CaddeÇATLAK RUH

ÇATLAK RUH

19.01.2011 - 01:14 | Son Güncellenme:

Natalie Portman’a Oscar getireceğine kesin gözüyle bakılan ‘Siyah Kuğu’ 2010’un en tartışılan filmi oldu

ÇATLAK RUH

Arkadaş ve tanıdıklarından -para kazanırsa 150 dolar vereceği sözüyle- aldığı 100’er dolar bağışlarla, 1996’da 60 bin dolara çektiği ilk filmi Pi’de kafalarını karıştırdığı genç kitleleri kendine hayran bırakan Amerikalı yönetmen Darren Aranofsky‘ninson filmi ‘Black Swan-Siyah Kuğu’, 2010’un en yanlış anlaşılan filmlerinden biri olmaya aday. Aranofsky, kafa karıştırmaya devam ededursun, ‘Siyah Kuğu’ önceki filmi ‘Güreşçi’nin (The Wrestler) lanetli bir izdüşümü sanki. ‘Siyah Kuğu’da ana karakter -’Güreşçi’de de olduğu gibi- sahnede kendini ispat peşinde.
New York Times’ın sinema eleştirmeni A.O. Scott, mecra olarak sanatta teknik ve duygu arasındaki ilişkiyi seçen Siyah Kuğu’da sonsuz pratik, işkence gibi bir fiziksel disiplin gerektiren balenin sorgulandığını yazdı. Genç kadınların bedenleri doğal olmayan hallere geriliyor ve bükülüyor. Bunun bedeliyse kanlı ayaklar, kopma noktasına gelen tendonlar oluyor. İşkencenin başlıca aracı bale ayakkabıları günah keşisi ilan edilerek, balerinler tarafından aşağılanıyor, parçalanıyor, şekilleri bozuluyor.
Peki ‘Siyah Kuğu’ gerçek bir bale kumpanyasının gerçekçi bir canlandırması olabilir mi? Muhtemelen hayır. Temelde bu bir korku filmi. Ortamındaki psikolojik çıkarımları toplayarak, kadın cinselliğiyle estetik riskin çılgın metaforları haline getiriyor.

Haberin Devamı

Her sahnede Nina
Natalie Portman, neredeyse filmin her sahnesinde ve bazen birden çok kez görünüyor. Aynalardan, karanlık tünellerden geçen trenlerin camlarından, gizemli ikizinin yüzünden, sokaktaki yabancılardan ve kumpanyadaki rakibinden yansıyor. Filmde Nina Sayers, New York’un batı yakasında kabus gibi annesiyle yaşayan ve ‘Kuğu Gölü’nünrevize edilmiş halinde başrolü alabilmek için çok sıkı çalışan bir balerin. Vincent Cassel’in canlandırdığı Thomas ise, Nina’nın giderek çığırından çıkan ateşli imgeleminde yakışıklı prensle, kötü büyücü arasında gidip gelen bir karakter, kumpanyanın sanat yönetmeni.

10 yıllık proje

Aranofsky’nin kafasında oyuncular arasında tipik bir rekabet öyküsü gibi filizlenen ‘Black Swan’, 10 yıldır yönetmenin gündeminde. Hatta rolü tam 10 yıl önce Portman’a teklif etmiş. Bu süre zarfında öykü de bale dünyasına terfi etti.
Senaryonun ilk aşamalarında Nina karakterinin adı Alexandra’ymış. Karar kılınan Nina’nın İbranice ‘Şükran’ anlamına gelmesi de dikkat çeken bir ayrıntı.
Filmde New York’ta bir bale kumpanyasında Nina’dan ‘Kuğu Gölü’nün yeni bir versiyonunda beyaz kuğu ve siyah kuğuyu, Odette ile Odile’in ikisini birden oynaması isteniyor. Dominant annesi, zorba yönetmeninin sayesinde Nina, psiko-cinsel bir çılgınlığa sürükleniyor ve onun çarpışan kuğu kişilikleri, trajedisine doğru tek ayak üzerinde dönüyor.
Yazının girişinde 2010’un en yanlış anlaşılan filmi demiştik; yönetmen ve Portman’ın bile filmde neyin gerçek olduğu, neyin olmadığı konusunda farklı fikirleri var.
29 yaşındaki Portman rolüyle ilgili şunları anlatıyor: “Daha önce denediğim her şeyden daha zor bir tecrübeydi. Eve gidip, daha sonra kendime dönüyordum. ‘Siyah Kuğu’da bu şansı bulamadım. Beni bırakmadı... Çekimler sırasında çok çok az yiyordum. Günde 16 saat çalışıyordum. Niyet etmesem bile neredeyse metot oyunculuğu yapıyordum. Şimdi, ailesi olan insanların bu tip bir rolü nasıl yapabileceğini merak ediyorum.”
Bu zorlu rolün üstesinden gelirken Nina gibi deliriyormuş gibi hissettiğiyse hiç olmamış. Ancak tükenmişlik hissi de yakasından düşmemiş.
Dört yaşından 12’sine kadar bale dersleri alan Portman, film sayesinde 27 yaşında derslere yeniden başladığını anlatıyor: “Koordinasyonum vardı, müziği kolayca hissedebiliyordum. Ancak hareketleri yeniden öğrenmem gerekti.”