25.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
00. yılında Beşiktaşı, yakışıklı başkan Serdar Bilgili ve futbolcularla birlikte başarıya taşıyan iki ismi konuk ettim bu kez. Ah pardon! Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın vardır. Bir de Ayşe Karasu Enginle sohbet ettim. BJKnin aslan menajeri Sinan ve dünya tatlısı teknik direktörü Lucescu ile Ümraniyedeki muhteşem Nevzat Demir Tesislerinde buluştuk. Tesadüf bu ya, 20 yıllık arkadaşım, genç ve başarılı iş adamı, Beşiktaş Futbol Şubesi Sorumlusu Yıldırım Demirören de oradaydı. Sinan 25 yıllık kral dostum. Ne günlerimiz, gecelerimiz geçmiştir onunla. Yıldırımla da öyle. Bizim Sinan ve Yıldırım ile olan muhabbetimiz eskilere uzanınca hoca bakakaldı tabii. Bereket antreman vardı da adam kurtlar sofrasından, yani bizden kurtardı kendini. Ama şu kadarını söyleyeyim; Şeker gibi bir insan Lucescu. Öyle poposu kalkan, burnundan kıl aldırmayan, üstelik de benim dostum olduğunu söyleyen teknik direktörlere hiç mi hiç benzemiyor. Haydi sohbete geçelim: ŞD-Sinan özgeçmişinden söz edelim. SE-1974 yılında Beşiktaş Futbol Okuluna girdim. 1981-1988 yılları arasında Beşiktaş Takımında oynadım. Ama o sıralar stresli bir dönemimdi. Antrenörlerle pek anlaşamadım ve Beşiktaşdan ayrılmak zorunda kaldım. Bazı takımlarda teknik direktörlük yaptım. 2.5 seneden beri Beşiktaşta menajerlik görevini sürdürüyorum. Sayın Serdar Bilgiliden bu teklif geldiğinde tereddütsüz kabul ettim. ŞD-Futbolcu Sinan ve menajer Sinan... Hangisi daha riskli? Hangisi seni maddi ve manevi açıdan daha çok mutlu etti? SE-Menajerlik daha riskli. Futbolcu olarak kaybettiğin zaman tek başınasın, birey olarak düşünüyorsun. Menajer olduğunda bütün takımın sorumluluğu sana ait. Futbolculukta daha çok para var ama ikisinin de mutluluğu ayrı. ŞD-Beşiktaşın bugün geldiği yerde müthiş payın olduğunu biliyorum. Her ne kadar fanatik bir Galatasaraylı da olsam mesleğim gereği takip ediyorum. Lucescu ile aranızda bugüne kadar sürtüşme yaşandı mı? SE-Asla. Çünkü Lucescu iyi bir adam. Üstelik işini çok iyi yapıyor. O nedenle aramızda saygı ve sevgiye dayanan bir birliktelik var. ŞD-Futbolcu ve taraftarların babası gibisin. Onlar yenildiklerinde de kazandıklarında da hep sana sarılıyorlar. Bu başarıyı nasıl elde ettin? SE-Ben yapı olarak sevecen, herkese iyilik yapmaya çalışan, kimseyi kırmamaya özen gösteren bir insanım. Onun için futbolcularımız olsun, taraftarlarımız olsun, beni yakından tanıyan insanlar çok seviyorlar. Bunun için ayrı bir çaba sarfetmiyorum, sadece olduğum gibi davranıyorum. ŞD-Sen ve Lucescu Sergeni yeniden sahalara kazandırdınız. Yumuşak bir yüreğin ama prensiplerinden asla taviz vermeyen bir kişiliğin var. Futbolculara kardeşlik ruhu kazandırmayı nasıl başardın? Bu da bana göre başarıyı getirir. Aslında başarının bulunduğu yerde zaten kardeşlik ve dostluk vardır. SE-Sergeni bir sene önce almak istiyordum. Bazı sebeplerden dolayı alamadık. Bu sene Sayın Lucescu, Sergeni alma taraftarı olduğu için transferini Beşiktaş yaptı. Yumuşak bir insanımdır