Cadde Biz Çoban Yıldızı gibiyiz

Biz Çoban Yıldızı gibiyiz

01.08.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

5 Ağustos Pazar günü Açık Hava Tiyatrosu’nda konser verecek olan iki diva geçmişten günümüze bütün sırlarını açıkladı

Biz Çoban Yıldızı gibiyiz

Biz Çoban Yıldızı gibiyiz

5 Ağustos Pazar günü Açık Hava Tiyatrosu’nda konser verecek olan iki diva geçmişten günümüze bütün sırlarını açıkladı

Biz Çoban Yıldızı gibiyiz
Emel Sayın ve Muazzez Abacı, bence Türkiye’nin iki divası. Bu iki yaşayan efsaneyi Şenay Düdek farkıyla, Etiler Şamdan’ın bahçesinde buluşturdum. Açıkhava Konserleri’nin mimarı, MOST’un sahibi Mustafa Oğuz, iki sanatçının menajeri Lisa Tuna, şef İlyas Tetik de bize katıldı. Muhteşem sohbet saatlerce sürdü. Belki de ilk kez bir röportaja elim, ayağım titreyerek gittim, konuşurken ağzım kurudu. Eee, kolay mı iki diva ile röportaj yapmak. Buyrun, siz de katılın sohbetimize.
ŞD-Birlikte konser vereceğiniz haberi bizi şaşırttı. İki divanın birbirini rakip görmeden aynı sahneyi paylaşması nasıl oluyor?
E.S-Aslında geç kaldık Şenay.
M.A-Dünya starları bu işe çoktan başladı. Benim özendiğim, sevdiğim bir sanatçı Emel. Daha önce Adnan Şenses ve Bülent Ersoy ile bir deneyimim oldu, biliyorsun. Ama Emel ile aynı sahnede yer almak çok heyecan verici.
E.S-Beni de çok heyecanlandırdı. Bizde ciddi proje yoktu. Mustafa Oğuz bunu ortaya atınca bir an tereddüt etmedim.

ŞD-Peki rekabet?..
M.A-Şenay, sen de Emel de iyi hatırlarsınız. Eskiden basında bir nezaket kuralı vardı. Emel Sayın’la basına resim vermek bile olaydı. Şimdi herşey amiyane. Bu ortamda böyle bir beraberliğin dehşetli ilgi duyacağına bütün kalbimle inanıyorum. Asla birbirimizi rakip görmüyoruz.
E.S-Açık konuşayım, aslında sanatçılar arasında rekabet kaçınılmaz.
M.A-Ben rekabetten çok heyecan yaşıyorum.
E.S, M.A-Biz büyük bir inanç, güçbirliği, iyi niyet ve halka güzel birşeyler vermek için çıktık yola.

Ş.D-En iyi yorumculardansınız. Ancak yine de ikinizi aynı kategoriye sokmak zor. Birlikte şarkı söylerken zorlanmayacak mısınız?
M.A-Tonlarımız ve eğitimimiz aynı.
E.S-Aslında seslerimiz farklı. Muazzez mütevazı. O Türkiye’nin en güzel kadın sesi. Mustafa bana sorduğu zaman anında kabul ettim. Ama ardından da kara kara düşünmeye başladım. Şaka olarak anlatıyorum, ben yumuşak okuyorum. Muazzez adeta kükrüyor. Birlikte okurken arada kaybolmak var. Muazzez ile aynı sahneyi paylaşmak cesaret işi. Ama inanıyorum ki Muazzez bunu ayarlayacak.

Biz Çoban Yıldızı gibiyiz
Ş.D-Nasıl çıkacaksınız peki? Repertuar nasıl olacak?
M.A-Beraber çıkıyoruz. Bir-iki şarkıyı birlikte okuyacağız. Sonra Emel, sonra ben. Finali birlikte yapacağız.
M.A-Repertuar çok ağır değil, çok popüler değil, kaliteli.
E.S-Türk Sanat Müziği’nde kaliteli konsere sık rastlanmıyor günümüzde. Biz bunu sergilemek istiyoruz.

