Cadde GiZEMLi KARIŞIM: GENE HACKMAN

GiZEMLi KARIŞIM: GENE HACKMAN

06.06.2011 - 22:10 | Son Güncellenme:

Karakterleri yoluyla konuşan sessiz adam. 81 yaşında. 79 filmde oynamış. İki Oscar’ı var. Bir tek kötü performansı yok

GiZEMLi KARIŞIM: GENE HACKMAN


‘The French Connection’, ‘Hoosiers’ ya da ‘Unforgiven’. Gene Hackman geride bıraktığımız 50 yılda oyunculuğunu konuşturduğu filmleriyle hafıza- larda. Artık film çekmeyeceğini söyleyen efsanevi aktör, sinema kariyerini, yazarlık macerasını GQ dergisinden Michael Hainey’e anlattı.

Çocukluğu Illinois Danville’de geçiyor. Annesi garson, babası yerel bir gazetenin matbaasında çalışıyor. 13 yaşında babası evi terk ediyor. O gün sokakta arkadaşlarıyla oynarken babası el sallayarak geçiyor önünden. Hackman, “Bu küçük jestin ne kadar anlamlı olabileceğini bilemezdim” diyor bir keresinde “Belki de bu yüzden aktör oldum.” 16 yaşında evden ayrılıp denizci oluyor. Üç yıl süren askerlik macerasının ardından Kaliforniya’da oyunculuk derslerine başlıyor. Dustin Hoffman’la burada tanışıyor. İkiliye New York’ta Robert Duvall katılıyor. Üçlü bar gezmeleri ve partilerle hızlı bir dönemden geçiyor. 1962 yılında ölen annesinden pek az bahsediyor. Alkol sorunu olan annesinin yatakta sönmeyen bir izmaritten çıkan yangında hayatı kaybettiği sanılıyor.
Büyük çıkışı 1967’de çekilen ‘Bonnie ve Clyde’la yapıyor. ‘The French Connection’la ilk Oscar’ını alıyor. İkinci Oscar ödülü ‘Unforgiven’la geliyor. ‘Welcome to Mooseport’ adlı filmden sonra sinemadan emekli sayıyor kendini. Şimdilik resim yapmak ve yazmak arasında gidip geliyor.

* Bir film daha yapmanız lazım.
Bilmiyorum. Eğer ken-di evimde olursa belki. 1-2 kişiyle olabilir.

* Size tekrar filmlerde görmek isteyen birçok hayranınız var...Evet bu çok hoş.

* Kahramanınız James Cagney. Neden onu bu kadar çok tutuyorsunuz? Onda farklı bir enerji var. Hayatım-da gördüğüm herkesten farklı biri. Midwest’te yetişmiş. Ben New York insanlarını bilmezdim. Bu yüzden müthiş biri olduğunu düşündüm. Birçok filmde kötü adamdı ama sevilecek bir yanı vardı.

* Adınız kavgacıya çıkmıştı. Hâlâ o sinirli genç adam mısınız? Muhtemelen. Bu düşünceden nefret ediyorum çünkü yaratıcılığın antitezi bir reaksiyon aslında.

* En son ne zaman birini yumrukladınız? Gerçek bir yumruktan bahsediyorsak 10 yıl olmuştur.

* Duvara mı yoksa birine mi vurdunuz? Aptalcaydı. Trafikteydim.

* Çocukken annenizin sizi sinema götürdüğünde beyazperdede bir gün sizi görmek istediği doğru mu? Evet. 10 yaşındaydım. Çocuklar ebeveynlerinin söylediklerini çoğu zaman duymazlıktan gelir ama bazen de onları mutlu edecek hareketler yaparlar. Annem ne yazık ki beni beyazperdede göremedi. Bunun için çok üzgünüm.

* Eğer ona birkaç filminizi gösterme şansınız olsaydı hangilerini seçerdiniz?‘Never Sang for My Father’. Aile ve ilişkiler hakında duygusal bir film. Bu filmi izleseydi benim gurur duyardı diye düşünüyorum.

* Yeni romanınız ‘Payback at Morning Peak’ babasını kaybeden bir çocuğun hikayesiyle başlıyor. Çocuk hayatta olmayan annesinden de söz ediyor...
Anneni kitaba koymamanı söylerler ama bunu yapmamanın bir yolunu bilmiyorum.

* Babanızın hayata dair size öğrettiği neler var? Ben sorunlu bir çocuktum. Mizacım annemden gelir. Benim için önemli olan annem ve büyükkannemdir.

Yazarlar