Cem Mumcu

Cem Mumcu

cemmumcu@okuyanus.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SiZ DE SUÇLU OLABiLiR MiSiNiZ


Türkiye’de demokrasinin başlangıcı olarak hangi tarihi kabul etmeliyiz? Bir meclise sahip olduğumuz; ulusal egemenlik ve çocuk bayramı olarak kutladığımız 23 Nisan 1920’yi mi? Çok partili hayata geçtiğimiz 1946’yı mı? Demokrasimizin başlangıcıyla 2009 arasındaki zaman dilimini hesaplamak kolay, bu tarihlerden birini hesaba katarak. Şimdi asıl merak ettiiğim şu: Tek partili dönem, darbeler, muhtıralar, parti kapatmaların toplam demokrasi tarihimizde oluşturduğu zamanı hesaplarsak, Türkiye’de demokrasi, istatistik olarak anlamlılık gösteriyor mu ya da varlığından söz edebilir miyiz? Yani öyle elde bayrak kutlanılacak bir şey var mı ortada? Öyleyse çocuk bayramında bu toprağın halkları yıllarca kendi dilinde şarkı söylemezken Tacikistan, Japonya veya Kongo’lu çocuklar şarkı söylemeye devam etsin. Böyle bayramı çocuklar bile kutlamaz.
Kapatalım. Halkın kurduğu partileri kapatalım. Eğer Kürt asıllılarsa kapatalım. Türbanlılar ise onu da kapatalım. Tarif edilmiş vatandaşa benzemeyen hiçbir topluluğun ve bireyin varolmasına izin vermeyelim. Kılık kıyafetlerine, isimlerine dillerine, inanışlarına, yaşam tarzlarına müdahale edelim.


ÖNYARGISIZ CEVAPLAYIN
SiZ DE SUÇLU OLABiLiR MiSiNiZ
Nefret suçu (Hate Crime) şöyle tanımlanıyor: “Bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi ön yargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren suçlar.” Hatta suç devamlılık gösteriyorsa suç işleyenler nefret grubu olarak tanımlanır. Nefret suçları şunları içeriyor: “Sözlü taciz, tehdit edici davranışlar, nefretli konuşma, ad veya lakap takmak, postayla veya e-postayla rahatsız etmek, telefonla rahatsız etmek, mesajla rahatsız etmek, duvar yazısı, fiziksel saldırı, grupça saldırı, soygun, hırsızlık, gasp, taciz, tecavüz, sarkıntılık, gözdağı verme, şiddet, aile içi şiddet, kundakçılık veya diğer herhangi bir şekilde hasar verme.”
Hepinizden samimiyetle bu suçu işleyip işlemediğinize bakmanızı istiyorum. Lütfen bunu önyargısız olarak kendi kendinize cevaplayın. Size yardım edeyim, “Kürt, Türk, Ermeni; kadın, erkek, eşcinsel; Müslüman, Yahudi, Hıristiyan ” sizin için ne ifade ediyor bir bakın.


BİR YÜZLEŞME ÖNERİSİ
Şimdi bir adım daha yürüyelim. Diyelim ki kendisini ‘çağdaş’ olarak tanımlayan birisiniz. (Çağdaş ne demek ayrıca düşünmeli. Eğer Hitler’le aynı dönemde yaşıyor olsaydınız onun çağdaşı olacaktınız. Yaşadığınız çağın koşullarına ve anlayışına uygun olmak anlamında düşündüğümüzde de aslında çağdaş kelimesinin olumlu bir şey imlediğini iddia edebilir miyiz?) Ve başınızı örtmüyorsunuz veya eşiniz, kızınız örtmüyor. Birileri bunu size zorla yaptırmaya çalışsa veya sizi başınız açık olduğu için sınırlasa ne yaparsınız? Veya sırf Türk asıllı olduğunuz için adınızı değiştirmeniz istense veya dilinizi kullanmanız yasaklansa ne hissedersiniz?
Kiminiz çok kızacak bu söylediğime ama maalesef aynaya bakmak zor. Terörü lanetlemek çok kolay ve sadece bir klişe. Aklı başında biri terörü destekleyemez zaten. Peki ama topluluklar ve bireyler niye terörize olurlar? Siz veya aidiyet hissettiğiniz ırk, dil, din, yaşam biçimi veya hayat görüşüne müdahale edilirse nasıl hissedersiniz? Bu müdaheleyi bertaraf etmek veya ona direnmek için gerekli insani özgürlükleriniz, siyasi haklarınız da elinizden alınırsa ne yaparsınız? Yoksa siz bazı ırkların veya bazı insanların ‘KÖTÜ’ olduklarına mı inanıyorsunuz? Onlar yani size göre ‘öteki’ler kötü oldukları için mi terörist olabiliyorlar? Sizin içinizde terörize olma potansiyelinin olmadığını mı düşünüyorsunuz? O kadar emin misiniz?
Sorunları çözmenin yolu, onları görmezden gelmek değil elbette. Ama gördüğümüz şeyin nedenleri üzerinde düşünmeden sadece onu lanetlemek, her ne kadar duygu ve düşüncelerimizi ifade etmenin bir yolu olsa da sorunu çözmek için asla yeterli değil.
Bazı anneler bilirim, çocukları için ‘sorunlu’ derler de başka bir şey demezler. Hatta çocuklarının bu hallerinin düzelmesi için çare arayışı içindedirler. Bir keresinde bir anneye “Peki ne zamandan beri sorunlu? diye sorduğumda bana “Doğduğundan beri” demişti. Anneye ağzından çıkanı kulağının duyması için yardımcı oldum. Söylediği şeyin anlamı neydi. Peki niye ‘öyle’ydi ki bu çocuk, bir nedeni yok muydu yani? Böyle mi doğmuştu? Anne bir çocuk doktoruydu ve oğlunun fiziksel, biyolojik bir sorunu da olmadığını gayet iyi biliyordu. Ama bunu hiç düşünmemişti. Öylece kabul etmişti ki bu çocuk sorunlu ve yaramaz. Ve gerçekten de bunun artık düzelmesini istiyordu. Yüzleştiği şeyden sonra çocuk hızla sorunsuz bir düzleme geçti, şaşırtıcı bir okul başarısı gösterdi, insan ilişkileri çok iyi oldu. İşte böyle, umarım bu yazı kimimiz için hiç kulllanmadığımız bir aynaya bakmak için bir vesile olur.


Haftanın önerileri
Kitap: Körü Körüne İnanç, Kriz ve Terör Dönemlerinde Geniş Gruplar ve Liderleri , Vamık D. Volkan
Web sitesi: www.gencsiviller.net
Mekan: Gayri Ciddi Bir Sergi: Yok yok yok , Komet, Karşı Sanat Galerisi- Beyoğlu