”

Semiha Berksoy’un bir türlü hak ettiğini bulamamasının ardında ne var sizce? Söz gelimi Nâzım Hikmet ile dostluğu onun için bir dezavantaja dönüşmüş olabilir mi?
Çok kritik bir dönem o. Semiha Hanım, ilişki kurduğu insanların izini süren bir sanatçı. Nâzım Hikmet’i hapishanede ziyaret etmesinden, komünist damgasını yemiş bir insanın peşinde koşmasından kaynaklanıyor olabilir. Ama kesin olarak budur diyemem.

Nasıl baş ediyor bu engellemelerle?
Sürekli resim yaparak sanırım. Duygularını tuvallerle dışa vuruyordu.

Yalnız bir kadın mıydı?
Çok dostu vardı. Cahide Sonku, Melek Kobra çok yakın dostları. Belki de ruhen yalnızdı. Her şeyi kendisiyle paylaşan, kendisiyle hesaplaşan bir insandı.

Kitabın önsözünde yazmadığınız bir hikayeden söz ediyorsunuz. Dünyanın en önemli tiyatro yönetmenlerinden Robert Wilson ile Semiha Berksoy’u tanıştırmanızdan.
Robert Wilson sanıyorum “Semiha B. Unplugged” filmini görmüştü ve bana Semiha Hanım’ı sordu. Ben de ona ‘Sizi tanıştırayım’ dedim. “Ben havaalanına giderken uğrayalım” dedi. ‘Valla eğer öyle bir şey yaparsan uçağı kaçırırsın’ dedim. Nitekim o uçağı kaçırdı. İnanılmaz bir buluşma yaşandı; adam gözlerine, kulaklarına inanamadı.

Görüyoruz ki Türkiye sınırları dışında çok daha iyi algılanan bir sanatçı Berksoy. Burada nasıl bir kan uyuşmazlığı var?
Bu sorunun cevabını vermek çok kolay değil. Sanırım burada birtakım önyargılar var. Eğer Semiha Hanım sıla hasreti çekip buraya dönmeseydi herhalde çok farklı bir yerde olurdu.

Hiç ondan “Keşke yurtdışında kalsaydım” gibi bir pişmanlık duydunuz mu?
Asla! Çünkü hiçbir zaman İstanbul’un, hatta Cihangir’in dışında yaşayamazdı.

Haberin Devamı

BERKSOY’DAN BEZELYELİ PiLAV

Biliyorum çok klişe, ama Nâzım Hikmet’le aralarındaki aşkı sormasam olmaz.
Nazım’la Semiha Berksoy’un tanıştıkları yıl 1932. Çok heyecanlı 22 yaşında genç bir kadın. Karşısında çok yakışıklı ve çok güçlü bir şair var. Bu kadının bu adama aşık olmaması mümkün mü? Nâzım Hikmet’in önce eserlerine aşık olduğunu söylüyor, yazdığı her satırı okuyor. Onu bir ilah gibi görüyor. Zaman zaman bu tutku coşuyor, taşıyor. Bazen de ayakları yere basıyor.

Aralarında bir şeyler geçiyor değil mi?
Muhakkak ki. Olmadı desem komik olur. Ne kadar sürdüğünü bilmiyorum. Ama belli bir çizgiden sonra dostane bir ilişkiye dönüşüyor. Hepimiz gençliğimizde birtakım aşklar yaşadık, Semiha Hanım’ın şansı veya şanssızlığı Nâzım Hikmet’e aşık olması.

Bizim gördüğümüz o sıra dışı kadının arkasında ne var?
Bence çok duygusal, çok ‘insan’, çok sevecen bir kadın var.

Sevecen demeniz beni şaşırttı.
Çok sevecendi. Belki ben o özelliğini gözlemleyen nadir insanlardan biriyim. Çok yakındık çünkü.

Bana deseniz ki “Biz Zeliha ile otururduk ve Semiha Hanım bize yemek pişirirdi”, çok şaşıracağım.
Evet. Biz otururduk ve o bize yemek pişirirdi. Onu ziyaret edeceğiz diye giyinir kuşanırdı, bizi kapıda karşılardı. Özellikle de kendisi pişirirdi yemekleri, mesela çok güzel bezelyeli pilav yapardı.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler