Ferhan İstanbullu

Ferhan İstanbullu

ferhanist@gmail.com

Tüm Yazıları

İstanbul Fashion Week’i çok doğru bir organizasyona dönüştürebilirdik. Bir şu Türkler olmasaydı...

Olmuyor olamıyor

Marie Claire dergisi ekibi olarak bir defileden diğerine koşuşturma günlerimiz başladı... Dünyanın tüm hatırı sayılır moda haftalarının organizasyonunu üstlenen IMG,
farkını İstanbul Fashion Week’te de hissettirmiş. Lounge’lar, mekân olarak Antrepo 3’ün seçilmesi, defilelerde yer karmaşasının sona ermesi, basın için ayrılan bölümün işlerliği; hepsi organizasyonun artılarından... Eminim iki etkinlik geçtiğinde daha da öteye gidecek. Değişmeyecek tek şey, bu defileleri biz Türkler’in izleyecek olması... Haftanın en konuşulan gösterilerinden olan Atıl Kutoğlu defilesinde, sıra numaramı bekliyorum. İşte bir örnek diyalog: “Ben Atıl’ı
Manhattan’dan aramıştım. 2 kişilik olamaz yerim, biz 5 kişilik yer istiyoruz.” Örnek diyalog 2: “Yerim önlerde mi? Yanımda kim oturuyor?” Sırasıyla cevaplarım: 1- Atıl Kutoğlu’nun, o kim bilir ne çılgın geçen hazırlık sürecinde, sizin 2 yerine 5 kişi gelme ‘kararınızı’ bilebilmesi mümkün değil. Tabii, bunu anlayabilmek için hayatını kazanma uğruna çalışan bir insan olmak gerekir önce... Günlerini 3 saatlik öğle yemekleri-pilates dersleri-kuaför zincirinde geçiren bir kadın, üretmenin ne zor bir süreç olduğunu anlayamıyor tabii... Ayrıca defileye bir
‘mürüvvet-nişan-düğün’ muamelesi yapmak da sırf bize mahsus. 2- Yerinizin ön, arka olmasının sandığınız kadar önemi yok. Ayrıca Niğde’ye otobüsle gidiyor değilsiniz, hepi topu yarım saatlik, her köşesinden podyumun da görülebildiği bir etkinlik, sonuçta... Derdiniz magazin dergisine çıkmaksa, arkada da otursanız paparazziler sizi sektirmeyecektir. Sektirmeleri ne mümkün? Olağan şüpheliler gibi zaten sıralanıyorsunuz yan yana... En acıklı olan da defile öncesi yollanan basın bültenlerine, kerameti kendinden menkul bu isimlerin gelme ihtimalinin olduğunun yazılması...

Haberin Devamı

Olmuyor olamıyor

Yediğim en güzel kruvasan

Bugün zarif sunumları ve lezzetleriyle hem tadını çıkaracağınız, hem de eşe dosta hava atacağınız öneriler vermeye devam ediyorum. Big Chefs restoran şubelerinin bolluğunu, tıkış tıkış doluluğunu şehirde gezen her İstanbullu fark etmiştir diye düşünüyorum. Şimdi de şahane bir uygulama başlatmışlar; sıcak pastane ürünlerinin, böğürtlen reçelinin, kırma yeşil zeytinin, biscotti gibi yiyeceklerin olduğu piknik sepeti, pötikareli örtüleriyle pek şeker. Bir davete götürmeye de, havalar ısınmışken terasta ağırlama yaparken de mükemmel yakışıklı olacak, bakması bile keyifli sepetler... Son zamanlarda yediğim en lezzetli kruvasanlar da bu sepetin içinde...

Haberin Devamı

Kendi evinin barita’sı

Güne erken başlamam, beynimin de vücudumla aynı ahenkle uyandığı anlamına gelmiyor. En bilinen metoda başvuruyorum ben de herkes gibi... Kahve içiyorum. Lakin evde hazırlanan kahvede aradığım doygunluğu, lezzeti de bugüne dek bulabilmiş değilim. Ta ki Nespresso kahve makinasıyla tanışana kadar... Kahvesi ayrı güzel, türlü formattaki makinasının tasarımı ayrı... Benim gibi tabak-çanak meraklılarını mutlu edecek, kahve ritüeline eşlik edecek türlü yan ürün de satılıyor mağazalarında. Gözlerimi efsane tasarımcı Andree Putman’ın hazırladığı porselen kahve koleksiyonundan alamamamsa şaşırtıcı değil... Bir de lüks kafelerde sunulan şahane latte’leri, cappucino’ları andıran görüntüye evde de ulaşmanıza yarayacak bir sütlük var ki, misafire sunduğunuzda çok havanız olur!