Ş.D-Günümüzde tek şarkıyla star olunuyor. Siz hangi aşamalardan geçtiniz, neler çektiniz?
M.A-Bizim zamanımızda magazinel birkaç mecmua, televizyon ve radyo olarak da sadece TRT vardı. Bir eğitim, büyük mücadele ve sağlam bir altyapı sonunda geldik buralara. Şimdi herşey çok değişti. Eleştiren çok, ama kimse "Dur!" demiyor. Bizim zamanımızda 5 -6 gazino vardı. Buralarda starlar çalışır, alt kadrolarda da dev isimler okurdu. Şimdi çabucak ünlü olunuyor. Gençlerden 10 tane ağır aksak, 20 tane yürük semaiyi bir arada okuyacak güç göremiyorum. Ama televizyonlar renkli simaları umutlandırıyor. Yine de vefalı halk, gönlüne taht kuran, birlikte büyüdüğü sanatçıyı unutmuyor.
E.S-Muazzez, benim duygu ve düşüncelerimi yansıttı. Bir benzetme yapacağım. Star, yıldız demek. Şu an görünürde eğlence dünyasında çok star var! Gökyüzüne baktığınızda yanıp sönen yüzlerce yıldız görürsünüz. Ama Çoban Yıldızı bir tanedir. Diğerleri kayar, söner. Ya Çoban Yıldızı?.. Star, toplumları peşinden sürükleyen insan demek. Çıkanlar bunu yapıyor ama kısa sürüyor. O yıldızcıklar gibi. Bir sene sonra yok. Eskiden starlığın anlamı bu değildi. Kalıcı olan, saygıyı, sevgiyi hak eden, emek vermiş kişilerdi starlar. Starlık günümüzde yanlış kullanılıyor bence.

Ş.D-Sahneye hanginiz önce çıktı?
E.S-Ben.

Ş.D-Peki kaç sene var aranızda?
E.S-5 ya da 6 yıl.
M.A-1969 yılında radyoya girdiğimde, Emel oradaydı.

Ş.D-İkiniz de Ankara Radyosu’ndan yetiştiniz. Muazzez Hanım, Emel Sayın o zaman şöhretti. Neler hissettiniz?
M.A- Ben "Bu sahnelere nasıl çıkıcam?" diyordum. Canan (Yaka)’ın annesi Mualla bana Emel Sayın’ı dinletti. Birden kendimi masanın altında buldum, heyecandan düşmüşüm. Müthiş güzel, ihtişamlı kadındı Emel.
E.S-Bir gün Türk Sanat Müziği’nin en iyi hocalarından biri Mustafa Erses, "Sana birini dinleteceğim" dedi. Muazzez’di. Radyoevinde dinledik. Söylediğin şarkıyı hatırlamıyorum...
MA-Severim canı gönülden seni sevda çiçeğim.
ES-Hah, ben bayıldım tabii. "Yandık" dedim. Çünkü star olacağı belliydi. Allahım, o ne sesti öyle!
MA-Emel ile ailece görüşüyorduk. Beni Emel’e dinletmesi için Erses’e yalvarmıştım.
Biz Çoban Yıldızı gibiyiz
ŞD-Biraz hava değişsin. Ekonomik krizden etkilendiniz mi?
MA- Yoğun bir çalışma tempomuz yok. Ama biz artık bundan sonra kimseye muhtaç olmayız. Fazla uçuk tipler de değiliz. Yani ben değilim. Ayağımı yorganıma göre uzatmasını bilirim.

