Dr. Hasan İnsel

Dr. Hasan İnsel

hinsel@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tatlı ve tuzlu atıştırma krizlerine varabilen iştah artışı, kilo alma, bir türlü kilo verememe, geçmeyen baş ağrıları, çarpıntı, ödem, ciltte yağlanma ve sivilcelenme yükselen insülin düzeylerinin sebep olabileceği istenmeyen sonuçların sadece birkaçı

Geçenlerde endokrinolog Doç. Dr. Gökhan Özışık’a, “Hayırlı olsun” demek için Memorial Hastanesi Etiler Polikliniği’ne gittim. Uzun yıllardır anti-aging ve sağlıklı yaşam konusunda her fırsatta kendisinin güncel endokrinolojik bilgisinden yararlandığım sempatik meslek- taşım, kısa bir süre önce ‘full time’ Memorial Ailesi’ne katılmıştı. Her zamanki güleryüzlü ve sevecen haliyle beni karşıladı, büyük heyecanla sağlıklı yaşam konusunda yapmaya hazırlandıkları çok güzel projeleri anlattı. Tabii biz sohbete dalınca da konu, haliyle kilolar ve insülin rezistansına geldi. Sizler için insülin rezistansını belirlemeyi anlatmasını rica ettim. İşte Gökhan Hoca’nın anlattıkları, aynen aktarıyorum:

“Kilo vermek ve sağlıklı yaşamak isteyenlerin sıkça karşılaştığı kavramların başında insülin direnciyle reaktif hipoglisemi yani yemekten sonra kan şekerinin düşmesi gelir. Yükselen kan şekerini normale indirmek, insülin hormonunun birçok görevinden sadece bir tanesi.
Yanlış beslenerek vücudumuzu uzun süre şeker bombardımanına tuttuğumuzda, metabolizmamızın tek savunma mekanizması, bir anlamda sigortası, insülin düzeylerini yükselterek korunmak. Ancak bu durum da, bir noktadan sonra maalesef istenmeyen sonuçlara yol açabiliyor. Bilhassa tatlı bazen de tuzlu atıştırma krizlerine kadar varabilen iştah artışı, kilo alma, bir türlü kilo verememe, geçmeyen baş ağrıları, olur olmaz bulantılar, yemekten sonra fenalık hissi (bayılacak gibi olma), odaklanamama, çarpıntı, tahammülde azalma ve öfke kontrolünde güçlük, ödem, ciltte yağlanma, sivilcelenme ve hatta tüylenme, yükselen insülin düzeylerinin sebep olabileceği istenmeyen sonuçların sadece birkaçı. Bu arada, depo yağların enerji için yakılmasının karşısındaki en büyük engelin de yüksek insülin seviyeleri olduğunu hatırlatmak isterim.

Bu durum nasıl belirlenir?
Genelde ‘şeker yüklemesi’ testi yaptırarak bu durum belirlenebilir. 10 saatlik bir açlıktan sonra boş mideye bir bardak şekerli su içmeyi ve yemek yemeden 2-3 saat daha aç kalmayı gerektirdiğinden, nahoş bir deneyim yaşatır. Bunun yerine ‘gizli şeker test yemeği’ denen, günlük yaşama çok uyan bir test, çoğu kişi için daha rahat uygulanır. Günlük hayatta bir ‘test yemeği’ yenmesine dayandığından, uygulanması kolay ‘gizli şeker test yemeği’ tekniği, sabah aç karnına yapılabildiği gibi, eğer istenirse kahvaltıdan sonra bir şey yenmeden öğle saatlerinde bile uygulanabilir.

En az dört saatlik açlıkla gelen kişiye standart şeker yüklemesinde verilen kaloriye eş değer bir yemek yedirilerek, bu yemekten hemen önce ve ilk lokmadan sonra belirli aralıklarla hem şeker, hem de insülin düzeylerini ölçmek için kan numunesi almaktan ibaret olan bu test, eğer istenirse kişi için çok zor olmadan 3-4, hatta 5’inci saate kadar uzatılabilir.

Bir sıkıntı vermiyor
Örnek bir test yemeği şöyle olabilir: 2 yumurtalı omlet, 1 porsiyon tam yağlı beyaz peynir, 1 dilim tam tahıllı veya köy ekmeği, 1 fincan şekerli çay veya 200 ml. taze sıkılmış portakal suyu (yaklaşık 550-570 kalori).

Günlük programınızdan bir süre ayrı kalmak dışında sıkıntı vermeyen, gazetenizi ve kitabınızı okuyabildiğiniz, en önemlisi uzun süre aç kalmadan yapılabilen bu test sayesinde ölçüm değerlerinize göre, kanınızda insülinin ne zaman fazla olduğu, şekerinizin ne zaman ve ne kadar düştüğü objektif bir şekilde anlaşılır.

Bu testin aynı zamanda kontrol amacıyla hipertansiyon, migren veya polikistik over sendromlu hastalarda da yapılması uzmanlarca öneriliyor.”