Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları

DEMOKR@Si



Artık okuyacağımız, seyredeceğimiz, güleceğimiz her şeyi seçebiliyoruz. Beğenmediğimiz şeyi tıklayıp kapatıyoruz. Banttan yayın dönemi kapandı. Ne verilirse onu yediğimiz zamanlar geride kaldı. Üstelik artık köşebaşları kalmadı, yusyuvarlak oldu her yer


Çok hızla değişiyor, çok hızla dönüşüyor artık her şey. Eskiden köşebaşını tutanlardan bahsedilirdi. Onlar durdukları yerin kolay kolay sallanmayacağını bilirlerdi. O yüzden yeni şeyler bilmeye pek de emek vermezlerdi. Çoğunu tanırım, tanırdım. Her gece aynı meyhanede ya da kafede aynı mezeleri yiyip aynı pozlarla otururlardı. Ne zaman gitsem oradalardı. Lacivert lacivert konuşurlardı. Bir zamanlar, yani henüz bir köşenin başını tutmazdan önce okudukları birkaç kitaptan oluşan klişeleri ile idare ederlerdi.

Haberin Devamı

GEÇMiŞLE BAĞIMIZ KOPUK
Aynı şiirleri okurlar, aynı şarkıları ve türküleri söyleyip dururlardı. Hep düşünürdüm “Ne zaman okurlar?” diye. Okumazlardı. İhtiyaçları yoktu. Köşeleri sağlamdı. Bir tanesi vardı(r). Bilgisayar yardımıyla yaşamı boyunca yazdığı yazıların önemli bir yüzdesini incelemişti bir arkadaşım. Yaklaşık bin tane sözcüğü ve değiştirip değiştirip yazdığı hemen hemen yüz tane cümlesi vardı. Olasılıkla cümleleri tekrarlandıkça ezberlenmiş, hatta okur tarafından sloganlaşmıştı. Yeni kaynaklar sınırlıydı, başka yerlerde başka insanlar ne söylüyor, ne düşünüyor bilmek zordu. Geçmişimizle bağımız zaten kopuktu. Kargacık burgacık diyerek uzak durduğumuz kitapları zaten okuyamıyorduk. Hem belleği yitmiş bir ihtiyar hem de gelişmesi engellenmiş bir bebektik. Öyle arada kalakalmıştık. Kötü ve sığ şiirler, sloganlaşmış bir edebiyat, temcit pilavı biçiminde beynimizi uyuşturan kötü şarkılar vardı. Şehirlerimiz çirkindi, filmlerimiz berbattı.

SON DÖNEMEÇ
Artık değişiyoruz. Başka dünyalardan, başka insanlardan, başka dillerden haberdarız. Değiştikçe serpilip gelişiyoruz. Köşebaşlarını tutanlar bizim gelişmemize kızgınlar. Karşıtı gibi durdukları ‘piyasa’yı ellerinden kaçırdıkları için öfkeliler. Artık ressam olmanın fular ve pipo olmadığını, sakal bırakarak yazar olunmadığını öğrendik. Boyuna asılan ağız armonikası, gitar ve Woodstock tavırlarıyla yapılan uyduruk şarkılarla çakmaklarımızı sallamayacağımızı da belli eder olduk. “Çok cahiller bizi anlamıyorlar” diye esip gürleyenler artık son dönemeçteler.
Kimse bize teknolojisi tükenmiş otomobilleri de on yıllarca gazlayamaz artık. Dünyanın herhangi bir yerinde geliştirilen en yeni teknolojiyi anında öğreniyoruz. Kimse İsveç halk şarkılarını çalıp kendi bestesiymiş gibi bize yutturamayacak bundan böyle. Şimdilik malumat sahibi olmaya başladık ama bize bir 10 yıl verin bilgili de olacağız.

Haberin Devamı

DEŞiFRE?OLACAKLAR
Şimdi, yazarım diye ortalıkta gezenler, gazeteler, televizyonlar ayaklarını denk alacaklar. Kötü kötü oyuncular, berbat yönetmenler son demlerindeler. Şehirlerimizin en merkezi yerlerine sanat eseri diye ne idüğü belirsiz şeyler yapan heykeltraşların, sarhoş taklidi yapan komedyenlerin de devri kapandı. Artık okuyacağımız, seyredeceğimiz, güleceğimiz her şeyi seçebiliyoruz. Beğenmediğimiz şeyi tıklayıp kapatıyoruz. Banttan yayın dönemi kapandı. Ne verilirse onu yediğimiz zamanlar geride kaldı. Üstelik artık köşebaşları kalmadı, yusyuvarlak oldu her yer.
Darbecilerden sonra sıra her türlü üreticidedir. Sanat, bilim, teknoloji, gıda, sağlık, eğitim, politika, haber ve daha aklınıza gelen ne varsa onları üretenler ve pazarlayanlar iyi ve kötü, doğru ve yanlış, sahici ve uyduruk, özgün ve kopya olarak deşifre olacaklar. “Demokrasinin tarifini bile biz yaparız” diyecek kadar antidemokrat olanlar bunun önünde duramayacaklar. Beğenin beğenmeyin yepyeni bir nesil, yepyeni bir geleceği kendi ihtiyaçlarına göre şekillendirecek. Onlardan biri olmak istiyorsanız gerçekten onlardan biri olmalısınız. Fildişi kulenizin içinden yeni filmler, yeni espriler, yeni ürünler, yeni şarkılar, yeni yazılar üretemezsiniz. Çalmaya kalkmayın, en fazla bir saat sonra internette neyi nereden çaldığınızı ve kendinizi görürsünüz. Ve bu bilginin çoğunluklara ulaşmasını engellemeye ne apoletleriniz, ne finansal kaynaklarınız, ne köşe yazınız, ne televizyon krallığınız, ne halkla ilişkiler uzmanlarınız yeter.

Haberin Devamı

DEĞERLi?OLANA?SAHiP?ÇIKABiLiR?MiYiZ?
Yeni çağ, yeni dönüşümleri birlikte getiriyor. Olumlu olduğu kadar olumsuz şeyler de bizi bekleyecek elbette. Sanal dünyanın bizi gerçeklikten bir yandan koparırken bir yandan da gerçeğe yaklaştırması garip görünüyor. Kandırılmamız daha güç görünürken, kendimizi kandırmaya veya duygusal gereksinimlerimiz yüzünden kandırılmaya bir başka açıdan yatkınız. Değersiz olanı alaşağı etmeye gücümüz yeterken, değerli olanı ayıklayıp ona sahip çıkabilecek miyiz? Gerçeklik ne olursa olsun askıdadır. Ve onu askıdan alabilecek şey yine de sadece ve sadece içimizdedir. İçimiz ki aslında dışımızda olan her şeyi, hem de hepsini içermektedir sessizce. Ve o sessizliktedir duymamız gerekenin bütünü. Yine de ‘dış’ımızın köşelerinden arınıp yuvarlağa daha da yaklaşması, o sessizliğin sesini duymaya daha yakın kılacaktır ‘iç’imizi...


Haftanın önerileri

Kitap: Tristram Shandy Beyefendi’nin Hayatı ve Görüşleri, Laurence Sterne, Yapı Kredi Yayınları
Müzik: Behind Eleven Deserts, Stephan Micus
Film: Urga, Yönetmen: Nikhita Mikhalkov
Web sitesi: www.cafefernando.com/turkce
Mekân: Lokanta Helvetia, Asmalımescit, Beyoğlu, İstanbul