ŞD-Niye bu hale geldi gazinolar?
MA-Gazino meselesi değil bu artık. Ekonomik kriz deniyor, aslında öyle değil. O kadar yanlış şeyler ekildi ki Türkiye’de. Sevgisizlik, saygısızlık, töresizlik, kimliksizlik... Meclise bakıyorsunuz bir çok kişi Türkiye için çalışmıyor. Yani bunu hissetmiyor. Hep Sabancı gibi iş adamlarına yükleniliyor. Çalan, çırpana yüklenilsin. Vergiler desen öyle. İnsanın vergi veresi gelmiyor. Ben 5-6 sene önce vergi birincisi oldum. Şimdi çalışmak bile keyif vermiyor. Yanlış ekilen tohumlar herşeyi etkiledi, gazinolara da tabii sekteyi vurdu.
E.S-Pahalılık, artan fiyatlar beni de ekonomik olmaya zorluyor. Şikayetçi değilim ama... Artık iki sınıf var; ihtişamlı yaşayan zenginler ve sürünen fakirler. 1970’li yıllarda İran’a gittiğimde görmüştüm. O zamanki İran, bugünkü Türkiye’ydi. Türkiye’de çok büyük uçurumlar oluştu halkta. Ürkmemek mümkün değil. Kaçakçılık, hayali ihracat, kolay yolla para kazanmak özenti oldu. Eskiden ayıptı. Şimdi bu tarz şeyler örtbas ediliyor, yapanlar da gerine gerine geziyor.
MA-Biz güzel şeyler yaşadık. Şu an Türkiye’nin haline üzülmemek elde değil. Burası Avrupa, Amerika değil. Miami’den çok enteresan bir misal vermek istiyorum. Dünyanın en medeni yeri olan Miami kumsallarında topless yasak. Bu medeniyette miyiz? Bu kültürde miyiz? Değiliz.
E.S-Hiç kendimize göre yaşamıyoruz. Yani hiç Türk gibi yaşamıyoruz. Felaket bir özenti var.
MA-İran’daki o kokunun aynısını ben Romanya’da hissettim. Emel’ciğim, sen de hatırlarsın, SES mecmuası Romanya’ya 15 günde bir sanatçı gönderirdi. O zamanlar gitmiştim. Romanya göçüktü, para, alışveriş, hiçbirşey yok. İnsanlar sefalet içindeydi, derin bir uçurum vardı. Şimdi aynı durum bizde söz konusu.

ŞD-Şu an müzik dünyasında assolist olarak anılan pek çok isim var: Muazzez Ersoy, Hülya Avşar, Seda Sayan, Sibel Can, Harika Avcı, Gülben Ergen... Eskiden bu kadar kolay değildi şöhret olmak. Ayrım yapabilir miyiz?
E.S-Bu saydığın isimler assolist kabul ediliyorlarsa, talep varsa, ne diyebiliriz ki? Bu ünvanları halk yakıştırıyorsa bize susmak düşer. O zaman benim halktan bir tek isteğim var, bizi, yani Muazzez’i, beni, başka yere koysunlar. Zaten halk da bunu yapıyor.
MA-Assolist olarak nitelendirilen isimler de biraz düşünüp "Acaba biz bu sıfatları hakediyor muyuz?" demeliler. Tabii bir de gerçek var, kimse kendisine verilen güzel payeyi elinin tersiyle itmez. Onların adına konuşuyorum, şöhret baldan tatlıdır. Dilerim şöhretlerini de kazançlarını da iyi kullanırlar.
SD-Gençlerde beğendiğiniz, assolistlik sınıfına soktuğunuz isimler yok mu?
E.S-Bu isimler içinden Sibel’i daha iyi buluyorum. Son zamanlarda Muazzez Ersoy tabii. Bilinmeyen yerlerde genç amatörlere rastlıyorum. Müthiş değerler ama, şanssızlar. Ya da bu çarkın içine girmek istemiyorlar. Mesela ben hala para konuşmasını bilmem. En son para gelir benim için. Bu işten ne alacağımı bile bilmiyorum. Amaç, güzel bir şey yapmak.
MA-Ben de kaç para alacağım bilmem. Utancımızdan konuşamadık. Müzeyyen Senar’dan, Safiye Ayla’dan feyz aldık. Müzeyyen Senar’a bir konser teklifi gelmiş. Menajeri "1 milyar" demiş, vermişler. Kadıncağız 250 milyonu almış, üstünü verip "Bu para bana yeter" demiş. Kaç sıfır fazla, kaç sıfır eksik bilmiyor ki. Öyle görmüş. Şimdi biz normal paralar istediğimiz zaman "Aaa, bunlar ucuza gidiyor" diyorlar. Ben önce gazinoyu, çalışanı ve patronu düşünürüm. Ne kazandırırım, karşılığında ne almalıyım derim.
ES-Ben de öyle ama, şimdi değer, istenilen para ile ölçülüyor.

ŞD-İkinizin de sahneye çıkarken feyz aldığı isimler olmuştur.
MA-Tabii. Mustafa Erses, Alaattin Yavaşça, Gönül Akkor, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Gönül Yazar, Emel Sayın. Ama taklit etmedik, feyz aldık.
E.S-Ben de hiç kimseyi taklit etmedim. Kendime örnek aldığım, onun gibi okumaya çalıştığım bir isim yok. Ama Hamiyet Yüceses, Behiye Aksoy, Müzeyyen Senar’ı hep dinledim. .