ama yerine göre sertleşebiliyorum. Beni suistimal eden insanı aynı hatayı yinelememesi için uyarırım, devam ederse de siler ve gerekeni yaparım. Benim için disiplin değil, prensipler önemlidir. BJKne ihanet eden futbolcuyu aramızda bulundurmayız. Futbolcularıma her zaman iyi insan, iyi arkadaş, sonra da iyi futbolcu olmaları gerektiği yönünde konuşmalar yaparım. ŞD-Sence Lucescu, Terimi geçti mi? Spor medyası hep iki hocayı karşı karşıya getiriyor. Şu an hangisi daha kuvvetli? Ama bak söyleyeyim, bu soruya kesin yanıt istiyorum, ona göre. SE-Sayın Fatih Terimin geçmişten gelen başarıları gözardı edilemez. Ama şu anki durumda Sayın Lucescunun çalıştırdığı takım, yani Beşiktaş lider olduğu için ve Galatasaraydan ayrılıp bize geçtikten sonra bu başarıyı yakaladığı için Fatih Hoca ile karşı karşıya getiriliyor. Bu da futbolda yaşanan tatlı rekabettir aslında. Bana göre ise ikisinin de çok farklı özellikleri vardır. Şu anda ikisi de camialarında çok kuvvetli. Ama Lucescunun takımı lider olduğu için bir adım önde. Bu, Fatih Terimin kötü olduğu anlamına gelmez. Zaten şu an ligin yarısındayız. Hangisinin iyi olup olmadığını sezon sonunda göreceğiz. ŞD-Senin için pek çok kişi "Yeni İmparator" diyor. Kendini bu sıfata layık görüyor musun? SE-Her takımın taraftarı, sevdiği insanlara bu yakıştırmaları yapar. Bunlar onur verir tabii. Beşiktaş şampiyon olursa kendimi bu sıfata layık görürüm. Ama ben imparatorluğu Lucescuya devrettim. Bizim imparatorumuz Sayın Mircea Lucescudur. ŞD-Lucescu, Galatasaraydayken "Fatih Terimin mirasını yedi" diye yazdılar. Ama Lucescu Beşiktaşta da aynı başarıyı gösterdi. Bu konuda senin ve Lucescunun ayrı ayrı değerlendirmelerini öğrenmek istiyorum. SE-Ben buna katılmıyorum. Her hoca yeniliklerle gelir. Lucescu yeni oyuncular getirdi ve Galatasarayı şampiyon yaptı. Bunu küçümsememek, kimselere mal etmemek lazım. Bu takımın teknik direktörü o anda kimse, başarı onundur. ML-Evet, pek çok spor yazarı önceleri beni yıpratmaya çalıştı. Ama daha sonra başarılarımı görünce ve aynı başarıyı Beşiktaşda da devam ettirince eskisi gibi üzerime gelmiyorlar (gülüyor). ŞD-Sayın Mircea Lucescu, Fatih Terim ile kıyaslanmak sizi rahatsız ediyor mu? ML-Bence camiaları kıyaslamak lazım. Kişileri değil. Ayrıca bunlardan rahatsızlık duymamak gerek. ŞD-Beşiktaşı başarıya getiren etkenler neler oldu Sinan? Başkan mı, yönetim mi, sen mi, Lucescu mu, futbolcular mı?.. SE-Beşiktaşda Sayın Serdar Bilgili yönetime geldikten sonra kulüpte kurumsal olarak büyük değişimler oldu. İdari, tesisleşme anlamında. Futbol takımı bünyesinde de olumlu değişiklikler yaptık. Biz bir misyon üstlendik ve bu misyonumuzu bütün Türkiye kabul etti. Futbolcusundan malzemecisine, fizyoterapistinden doktoruna kadar herkes görevini biliyor. Bütün çalışanlar birbirine saygılı. Amaç, Beşiktaşı dünya kulübü yapmak. Zaten öyle yönetiyoruz. Bu bir takım oyunu, kişilerin başarısı yok. Başarıyı da başarısızlığı da paylaşmak lazım. Biz bu felsefeyle hareket ediyoruz. Sayın Lucescu da bu görüşte. ŞD-Başkanla ilgili