Gülay Afşar

Gülay Afşar

gulay.afsar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Farkında mısınız, yeni bir çağa atladık. Hem de öyle tarihte olduğu gibi büyük olaylar yaşadığımızı anlamadan, oturduğumuz yerden başka bir çağa giriverdik. Nasıl mı? Teknoloji marifetiyle. Önce bilgisayarlandık, masaüstü, dizüstü derken ‘I’ ile başlayan bir sürü cihaz edindik. Sonra yerimizden kalkmadan her şeyi hemen hızla elde etmeye yöneldik ve hatta durup dururken sosyalleşmeyi keşfettik.

Önce iyi niyetli başlamıştı her şey. Yıllardır görüşülmeyen, belki de hatırlanmayan okul arkadaşlarıyla yeniden mesajlaşmaların, doğumlarda kutlama, ölümlerde taziye, özel günlerde birkaç iyi dileğin hiçbir mahsuru yoktu. Sonra kim nerede? Ne yapıyor? Nasıl yaşıyor? merakıyla sürekli takip alışkanlığı başladı. Takip ettiğimiz kadar takip edilme isteğimiz, önüne geçilemez bir hal aldı. Tabii ki mecralar arttı. Facebook, Twitter, Instagram derken tüm bu mecralarda uygulamalar uygulamaları takip etti. Her seferinde akıllı cihazları güncelleyip en yeni trend neyse, öyle yola devam etmek gerekiyordu. Durmak ne mümkündü, aksi takdirde sanal dünyadan dışlanmamız an meselesiydi.

Haberin Devamı

Böyle böyle bağımlı hale geldik. Davranış bilimciler, psikologlar ve sosyologlar sanal dünyadaki hallerimize dair yeni kavramlarla teşhis koymaya başladı. Geçtiğimiz günlerde Ali Eyüboğlu’nun köşesinde yer verdiği, akademisyen Harun Yıldız’ın yaptığı bir çalışmada tespit ettiği gibi; nispetizm (gösterişçilik), nomofobi (internetsiz, cep telefonsuz kalma korkusu) gibi birçok yeni olgu ve kavramı bizzat yaşamaya başladık. En travmatik olanıysa, telefonumuzun şarjının bitmesi ihtimali ki, hepimiz için ağır stres sebebi olduğunu kabul ettik.

Yardımcı Doçent Doktor Harun Yıldız’ın bulduğu nispetizm ya da gösterişçilik tabiri, zaten insan olarak yumuşak karnımız. Sosyal medya yokken, yani o eski çağda da birilerine gösteriş yapma ihtiyacımız olmuştu. Bunu açıktan yapamasak da içten içe yediğimizi, giydiğimizi, evimizi ve arabamızı başkalarına ‘hava atmak’ için vesile görmüştük. Mal varlığını başkalarının gözüne sokmak gibi büyük dedemizin zamanında ayıp sayılan ne varsa, çoktan geride kaldığı için gösterişe meylimiz oluşmuştu. Yine de eski çağın şartları bizi zorlarken, sosyal medyanın nimetleri her anımızı allayıp pullayıp ortaya dökmemizi sağladı. O andan sonra da mertlik bozuldu.

Haberin Devamı

Sosyal medyadayım öyleyse varım

Bilimsel dayanağı olmasa da bir toplum gönüllüsü misali, ben de gözlemlerimi paylaşmak istiyorum;

- Her sabah yataktan kalktığınızda veya daha yataktayken, cep telefonunuzu elinize alıp Facebook, Instagram ve Twitter’da şöyle hızlı bir tur yapıyor musunuz?

- Bu arada, gece yatarken telefonunuzu şarja koymayı unuttuysanız veya şarja koyduysanız bile bir talihsizlik eseri şarj olmadıysa, bütün keyfiniz kaçıyor mu?

- Bu ikinci şıkkı Allah kimsenin başına vermesin diyerek geçip, günün ilk fotoğrafı için kafa yoruyor musunuz?

- Güzel bir manzara veya fonda deniz gözüken bir bardak çay ya da şık bir kahve mizanseni eşliğinde ‘manalı günaydın’ mesajı yazdığınızda, içinize güne doğru bir hamleyle başlamanın rahatlığı çöküyor mu?

Haberin Devamı

- Fotoğraf koyduğunuzda, güzel özlü bir söz paylaştığınızda, acaba ne kadar beğeni aldınız ya da kaç yorum geldi diye sosyal medya hesabınıza bakmak için yüreğiniz pır pır atıyor mu?

- Gün içinde her anınızı fotoğraflayarak gerekli filtre, renk ayarı, photoshop ne varsa yapıp, hemen paylaşmak için dayanılmaz bir istek duyuyor musunuz? Önemli bir toplantı sırasında, ciddi bir mesele konuşulan ortamda ve hatta en romantik anlarda bile bunu kendinize hak görüyor musunuz?

- Her paylaşımı en etkili ‘hashtag’ ya da ‘etiket’lerle taçlandırmak için stratejik bir hazırlık yapıyor musunuz?

- Sosyal medyada varolmak için gösterdiğiniz bunca çaba sonrasında takipçi sayınızın artmasının haklı gururunu yaşarken, mesela on binleri ifade eden rakamlara ulaştığınızda, kutlamalar yapıp bunu sağlayan takipçilerinize ‘beni sizler yarattınız’ kıvamında bir teşekkürü borç biliyor musunuz?

Bu listeyi daha da uzatabilirim ama sadece bu kadarı bile size tanıdık geliyorsa, “Yok vallahi ben o kadar değilim” demekten vazgeçin ve kabul edin, siz de yeni çağın bağımlısı, sanal dünyanın bir aktörüsünüz. Hayırlı, uğurlu olsun.

BAĞIMLISIYIZ