ŞD-Aranızda tartışma filan oldu mu?
E.S-Öyle bir şey oldu mu? Ben hiç hatırlamıyorum.
MA- Zaman zaman medya ikimizi rakip havasına sokmak istedi. Ancak bütün gönlümle inanıyorum ki tam tersi oldu.
E.S-(gülerek) Ama birbirimizi kıskanmışızdır. Ben seni kıskandım. Ama asla kötü niyetli değil. Bu kadar güzel bir ses, böyle güzel okuyor diye. Sen de beni kıskanmışsındır, itiraf et.
MA-Bütün yüreğimle söylüyorum, kızım Saba dahil, kimse Emel’e dil uzatamaz.
E.S-Doğru, bunu başkalarından da duydum. Ama sende beni sinirlendiren bir şey var, Galatasaraylı olman. Böyle fanatiklik olmaz Şenay.
MA-Fener şampiyon ya, konuşur tabii.
SD-Unutamadığınız ortak anı var mı?
ES-Kopenhag’da salıncaklara binmiştik. Ahmet San da "Evlerinizin önüne çocuk bahçesi yapacağım" demişti. Hala yapmadı, bir iletsene.
SD-’Diva’, ‘Süper Star’, ‘Mega Star’ gibi tanımlar size göre ne anlam taşıyor?
MA-Onlar basını ilgilendiren sözcükler Şenay. Sen de bilirsin, halk aldırmıyor. Bize eskiden sıfatlar takılırdı. Erol Simavi, Fahrettin Aslan gibi otoriteler vardı. Hatırlıyorum da ilanlarda benim için ‘Büyük Muazzez Abacı’ deyimini menajerim kullanmak istemişti, Erol Simavi ve Fahri Bey itiraz edip erken olduğunu söylemişlerdi. Dört yıl sonra bana bu sıfatı layık gördüler.
E.S-Ben de utanırdım. Organizatörler ‘Türkiye’nin en güzel yıldızı’, ‘Kraliçe’ yazarlardı. "N’olur...’ derdim, "sadece Emel Sayın yazın". Ne kraliçesi olduğumu düşünür, utanırdım. Aslında bu sıfatları halka sormak lazım, halka.

ŞD-İkiniz de solist olarak mı çıktınız?
MA-Evet, ben Bebek Maksim’de.
E.S-Ben dönemin assolisti Nevin Demirdöğen’in alt kadrosunda ikinci solisttim. Sonra Bebek’te Gaskonyalı Toma vardı. Çok popüler bir yerdi. İlk assolistliğim burada tescil edildi Evet, kısmetse TSM’nin yaşayan iki efsanesi 5 Ağustos’da aynı sahnede. Onları izlemek uğruna Tunus’daki iş gezisini erteledim. Sayın, Yıldırım Mayruk; Abacı, Canan Yaka imzalı kostümler giyecekler. Şefler Türkiye’nin en iyi iki ismi İlyas Tetik ve Selçuk Tekay. Dilerim bu güçbirliği devam eder, Türkiye,hatta Avrupa onları izler.

İşte starların repertuarı
Emel Sayın & Muazzez Abacı
Yine Neşe-i Muhabbet, Nasıl Geçti Habersiz

1. Bölüm-Emel SayınSenden Bilirim, Benzemez Kimse Sana, Yorgunum, Sorma, Yağdır Mevlam, Çile Bülbülüm
Emel Sayın & Muazzez Abacı
Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine

Muazzez Abacı
Dün Gece Yas İle Kendimden Geçtim, Hüsnüne Güvenme, Artık Bu Solan Bahçede, Gitmek mi Zor Kalmak mı Zor, Ömrümüzün Son Demi, Leyla

2. Bölüm-Muazzez Abacı
Özledim, Kır Yasak Zinciri, Agora Meyhanesi, Duydum ki Unutmuşsun, Vurgun, Kar Yangınları

Emel Sayın & Muazzez Abacı
Şarkılara Sordum Söylemediler

Emel Sayın
Dertliyim, Gözlerinin İçine, Aşka Gönül Vermem, Kız Sen İstanbul'un Neresindensin, Kalamış, Eller

Final-Emel Sayın & Muazzez Abacı
Rumeli türküleriyle potpori

Yazara e-mail:





MAGAZİN