10.08.2008 - 13:01 | Son Güncellenme:
Ali Rıza Bey ve Ferhunde Hanım...
Yaprak Dökümü’nün en iyi ve en kötü karakterleri onlar... Dizi tatile girince bu kez de gece gezmelerinin ayrılmaz ekürisi oldular... Bar çıkışında, trafikte, çorbacıda, açılışta, her yerde yan yanalar... Hâl böyle olunca aşk dedikoduları da kaçınılmaz oldu. Peki gerçekten onların yaşadıklarının adı neydi? Nasıl bu kadar iyi anlaşıyorlar, neden zevk alıyorlardı? Halil Ergün ve Deniz Çakır birbirlerini anlattı.
Birbirinize bu kadar yakın olmanızdaki en önemli etken ne?
H.E: Deniz benim yıllardır beklediğim çok önemli bir meslek erbabı. Çok yetenekli, gerçek bir oyuncuyla karşı karşıya kaldığım zaman heyecanlanıyorum. Dünyada da öyle. Bir filme gidiyorum. İyi bir aktör, iyi bir aktrist gördüğüm zaman ona aşık oluyorum. Deniz de benim için öyle bir oyuncu. Bir de Deniz’e çok güveniyorum. Yalansız olmayı benim gibi beceriyor. Bir sıkıntısı olduğunda uykum kaçıyor.
D.Ç: Ben İstanbul’da yalnızım. Arkadaşlarım var ama ailem gibi koşulsuz güvenebileceğim insanlar Ankara’da. Burada birisi bana gerçekten dostluk yapıyor yani benimle her türlü maceraya var. Aynı zamanda yaptığım yanlışlarda beni durdurabiliyor. Halil benim için tam anlamıyla bir baba ve tam anlamıyla en deli arkadaşım.
“Benimle her türlü maceraya var”ı biraz açar mısınız?
D.Ç: Çok alakasız birinin konseri vardır. Belki ikimizin de hiç dinlemeyeceği bir isimdir. Yine de gideriz. Ya da hiç gitmeyeceğimiz bilmem ne bara da gidebiliriz. “Hadi gel bugün dibine kadar yiyelim” deyip yiyebiliriz de.
H.E: O anlıktır. Deniz bana kolay kolay yapmayacağım ya da dinlemeyeceğim müziği de dinletebilir.
Göz çapkınlığı yapıyoruz
Birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?
H.E: Ortak hazlarımız çok fazla. Müzik ve şiir mesela.
D.Ç: Ben bir şiirden bir müzikten çok fazla etkilenebiliyorum. “Bunu kime dinletirsem benimle aynı hazı alır” dediğimde aklıma yaşıtlarım ve arkadaşlarım gelmiyor. Halil abinin de o şarkıyı dinlediğinde dokusuna bir şeyler oluyor. Parmak ucundan kafasına kadar onda da bir elektriklenme oluyor. Bu yüzden “Beni anlayan, kendini anlatmak için çaba göstermediğin biri var” diyorsun.
Gece gezmelerinde çapkınlık yapar mısınız?
D.Ç: Çapkınlık yapmak değil de hayatın akışında ne oluyorsa yaşıyoruz. Çok güzel kadın ya da çok yakışıklı bir adam geçiyorsa onun eleştirisini birlikte yapıyoruz.
H.E: Ben bazen kayınpederlik yapıyorum. Deniz örselenmesin isterim.
Göz çapkınlığınız var mıdır?
H.E: Ooo...
D.Ç: Benim için mi “Ooo” diyorsun...
H.E: Kendim için söylüyorum. Ama çaktırmadan birlikte de bakarız.
D.Ç: Güzel olan her şeye bakarım. Kadın erkek diye ayırmam.
Birlikte eğlenirken yanınıza erkekler ya da kadınlar gelmiyor mu?
H.E: Hayatım boyunca bunu yaşadım.
D.Ç: Benim yanıma öyle kolay gelemezler. Gelip bana öyle bir yakınlaşma gösteremezler.
“Deniz’i benimle tanıştır” diyenler oluyor mu?
H.E: Evet bunu yaşadım. Direkt böyle söylemiyor ama söylemek istediği o.
Zaaflarınız neler? Hangi konularda kolay kandırılırsınız?
H.E: Deniz bir şey yaşar ve o yaşadığı şeye çok fazla inanır. Sonra durumun öyle olmadığını anladığında kalakalır.
D.Ç: Çünkü herkesi sahici sanırım.
H:E: Ben bile binlerce yaşamışlığım olmasına rağmen hâlâ çocuk gibi şaşırabiliyorum. Aldatılabiliyorum.
D.Ç: Önemli olan en az yara alarak çıkmak. Tabii ben daha toy olduğum için daha fazla yara alıyorum.
Seks olmadan da aşk yaşanabilir
Aşkta çok yaralar aldınız mı?
