CaddeBir yalnız kovboy TEOMAN

Bir yalnız kovboy TEOMAN

16.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Küçükken annesi, anneannesi ve teyzesiyle yaşadığı evin tek erkeği, 'salon çocuğu'ydu. Büyüdüğünde ise hiçbir zaman 'ailemizin sanatçısı' ya da 'romantik prens' olmaya kalkmadı... Onun 'arıza' halleri hâlâ haber olsa da, aslında şarkılarından belli, akşam 9'da sütünü içip yatan biri olmadığı

Bir yalnız kovboy TEOMAN

Aslında gerçek bir 'iyi aile çocuğu' portresi o. 1967'nin 20 Kasım'ında İstanbul'da başlar hikâyesi. Avukat Hasan Basri Yakupoğlu ile olgunlaşma enstitüsü mezunu Şaziment Hanım'ın ilk ve tek çocuğu olarak Tünel'deki meşhur Doğan Apartmanı'nda dünyaya gelir. Mavi gömlek giyen, Ecevit'i seven, edebiyata düşkün, hayalperest ve özgür ruhlu babası henüz 33 yaşındayken göçer bu dünyadan. Geride 3.5 yıllık evliliğin yasını 35 yıl tutacak bir eş ve kendisine çok benzeyen bir oğul bırakmıştır. Ve de raflar dolusu kitap... Bir Beyoğlu barından çıkan sarhoş Teoman görüntüsü olmadan magazin programları eksik kalıyor artık. Gözünde aynı sabit bakışlar, yüzünde zar zor tutuğu bir gülümsemeyle kamera ışıklarının arasından arabasına ulaşmaya çalışan bir Teoman, hayatımızın olmazsa olmazı. İzleyenler için bir esprisi kalmadı durumun, kendisi de "Sabahın 4'ünde içilmez de ne yapılır?" rahatlığı içinde, olayın haber değeri nerede belli değil... Evet, Teoman içki içiyor, o haldeyken üzerine giderseniz yumruk sallıyor, hatta gündemimize düşen son 'bomba'ya göre, sevişiyormuş da... 'Şok görüntülerin' ortalığa saçılması an meselesi... Kadınlarla çevrili hayatında ağırbaşlı, yalnız bir çocuktur Teoman. Annesi, anneannesi ve teyzesiyle yaşadığı evin tek erkeği, kendi tanımıyla bir 'salon çocuğu'dur. Başka çocukların kendisi gibi ropdöşambr giymediğini öğrendiğinde pek şaşırır. Önce Pinokyo, sonra Tom Miks olur kahramanları. Hep eksikliğini duyduğu babasının izini kitaplarında arar. Goethe sevdiğini fark eder mesela... Sırasıyla şarkıcı, yönetmen, romancı, gazeteci olmayı hayal eder. Saçına jöle sürüp Elvis pozları verir aynada...İlk gitarını ortaokulda alır ama ancak lisede başlar çalmaya. Ve müzisyen olmaya karar verir nihayet. Ama Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü'ne girer. Buranın hiç de kendi bölümü olmadığını anlaması uzun sürmez, okulu bırakır Londra'ya gider. Bir süre bulaşıkçılık yaparak hayatta kalmaya çalışsa da sonradan 'şımarıklık' diye nitelendireceği macerayı fazla uzatmadan yurda döner. Bu kez Boğaziçi'nin Sosyoloji Bölümü'nü kazanır ve buradan mezun olur. Ropdöşambr giyilmez mi? İlk şarkıları İngilizcendir ve arkadaşlarıyla kurduğu Mirage grubuyla okulun meşhur Albert Long Hall'unu sallar. Ama İngilizce şarkılarla Amerika'da meşhur olma hayalinin pek gerçekçi olmadığını anladıktan sonra Türkçe şarkılar yazmaya başlar. 90'ların başına kadar Mirage ile geldikten sonra Black Rose, Mavi Sakal ve İndianas gruplarında gitar çalar. 1991'den itibaren de tek tabancadır artık. Yazları Bodrum'da, kışları Beyoğlu'nda... Hayatının bu dönemini kısmen yıllar sonra çekeceği sinema filminde "Balans ve Manevra"da görmek mümkün olacaktır. 