Cadde Gerçek bir prensesin kaleminden HAREM

Gerçek bir prensesin kaleminden HAREM

26.01.2012 - 01:00 | Son Güncellenme:

Abbas Hilmi Paşa’nın eşi Prenses Cavidan’ın, Mısır Sarayı’nda tuttuğu günlükler İnkılap Yayınevi tarafından ‘Harem Hayatı’ adıyla bir kitapta toplandı

Gerçek bir prensesin kaleminden HAREM


Marianne May Török de Szendro, Avusturya-Macaristan kontesi Sofia von Vetter’le Kont Josef Török’ün kızı olarak dünyaya gelir. Kontes anne, daha sonra Edison’la birlikte ilk telefon santralini kuran Macar mucit Theodor Puskas’la evlenir. Marianne, 1900 yılında Mısır Prensi Abbas Hilmi Paşa’yla tanışır ve Paşa’nın davetiyle Kahire’ye gider. Burada gizlice evlenirler. ‘Mısır Sarayı’nın Kraliçesi’ unvanını alan Marianne, müslüman olur ve ‘Prenses Cavidan’ adını alır. Çubuklu’daki meşhur Hidiv Kasrı, Abbas Hilmi Paşa tarafından Prenses Cavidan için yapılır. Kasrın her ayrıntısını beraber planlar, kullanılacak malzemeleri beraber seçerler.
Prenses Cavidan, 1913 yılında, Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa’dan boşanıncaya kadar Mısır Sarayı’nın hareminde yaşadıklarını günlüklerine yazdı. Bu günlükler İnkılap Yayınevi tarafından ‘Harem Hayatı’ adındaki bir kitapla yayımlandı. 287 sayfalık kitapta, gerçek bir harem hayatı, burada yaşamış gerçek bir prensesin kaleminden anlatılıyor. İşte o ayrıntılar...

Haberin Devamı

Haremde her şeyin bir kuralı var“Haremde yapılması gereken her eylem en kesin hatlarıyla belirliydi. Kahve nasıl getirilmeli, cezveden nasıl dökülmeli, el havluları nasıl katlanmalı... Bir bardak su bile kurallara uygun ikram edilmeliydi. Bu hizmetleri gerçekleştirmek uğruna yüzlerce köle çalışabiliyordu. Köleler, oda temizliğiyle uğraşmazlardı. Bu tür işler için Avrupalı hizmetçiler çalıştırılırdı. Haremde doğmuş, büyümüş erkek hizmetçiler davetlerde kullanılan büyük salonların düzeninden sorumluydu. Harem ağaları da, onların kadınlarla göz göze gelmemeleri için başlarında dikiliyordu.”

Sigara yakan köle çocuklar“Saraylı bir valide hanım hazretleri haremde, tek görevi sadece kendisi için sigara yakmak olan çocuk kölelerden bir grup oluşturmuştu. Bu çocukların bütün ömürleri, hiç mola vermeden, bir kadının el işaretlerini gözlemekle geçerdi. Yüzüklerle bezeli el, işaret verdiğinde, sigarası iyi şekilde yakılmalı ve hemen servis edilmeliydi. Aksi takdirde zavallı çocuk sigaranın yanık tarafını dudaklarına götürmekle cezalandırılırdı.”
“Makyaj malzemeleri arasında en önemlisi sürmeydi. Bu, antimondan (rastık taşı) elde edilen toz pudraydı. İğne yardımıyla, yarı kapalı göz kapakları arasından dikkatlice çekilirdi. Gözlere değişik bir ışık verdiği söylenirdi. Parfüm ve ruj sahibi olmak köleye uzak şeyler değildi. Aksine, bu malzemeler köle kızların, efendilerinin kalbini çalabilmelerinde en büyük yardımcılarıydı.”

Haberin Devamı

Evlenen cariyeye 1 kilo mücevher“Evlenmek isteyip istemediği öncelikle cariyeye sorulmalıydı ama bu genelde formalite icabı yapılırdı. Çünkü kızın evleneceği kişiyi ne görmüşlüğü ne de konuşmuşluğu olurdu. Evlenme önerisini getiren efendisi, cariyeye yüksek bir ayrıcalık tanımış oluyordu. Efendinin bu girişimi, cariyenin uzun yıllar verdiği hizmete karşılık bir ödül sayılırdı.
Cariyeler yaşlanıp anneanne olacak yaşa gelene dek kullanılmazlardı. Bir saray erkanı ya da paşayla evlendirilirdi. Saraydan ayrılırken kendisine bir başlık, ayrıca verdiği hizmetlerin karşılığı olarak da yanına bir kilo ağırlığında pırlanta ve mücevher verilirdi.”
“Bir suç işleyen cariye, metrelerce beyaz bürümcükten kumaşların kenarlarını bastırıp cibinlik dikme cezasına çarptırılırdı. Odasında bir başına bırakılır, haftalarca, aylarca diker de dikerdi. Bu sayede hanımefendi, küçük mahpusun sabrını test ederdi. Sık sık kızın odasına kontrole gider, intikam ateşiyle kor gibi yanan gözlerle yapılan dikişi eğri bulur ve sökülüp yeniden dikilmesi için kumaşı kızın elinden kopartırcasına alırdı. Bu hep böyle sürüp giderdi.”

Haberin Devamı

Bitmeyen dedikodular“Haremde dinmek bilmez bir dedikodu vardı. Hiçbir şey harem duvarları arasında uzun süre kalmazdı. Cariyeler duyduklarını harem ağalarına söyler, onlar kölelerle konuşur, köleler de kendi sıraları geldiğinde gidip hanımlarına anlatırdı.”

Sahte haremler“Her Avrupalının rüyasında Doğu’ya seyahat ve çarşaflı kadınların kapalı dünyasına göz atma isteği yatardı. Bu konudaki susamışlık, aslında pek çok tercüman ve rehberin işine yarardı. Kendilerine para ödeyen müşterilerine, sıkı sıkı korunan kadınlar yerine Türk usulü, süslü kıyafetler içinde, kara gözlü Ermeni kadınlarının bulunduğu sahte haremleri gezdirirlerdi.”



Prenses Cavidan 1877 yılında Philadelphia’da doğdu. 1900 yılında Hidiv Abbas Hilmi’yle evlendi. 1913 yılında boşandı. 1968’de 91 yaşında Avusturya Graz’da vefat etti.
Prenses Cavidan’ın Çubuklu’daki Hidiv Kasrı hakkında yazdıkları:
“Çubuklu’nun inşa edilişini beraberce seyretmiştik. Bütün planları en başından beri beraberce yapıp tartışmıştık.
Kumaşları seçmeden önce beraber görür, karar verirdik. Her bir parça eşyayı almadan önce beraber görürdük. Bütün ağaçlar, güller, çiçek demetleri ve fundalıklar bizim isteğimize göre sipariş edilmişti. Bahçedeki tüm küçük tepecikler ve patikalar bizim arzumuza göre belirlenmişti.”