Gülay Afşar

Gülay Afşar

gulay.afsar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

NTV’de artık bir klasik olan bayram sohbetlerinde bu yıl da, sanat dünyasından büyüklerimizi, dostlarımızı ağırladık. Onların yaşamlarından önemli kesitleri, çocukluk günlerini, aile hayatlarını ve iz bırakan anıları konuştuk. Çoğu kez gülümseten anlarımız oldu. Ancak bu bayram Mehmet Ali Erbil ve Gönül Yazar’la sohbetlerimiz diğerlerinin aksine hayatın zor anlarına ve hüzünlere götürdü bizi.

‘Ben evlenirsem ayrılmayayım’

Mehmet Ali Erbil’i nasıl biliriz? Deli dolu, ele avuca sığmaz, bir o kadar da muzip. Seyircisi de yıllardır “ne yapsa yeridir” der ve öyle kabul eder Mali’yi. Gelin görün ki, o deli fişek adamın ruhunda çocukluğundan kalan travmalar hâlâ saklı duruyor. İlk cümlesinde başlıyor hüzünlü hikayesini anlatmaya... Normal bir aile düzeni içinde yaşamamış, anne-babası ayrıldığında çok küçükmüş. 14 yaşında yatılı okula gitmek zorunda kalmış. Üvey anne ile baba görmüş. Ajitasyona gerek yok desem de, üvey babası Mehmet Ali’yi hiç istememiş. Yatılı okurken, annesine getirdiği çamaşırlarını yıkamasına bile izin vermezmiş. Babası Saadettin Erbil ise aldığı Osmanlı terbiyesinden olsa gerek, sevgisini hiçbir zaman göstermemiş. Erbil’in aklında hep otoriter bir baba figürü olarak kalmış.

Haberin Devamı

İYİ BAYRAMLAR

Ne de olsa annesidir, babasıdır desek de, Mali ebeveynlerine karşı sevgi
hissedememiş.

Yatılı okulda okurken, her akşam, “Ben evlenirsem, ayrılmayayım” diye ağlayarak dua edermiş. Gelin görün ki, tam aksine evliliklerinde dikiş tutturamamış. Yine de, vicdani açıdan elinden geleni yapmış. Ayrıldığı eşlerini ve çocuklarını hiçbir gün mağdur etmemiş. Neyse ki, çocuklarıyla ve onların anneleriyle ilişkileri kopmamış. Aslına bakarsanız, ilk iki çocuğunda baba olduğunu çok da anlamamış. Kızlarına istediği gibi sevgisini gösterememiş. Ta ki oğlu Ali Sadi dünyaya gelene kadar... Şimdi ise, oğluna sımsıkı sarılmaya çalışıyor. Ali Sadi de
ona çok düşkün, okuldan gelince önce babasının boynuna atlıyor ve onsuz uyumuyor. Erbil, yılların sevgi yoksunluğunu geç de olsa en küçük çocuğuyla gidermeye çalışıyor.

Haberin Devamı

O yüzden, Ali Sadi büyümesin istiyor. En fazla da sağlık ve sıhhat diliyor. Evet, böyle aktarınca buruk bir hikaye ama anlatan Mali olunca elbette hafifliyor ve samimi bir muhabbet oluyor.

O ŞİMDİ YALNIZ!

İYİ BAYRAMLAR

Gönül Yazar, Türkiye’nin taş bebeği. o, sahnelerin en şık, en güzel kadınlarından biriydi. Hikayesi de küçük yaşta boşanmış bir anne babanın kızı olarak başladı. Dört kardeştiler ama bir arada büyüyemediler. Erkek kardeşleri talihsiz bir şekilde hayatına son vererek ayrıldı onlardan. Çocuk yaşta hayata atılan Gönül Mürşide ise, güzel sesi ve fiziğiyle dikkat çekmeyi başardı. 15 yaşında ‘Ege Ses Kraliçesi’ seçildi. Musikiye en ağır şarkılarla adım attı. İzmir ile Ankara radyoları okulu oldu. Sonra ver elini İstanbul... Bir dönem, İstanbul gazinolarının aranan ismiydi. O kadar ki sevenleri onu sahnesine çıkarmak için birbirine silah çeken gazino patronlarına tanık oldu. Gün geldi, Fahrettin Aslan Gönül Yazar adını Maksim’e büyük neonlarla yazdırdı. Yine de altında çalıştığı Zeki Müren’e karşı duramazdı. Müren önce kovdurur, sonra geri çağırırdı. El mahkum razı gelirdi.

Haberin Devamı

İlk evliliğini, daha 18’ine gelmeden, yaşını büyüterek yaptı. Hep kendinden yaşça çok büyük adamlarla evlendi. Belli ki, baba özlemiydi eksikliğini hissettiği... Çok evlendi ama evliliklerinden çocuk sahibi olmadı. Kızı Yasemin ise, Erol Simavi’yle olan birlikteliğinden dünyaya geldi.

Acılarla dolu, hüznüyle sayfalara sığmayacak kadar uzun hikayenin de özeti; sevgi yoksunluğuydu. Ne yazık ki, en yakını olan ablası Belma’yı da kaybettikten sonra sanatçı yapayalnız kaldı. Kendi deyimiyle tüm akrabaları şimdi ‘Urla kabristanında yatıyor’. Doğrudan söyleyemese de, kızıyla aralarında hiçbir zaman güçlü bir bağ olmamış. On yıla yakındır bir sebeple, kızı Yasemin, Gönül Yazar’ı hiç aramıyor.

Anlaşılan, içine sevgi tohumu ekilmeyenin, dallarında sevgi yeşermesi çok zaman alıyor. Sonradan alınan sevgi, çoğunlukla, duygunun katı hali olarak saklı duruyor. Ancak hayatın sonuna doğru yavaş yavaş dışarıya veriliyor.

O yüzden diyorum ki, bu bayramın mesajı sadece sevgiye dair olsun!