pek çok söylenti çıktı. Futboldan uzak biri olduğu iddia edildi. Senin ve Lucescunun Serdar Bilgili ile ilgili düşüncelerini alabilir miyim? ML-Dünyada da başkanların futboldan çok iyi anlamaları gerekmez ki. Sayın Bilgili Beşiktaşa hakim durumda. Ayrıca Futbol Şubesi Sorumlusu Sayın Yıldırım Demirören tüm antremanlarda, her türlü sorunda hep yanımızda. SE-Başkanların futbolu çok iyi bilmeleri önemli değil. Onlar sadece kulübü idari olarak yönetirler. Futbol ile teknik kadro ve futbol şubesi ilgilenir, başkana bilgi verirler. Sayın Serdar Bilgili, Beşiktaş Futbol Takımının en ufak detayına kadar konuya hakim. İlgisiz değildir. Oldukça otoriterve demokratiktir. Çok da serttir. ŞD-Transferler sırasında hiç Lucescu ile birbirinize ters düştüğünüz oldu mu? Olduysa nasıl çözümlediniz? SE-Futbolun dili birdir. İnsanların zekası ile alay etmemek lazım. Hiç bir zaman ters düşmeyiz. Akıllı insanlar zaten ters düşmezler. ŞD-İkinci yarıda nasıl bir ML-İkinci yarı oldukça zor maçlarımız var; UEFA olsun, Türkiye Kupası olsun, lig maçları olsun. Onun için ikinci yarı çok zor geçecek. Ama bu kadromuz bunların üstesinden gelecek. Kadromuza güveniyorum.SE-Ben de aynı görüşteyim, hocamız gerekeni söyledi zaten. Beşiktaş izleyecek taraftarlarınız? Hedef tabii ki şampiyonlukama sizlerin görüşü ne? ŞD-Sence Lucescu nasıl bir hoca? Futbol bilgisi, insanlığı, yüreği?.. SE-Sayın Lucescu çok iyi bir hoca ve iyi bir insan. Futbol bilgisini tartışmaya gerek yok, çünkü çok üst düzeyde. ŞD-Sayın Lucescu, size göre Sinan Engin nası bir menajer? Birlikte çalışmaktan mutlu musunuz? ML-Çok sempatik, iyi bir menajer. Futbolcular için bir ağabey. Kendisiyle çalışmaktan çok mutluyum. ŞD-Sinan, normal yaşantında fazla kavgacı değilsindir. Ama izliyorum, bazı maçlarda birden kükrüyorsun. Aslan burcu olduğunu biliyorum. Aniden ateş alman burcunun özelliği mi? O da rakip futbolcuların bizim arkadaşlara küfür etmesinden kaynaklandı. Bu olay fazla abartıldı. SE-Beşiktaşın kaybetmesi beni çok üzüyor. Kendimi kaybediyorum. Bir maçta aşırı sinir yaptım. ŞD-Senin ve Lucescunun kendinize özgü kanunlarınız olduğunu duydum. Lütfen bu soruma ayrı ayrı yanıt verin. Senin kanunların ne? Lucescununkiler ne? SE-Bizim kanunlarımız pek yoktur, prensiplerimiz vardır. Futbolcular çok akıllı insanlar. Onlar neyin ne olduğunu çok iyi bilirler. Birbirimizi tanıyoruz. ML-Bir kere Beşiktaşda kardeşlik, dostluk, ağabeylik ilişkileri var. Ben çocuklarımdan memnunum. Öyle kanunlara, manunlara gerek yok. Maç, idman ve kamplar dışında herkesin bir özel yaşamı vardır. ŞD-Sinan Engin, kendinegöre nasıl bir insan? Futbolcu, menajer ve baba olarak... Çocuklarının, yani Oğulcan ve Elifin ilerde hangi meslekleri seçmesini arzularsın? SE-Sıcakkalpli, sevecen, insanları çok seven bir yapım var. Bir kere kırıldığım insana bakış açım ömür boyu değişir, soğurum. Bu huyumu aslında pek sevmiyorum ama elimde değil. Sen de Aslan burcusun, bilirsin. Oğulcanın ilerde çok iyi bir futbolcu, Elifin de çok iyi okuyan, ailesine saygılı bir genç kız olmasını