MAYOLU KADINLARIN iSTiLASI
Birbirini taklit eden kliplerden oluşan Top 40 listelerini izlerken şu soruyu sorun: Bu şarkının klibi olmasaydı ne olurdu?
Boş bir gün sebebiyle, saatler boyu Kral TV, Dream TV ve Powerturk izleme şansı buldum. Digiturk’un 90’lı kanallarında bir ileri bir geri giderseniz, iki saat içinde Baby TV izlemiş gibi aptallaşabilirsiniz. Yaz şarkılarındaki standart ‘beat’ ve eğlenceden çok intikam dolu sözleri biliyordum ama bu güzel hitlere verilen görsel destek gerçekten gözlerimi kamaştırdı. Olay üç yaratıcı fikirden ibaret: Mayolu (denizde giyilen değil, ‘body’ denilen şeyden) kızlar, dağda taşta şarkı söyleyenler, bir de club ortamları.
Mayolu kızlar (Hande Yener, Burcu Güneş, Gülşen, Demet Akalın, Bengü) mütemadiyen bir yerlere uzanıyor ya da duvarlara sürünüyor. Dağda taşta şarkı söyleyenler basit bir aşk hikayesini göklere haykırıyor, ufuklara dalıyor, dalgaları filan tekmeliyor, club’da coşan adamlar da, DJ kabininde ya da dans pistinde kızlar eşliğinde ‘çılgın atıyor.’ Top 10 listeleri yine bir derece katlanılır düzeyde. Ama
Sürüden ayrılın
Türkiye’de hiçbir zaman şaheser klipler çekilmedi. Bir pop şarkısının klibine festivalde yarışacak kısa film muamelesi yapmanın da alemi olmadığını anlıyorum. Ama en azından bu insanlar sürüden ayrılmamak için harcadıkları üstün çabayı, azıcık farklılaşmak için harcasalar fena olmaz. Bir de bu klipler çekilip ilk görüntüleri basına dağıtıldığında yanına iliştirilen prodüksiyon notlarında ne kadar para harcandığı, kaç günde çekildiği yazıyor. Hiç küçümsenecek rakamlar değil. Mayolu kızı beyaz çarşaflara sermek için Amerika’ya giden, dağ taş için binlerce dolar harcayanlar var. Stüdyoda ya da İzzet Çapa’nın oyuncaklı mekanlarından birinde aynı figürü yakalamak için günlerce süren çalışmalar yapıyorlar.
Birbiri ardına aynı torna tezgahından çıkmış klipleri listeleyen programları izlerken, şu soruyu sorun: Bu şarkının klibi olmasaydı ne olurdu? Cevap, hiçbir şey. Bu yapılan sadece müzik kanallarında dönen pazarda var olma çabası. Popçular sürüsünün birbirinden ayrılmayan kuzular gibi sıraya girip, bir numaraya yükselme ‘başarısını’ PR servisine dönüştürmesi.
Çok şey beklemiyorum. Mesela Mustafa Sandal en azından ‘Bu Kız Beni Görmeli’de şınav çekiyordu, Mirkelam koşuyordu, Serdar Ortaç göbekten zeytin yemişti. Bundan on yıl sonra hangi mayolu kızı hatırlarım bilmiyorum. Hande Yener’in ‘Sopa’ klibinde gözünün mor olması ilginç bir ayrıntı sayılır mı?
Şimdilik elimizde sadece bu var.
SELÜLiT AŞKINA
Yazın gelmesi kadınlar için önemli bir ihtiyacı tatmin etmeye yaradı: Selülit görmek! Kökenleri lise yıllarına dayanan bir kadın gaddarlığıdır: Hemcinslerinde ‘daha kötüsünü’ görmek istemek. İnce telli saçı olan kel, hafif tombul olan obez, dişlek olan telli, kepçe olan karga burunlu birini görünce huzur bulur. Kendinden daha fena durumda birinin varlığı, fiziksel mutsuzluk etkilerini sihirli değnekle dokunmuş gibi yok eder. O yüzden şimdi kendimizi prensesler gibi hissedebiliriz. Her gün gazetelerde, televizyonlarda, olduklarından daha selülitli, daha şişman, daha göbekli görünen bir dolu kadın var. Yaz mucizevi bir mevsim!
SAYFA GÜZELi
New York Knicks taraftarları umutluydu, Cleavland sadakat bekliyordu ama LeBron James söylenenlere göre annesini dinleyip Miami Heat’i seçti. Bu kararını açıkladığı ESPN programını 12 milyon kişi izledi. Dwayne Wade ve Chris Bosh’la birlikte NBA şampiyonluğu için oynayacak James, önümüzdeki sezonda kazanacağı 43 milyon dolar karşılığında yeni evinde.