1991'den sonra tek tabanca Üniversiteden sonra bir yandan İstanbul Üniversitesi'nin Kadın Araştırmaları bölümünde yüksek lisans yaparken, bir yandan da şarkılarını daha çok insana ulaştırma niyetiyle prodüktörlerin kapılarını aşındırmaya başlar. Ama döneme göre farklı şarkılardır, cesaret işidir Teoman'a albüm yapmak. Bunu Rıza Erekli gösterir. Üstelik onu meşhur edecek "Papatya" şarkısını da besteleyerek... Soyadını atar isminin sonundan ve "Teoman" adını taşıyan ilk albümünü çıkarır... Önce "Ne ekmek, ne de su", ardından "Papatya"... Artık her yerde Teoman çalmaktadır. Hayli ayrıksı, kâh utangaç kâh utanmaz, ya sevilip ya nefret edilecek bir 'star' doğmaktadır. Kesin olan, hiçbir zaman 'ailemizin sanatçılığına' da 'romantik prensliğe' de soyunmadığıdır... Arkadan "O" albümü gelir... Yaralı ruhlar, uyku hapları, bira şişeleri, birbirine içmeden dokunamayan insanlar bir bir yerlerini alırlar şarkılarında... Neşeyle eşlik edilecek şarkılar olmadıkları kesindir, ama hiç de yabancı değillerdir öte yandan. Kâh utangaç, kâh utanmaz "Benim şarkılarım farklı çünkü gerçekçi" der, "Aşklar harika değil en başta. Onun için şarkılarımda daha ziyade biten aşklar, sevgisizlikler, yeteneksizlikler var."Bunu izleyen "Onyedi" en sevilen albümlerinden biri olur. Bilhassa sonradan Müslüm Gürses'i bambaşka kulvarlara taşıyacak "Paramparça" şarkısıyla... "Babasının öldüğü yaştadır" Teoman. Hayatının 'düet' perdesi de bu albümle açılır. Şebnem Ferah'ın seslendirdiği 'kadın'ın ağzından ağır eleştiri okları saplar kendine. "Neyin bildin ki değerini, benimkini bileceksin? Bunu da tabii mahvedeceksin", kadınların büyüttüğü ama annesinden başka bir kadına güvenmekte zorlanan bir adam olarak sıkça duyduğu suçlamalardandır. "Gönülçelen"le beraber 'sürekli kendini tekrarlıyor' eleştirileri ile 'çalıp çırpıyor' suçlamaları da baş gösterir. "Sonuçta tek bir kişiyim. Kendi kendimden yararlanmak, kendimi tekrar etmek gibi bir hakka sahibim." olur cevabı. Sonraki yıllarda sıkça sergileyeceği 'müdanasız' tavrının ilk örneklerindendir bu. Öyle ya, çocukken "Canım öyle istiyor" cümlesi yeterli mazerettir evlerinde. Sonra canı ister, bir film çeker: Adı "Balans ve Manevra"dır, senaristi, yönetmeni, oyuncusu kendisidir. Daha önce arkadaşı Sinan Çetin'in "Romantik"inde oynamıştır gerçi ama o filmi izlemek çok sonra nasip olur Türk izleyicisine. Bir de "Mumya Firarda" vardır tabii yine oyunculuğunu konuşturduğu. Babasının öldüğü yaşta... Müzikte ise "En Güzel Hikâyem", "Renkli Rüyalar Oteli" ve Bülent Ortaçgil'le birlikte verdiği konserlerin kaydı çıkar peş peşe. Bu arada sahnede bira ve sigara içmesi mesele olur. Hatta Orhan Kural tarafından mahkemeye bile verilir. "Sahne benim, canım ne isterse yaparım" diye isyan eder bu kez. Ve sürekli "Hep sıra dışı davranışlarınızla anılıyorsunuz, alkolle sorununuz mu var?" gibi sorulara maruz kalır... Bira ve sigara içmektir 'sıra dışı' davranışları...Bir zaman sonra Teoman'ın alkol sorunu gündemin başköşesine yerleşir. "Annem üzülüyor, içmeyeceğim artık" der, sonra gene görüntülenir, "Gece hayatı başka türlü çekilmiyor" der. Sonunda da sarhoşken onu ceketinden çeken bir magazin muhabirine yumruk atar. En son, 'cinsel içerikli' görüntüleri nedeniyle uğradığı şantajla gündeme geldi Teoman. Kendisinden bekleneceği gibi oralı olmayıp suç duyurusunda bulundu. Bir yandan katıldığı programlarda attığı yumruk için pişman olmadığını, gene kendisini arkadan tutup çeken birine aynı tepkiyi vereceğini anlatıyor. 'Canım isterse...' Özür dilememekte direndikçe daha çok kıstırılacak bar çıkışlarında tahminen. Ve hakkında "40. yaşını 40 eski sevgilisiyle kutladığı" gibi şahane şehir efsaneleri üretilmeye devam edecek. Oysa bir yandan da Sezen Aksu'dan Candan Erçetin'e 14 ismin onun şarkılarını seslendirdiği bir albüm çıkardı. Hani bar bar gezip sarhoş olup 'cinsel içerikli görüntüler' vermenin yanı sıra... "Söz-Müzik: Teoman" albümün adı. "Senden Önce Senden Sonra", "İstanbul'da Sonbahar", "Rüzgâr Gülü" gibi unutulmaz şarkılar var içinde... Ve peş peşe dinleyince bir kez daha anlıyor insan: Saat 9'da sütünü içip yatan bir adamın şarkıları değil bunlar... 40 sevgiliyle 40. yaş!