isterim. Ama ikisinin de öncelikle insan olmaları önemli. ŞD-Sayın Lucescu, Türkiyede kendinizi nasıl hissediyorsunuz? ML-Kendi memleketimde gibiyim. Eşim yanımda, torunlarımı özlediğim an geliyorlar. Zaten Türkiyeyi çok seviyorum ve hiç yabancılık çekmiyorum. ŞD-Yemeklerle aranız nasıl? ML-Çok iyi. Özellikle balık ve İtalyan mutfağını seviyorum. Balık için Park Foraya, İtalyan yemekleri için de Paper Moona gidiyorum. ŞD-Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? ML-Tarihi çok seviyorum. Çok da kitap okuyorum. Türkiye, İstanbul tarihi ve kültürel açıdan zengin bir ülke. Camiler, medreseler, müzeler... Bir müzeden bir saat çıkmadığım oluyor. Karım da tarih profesörü. Evet efendim, bir sohbetin daha sonuna geldik. Bu pazar da bu kadar. Kalın sağlıcakla, yine en kötü gününüz benimkinden iyi olsun. Karısının gözüyle Sinan Engin ŞD-Sevgili Ayşe, Sinanı bir de senden dinleyelim. Evdeki ruh haliyle sahalardaki ruh hali arasında ne fark var? AE-Takım kaybettiğinde eve gelmemesi daha iyi. Çünkü morali çok bozuk oluyor. Bu hali de hepimize yansıyor ŞD-Çocuklarıyla arası nasıl? Onlara hiç kızdığı, bağırdığı oluyor mu? Elif küçük, biraz da çok sevildiği için şımarıyor, onu uyarmak bana düşüyor. Elif ile Oğulcanın arası da çok iyi. Yalnız Elif, Oğulcanı sorularıyla bunaltıyor. O nedenle Oğulcan bazen nereye kaçacağını bilmiyor. AE-Çocuklarını çok seviyor. Takım yenilse, suratı asılsa bile onlara kızamıyor. ŞD-Sinanın bu yaşantısından memnun musun? Hayatı hep sahalarda, maçlarda geçiyor. Beşiktaş ile evli gibi. Eşi olarak rahatsız oluyor musun? AE-Onun işi, hayatı bu. Bize yeterince vakit ayırdığı için hiçbir rahatsızlık duymuyoruz. ŞD-Sinanın hobileri ve fobileri nelerdir? AE-Fobisi yoktur. Hobileri çok fazla. Evde televizyon seyretmeyi, çocuklarıyla oynamayı, onlarla güreşmeyi sever. ŞD-Sinan tığ gibi delikanlıydı. Son yıllarda çok kilo aldı ama yine de çok şık giyiniyor. Giyimiyle sen mi ilgileniyorsun? AE-Evet. Gömleğinden kravatına kadar her şeyiyle ben ilgileniyorum. Giyime çok önem veriyor. Çok titizdir. Pantolonun ve gömleğin ütüsü onun için çok önemlidir. ŞD-Sen spor yapıyor musun ve hangi takımı tutuyorsun? AE-Bazen yapıyorum. Tabii ki Beşiktaşı tutuyorum. ŞD-Benim bildiğim Sinan ara sıra yaktığı purodan başka sigara içmez, alkol almaz, gece hayatını sevmez. Ama sen gezmeyi seversin. Peki bu konuda sıkıntı yaşıyor musunuz? AE-Hayır. Sinan arkadaşlarımla gezmeme izin veriyor. Bu konuda tutucu değildir. Ben onunla gezmek istiyorum ama o gece hayatından nefret ediyor. Sanırım zamanında çok gezdi, şimdi de yoruldu. ŞD-Sinan doğumgünü, evlilik yıldönümü gibi günleri hatırlar mı? Çok istediğin ama birlikte olmadığınız ve seni üzen bir anınız var mı? "Şu tatile Sinanla çıksaydım" ya da "Bu gece Sinan da yanımda olsaydı" dediğin oldu mu? AE-Hemen hemen bütün özel günlerde beraber olduk. Onun için bütün günler özeldir zaten. Bu yaz çok az birlikte olabildik. Transferlerden dolayı sadece bir kere denize girdi. Allah onu başımızdan eksik etmesin. Yazara e-mail: sdudek@simge.com.tr