H.E: Aşkın kendisi yara değil mi zaten... Aşk bal gibi hastalık. Aşk insanın kendi yarası beresi. Bir tane kadın yazar diyor ki “Sekssiz aşk olur mu?” Olur, niye olmasın... Nasıl aşksız seks oluyorsa sekssiz aşk da olur. Aşk insanın yücelmesidir. Her türlü kimyasının kabarmasıdır. Onu kabartan mutlaka bir obje vardır.
Hiç sekssiz aşk yaşadınız mı?
H.E: Sekssiz aşk olmaz olur mu? Lise döneminde vardı. (gülüyor)
D.Ç: Erişemediğine duyduğun aşklar da vardır. Karşındaki kişiyle bir şeyler yaşamışlığın yoktur ama tarif edemediğin, ayaklarını yerden kesen ve kendini tanıyamama durumun vardır. Bunun adı da aşk değil midir?
Şimdi aşklarda seks çok ön planda tutuluyor. Niye?
H.E: Bu durum hep vardı. Seks de iyi bir şey sonuçta. Ama şunu da söyleyeyim, aseksüllik de bir seçimdir. Eskiden daha kolay teslim oluyordum. Şimdi dudaklarımı kolay kolay teslim edemem. Dudaklarımın kıymetini çok sonra fark ettim. O hızlı seks yaptığın dönemde ne dudaklarının kıymetini biliyorsun ne kollarının.
D.Ç: Seks bir ilişkinin belirleyicisi de olabilir ama bir aşkın olamaz. Ben aşka daha yakınım. Ben aşkla ilişkiyi aynı kefeye koymuyorum. Kendimi ilişkiye değil aşka yakın hissediyorum.
Hem ruhum hem bedenim doymalı
Okan Bayülgen yaptığımız röportajda “İyi sevişen anaç bir kadın arıyorum” dedi. Erkekler gerçekten böyle bir kadın mı arıyor?
H.E: Okan çok şairane bir şey söylemiş. Bunu aşk gibi söylemiş. Anaç kelimesi aşkın ta kendisidir. Okan bu sözle hem bedeninin hem ruhunun doyduğu beraberlikten bahsediyor.
D.Ç: Bu hepimizin istediği bir şey değil midir, hem ruhumuzun hem de bedenimizin doyması...
Aşık olduğunuz zaman nasıl olursunuz?
H.E: Ben aşık olduğum zaman dokunamam. Benim için aşk koklamaktır.
D.Ç: Aşkımı gözümün önüne getiriyorum bana göre aşk özlemektir diyorum. Başka bir duyguma da aşk demişim ama oradaki tarifi özlemek değil. Benim kendimi en tanıyamadığım zamandır aşk.
H.E: Ben sevdiğim zaman kıskancımdır. Deniz’i de çok sevdiğim için başkalarından kıskanırım. Ona karşı da kıskançlığım vardır.
D.Ç: Hiçbir şey yokken beni arar “Nerdesin, kimlesin?” der.
H.E: Telefondaki sesinden her şeyi anlarım. Bu da aşk değil mi?
Maço erkekler ilgimi çekmez
Kolay aşık olur musunuz?
D.Ç: Hayır. O insanla ortak zevklerimin, ortak yaşam heyecanlarımın olması gerekir. Birine heyecan duyarsınız ama üç gün sonra biter. Onun adı da aşk olmaz. Bir de artık aşkın standardı değişti. Birine aşık olmuşsan ve o hissettiğin duygu bitmemişse aşık olamıyorsun. Hiçbir şey yaşayamıyorsun. Bir süre kendinle başbaşa kalmayı tercih ediyorsun.
Bir erkek seni etkilemek için ne yapmalı?
D.Ç: İşinde çok başarılı olmalı. Yaşam mücadelesi, yaşam heyecanı olması gerekiyor. Bir de beni hayatının merkezine almamalı.
Özgürlüğüne düşkünsün. Maço erkek benden uzak dursun der misin?
D.Ç: Bir gün maço bir erkeğe de aşık olabilirim. Şu an öyle bir erkek ilgimi hiç çekmez, şimdi hiç işim olmaz ama gün gelir bir şey çeker beni olabilir. Bununla ilgili büyük cümleler kurmayı sevmiyorum. Ama şu andaki Deniz’i böyle bir erkek etkilemez. Maço deyince işin içine biraz kaba bir tavır geliyor. Üslup olarak kabalıktan hoşlanmıyorum.
İstediğin erkeği elde edebilir misin?
D.Ç: O insanı gerçekten istiyorsam, evren bana o insanı sunar. Hayatta çok istediğim bir şeyin olmadığı olmadı.
Aldatıldınız mı?
D.Ç: Bilmiyorum ama hiçbir ilişkim aldatılacak noktaya gelmedi.
H.E: Ben iki kere aldatıldım. Bunu sonra anladım. Şöyle bir örnekle anlatayım: Birlikte olduğunuz kişiyle ilişkiniz alışkanlığa dönüşmüştür. Sonra dışarıdan biri gelir. Dışarıdan gelen hep ilgi çeker ya. Birden hayatındaki onunla olmaya başlar. Sonra omzuna yaslanıp acısını anlatıp geri dönmek ister. Bunu ben çok yaşadım.
Kaynak: Vatan