Yeni bir film yeni bir kadın tipi
Her dönem iddialı bir filmin ya da dizinin ortaya çıkışıyla yeni bir kadın tipinden de söz ediliyor. Kadınlar başroldeki bu kadınla kendilerini özdeşleştiriyorar. Onun giydiği markalar, kıyafetleri biraraya getirişi, saçı- makyajı, o dönemin ‘olmak istenen kadın’ modelini de tarif ediyor. ‘Charlie’nin Melekleri’ de böyleydi, bir dönem saç modeliyle kuaförleri epey meşgul etmiş olan Meg Ryan filmleri de.
Elizabeth Hoyt’un çok satan romanından, bizzat başrol oyuncusu Julia Roberts’ın girişimiyle sinemaya uyarlanan ‘Eat Pray Love’, (bizde ‘Ye, Dua Et, Sev’ adıyla çevrildi) belli ki film tarihine yeni bir kadın tipi sunan bir diğer çalışma olarak geçecek. Filmde her daim sıcak ve çekici Julia Roberts ulaşılabilir fiyatlı tasarımlarıyla tanınan J. Crew’un kıyafetleri içinde dolanıyormuş. Roberts’ın nefis dudakları ve hep doğru biçimde gölgelendirilmiş iri gözleri yine rol çalıyormuş. ‘Eat Pray Love’ filminin en konuşulan sahnelerinden biri de, fazla pizza yemekten muzdarip iki kadının soyunma kabininde kıyafetlere sığamayıp kahkahalara boğuldukları sahneymiş.
Yemekle barışmak mı?
Henüz bizde vizyona gimeyen filmin kadınları yemek yemekle barıştıracağı, bu filmin moda duruşunun ‘yemek yerken aldığın keyfin yanında belinin biraz yağlanmasının ne zararı olabilir?’ olduğu konuşuluyor.
‘Eat Pray Love’ın dünya kadınlarına mesajı ‘kendinle barışmak’ ise yapımcıların özellikle bu sahneden verim beklememelerinde fayda var. Zaten izleyenler de bu sahneyi hiç inandırıcı bulmamış. Zira gerçek hayatta soyunma kabinleri kadınların özellikle nefret ettikleri, kötü ışıklandırmanın da etkisiyle hemen kaçıp kurtulmak istedikleri yerlerdir. Dünyanın en seksi kadınlarından Cindy Crawford’ın dahi kabin nefretiyle dolu olduğunu basına açıklamışlığı var! Biliyorsunuz, moda baronları da bir süredir ‘kıvrım güzeldir’ diyerek zayıflık taraftarı olmadıkları ‘ayağına yatıyor’. Ne yalan! Öyle olsa tüm moda çekimlerinde 180 cm boyunda 50 kilo ağırlığında kızlar kullanmaktan vazgeçerlerdi!
Eat Pray Love, şüphesiz kadınları boş işlerden uzak durmaları, hayatın tadını çıkarmayı öğrenmeleri gerektiğinde derleyip toparlayan, ilham veren bir kitap. Öyle olmasa televizyon tanrılarından talk şovcu Oprah Winfrey Hoyt’un kitabını bu kadar methetmezdi! Ama bu başarılı kitabın film versiyonunun, kadınları en azından yeme-içme konusunda sandığı kadar tavlayabileceğine emin değilim. Bence kadınlar ‘kıvrımlarını sev, biraz göbekten bir şey çıkmaz’ mesajını en az modacılarınki kadar ‘otantik’ bulmaya devam edecek.
“Bu yaz neler keşfettim?”
Şu sıra İstanbul Fashion Week hazırlıklarına boğulmuş olan moda tasarımcısı Zeynep Tosun, bu yaz kimleri, nereleri, neleri keşfettiğini anlatıyor:
* Mercan resiflerinde dalmayı
* Beyaz kumları
* Klasik Amerikan mangal partilerini
* Beefeatergin’in şahane bir serinletici içki olduğunu
* Mikanos ve Atina’yı
* Meksika ve Los Angeles’ı...
* Alexandra Rdest adındaki, hava olaylarından, bulutlardan esinlenen harika ressamı
* Hüseyin Çağlayan sergisini
* Efes One Love festivalinin muhteşem bir etkinlik olduğunu
* Her zamanki gibi Angelique Çarşamba partilerini
* Dion Lee adlı Avusturalyalı muhteşem tasarımcıyı
* Bir şeyi keşfetmek için düşünmeden doğrudan atlamak gerektiğini
* Digital Darkroom adlı siteyi
* Audio Bullys, Lykke Li, Little Dragon ve The xx’in müziklerini...
Best of Limango!
Az zamanda çok işler başaran internet alışveriş sitelerimiz var; özel davetle üye sayısını büyüten Limango da onlardan biri. Yeni projelerini duydum, çok beğendim. Ece Sükan’ın vintage mağazasında satılan ürünleri yüzde 70’e varan bir indirimle satacaklarmış. Ece Sükan’ın mağazası çok iyi bir vintage ürün derlemesi olan, moda tutkunlarının ‘skor’ olarak adlandıracakları parçalar bulunduran bir mekandı. Eminim bu satışta da erken davranan evladiyelik parçalara sahip olabilecek. Kampanya 25-26 Ağustos tarihlerinde, yani haftaya çarşamba ve perşembe. Ajandanıza şimdiden not düşmenizde fayda var!