iYi MÜZiKAL KÖTÜ MÜZiKAL


Biri Şehir Tiyatroları’nda, diğeri Devlet Tiyatroları’nda... Biri lise müsameresi tadında, diğeri sihirli bir dünya...



Uzun zamandır müzikal izlememiştim. Yıllar oluyor... Açıkçası izlemek için can attığım bir tür de değil. Eğer çok iyi kotarılmamışsa, rahatlıkla ‘yapaylık gösterisi’ne dönüşebiliyor. İnsan kendini kandıramıyor, “Karşımda bacaklarını kaldırıp indiren bu adamlar da kim?” düşüncesinden çıkamıyor. Müzikalin ruhu böyle... Sahnedeki oyuncuların inandırıcı olmak için fazladan çaba göstermesi gerektiği ve en ufak bir hatanın bütün binayı devirebileceği bir tür... İyi metin ve sağlam oyunculuk, müzikli temsillerin çözmesi gereken en temel mesele. Çözemeyen yanıyor.
Bu sezon yananlardan biri, DT’de sahnelenen ‘Sidikli Kasabası Müzikali’. Oyun, su kıtlığı yüzünden tuvaletlerin özelleştirildiği bir zamanda geçiyor. Tuvaletinin parasını ödeyemeyenler, Sidikli Kasabası’na gönderiliyor. Oraya giden de bir daha geri dönemiyor. Temsilin ilk dakikalarında ‘küçük Sally’ karakterinin dediği gibi, “Su durumuyla ilgili b.ktan bir müzikal” izliyoruz. (Gerçekten daha iyi tanımlanamazdı. Bu yüzden oyun sırasında birkaç kez söylenen o hastalıklı repliği tekrarlayacağım: “Teşekkürler Küçük Sally!”)
Lise müsameresi tadı veren amatörlüğü, diyalogların yapaylığı, ‘Akasya Durağı’ dizisi izliyormuş gibi hissettiren esprileri ve bir türlü sempatik olamayan ‘eşcinsel güvenlik görevlisi’ vurgusuyla, seyirciyi içine alamayan bir temsil ‘Sidikli Kasabası Müzikali’. Her sahnede açıklama yapan antipatik anlatıcı, zorlama sistem eleştirileri, tuvaletler üzerinden verilen sosyal mesajlar ve metaforlar metaforlar metaforlar... Genç oyuncu kadrosu kötü bir metin içinde bocalıyor, harcanıyor. Bir de şunu öğreniyoruz ki; Broadway’den gelen her oyun, ‘iyi oyun’ değilmiş!

Haberin Devamı

150 yıllık temsil
Peki ‘iyi müzikal’ nedir? Sağlam metin, nitelikli oyunculuk, iyi müzik, kabiliyetli reji vs. akla ilk gelen gereklilikler... Ama bunlarla beraber asıl gerekli olan, müzikalin ‘büyülü bir dünya’ kurabilmesi ve elini uzatıp seyirciyi de o dünyaya davet edebilmesi belki de... Bugün Şehir Tiyatroları’nda, seyirciyi birkaç saatliğine modern dünyadan koparıp kendi dünyasına neşeyle davet eden, hem de bunu 150 yıllık eski bir metinle yapabilen müthiş zevkli bir müzikal sahneleniyor: ‘Şark Dişçisi’.
Ermeni yazar Hagop Baronyan’ın kaleme aldığı ‘Şark Dişçisi’ni, günümüze uyarlayan ve tabiri caizse baştan yaratan, Türk tiyatrosunun en önemli rejisörlerinden Engin Alkan.

Haberin Devamı

Sezonun en iyisi
Parası için çirkin ve yaşlı bir kadınla evlenen diş doktorunun çapkınlıkları, Osmanlı sosyetesinin tatlı hovardalığı, sahnede gerçek hayatın parçası oluyor. Kendinizi onlardan biri gibi hissediyor; hatta normal yaşantınızda tebessüm bile etmeyeceğiniz esprilere, göbeğinizi hoplata hoplata gülüyorsunuz. Örneğin aslında hiç de komik olmayan, “Ha ha hay, Aksaray!”, “Öptüm seni canım!” gibi replikler o büyülü dünya içinde çok komik hale bürünüyor ve anında dile dolanıyor. ‘Şark Dişçisi’nin kendi dünyasına alan, hipnotize eden, ruh halini değiştiren ve hatta ‘hayatı sevdiren’ bir yanı var. Bir arkadaşımın dediği gibi, “Ölüm döşeğindekini bile güldürür!”
Oyunu izleyip gece yarısı eve döndüğümde, bilet.ibb.gov.tr adresinden annem ve babam için birer bilet daha aldım. Hiçbir sevdiğimin bu oyunu kaçırmasını istemem. Bu yüzden yılbaşı hediyesi olarak insanlara bilet dağıtıyorum.
Yazıyı bitirmeden, üç saatlik bu şahane gösteriye emek veren herkesin ismini anmak şart: Selçuk Borak, Çağlar Çorumlu, Sevil Akı, Selin Türkmen, Ümit Daşdöğen, Sevinç Erbulak, Hüseyin Tuncel, Salih Bademci, Emrah Özertem, Tuğrul Arsever, Çiğdem Gürel, Senem Oluz, Özge O’Neill, Yasemin Güvenç, Reyhan Karasu, Murat Üzen, Serkan Bacak, Okan Patırer,
Y. Arda Alpkıray. Boğos Çalgıcıoğlu çevirmen, Sinem Özlek dramaturg, Cem Yılmazer ışık tasarımcısı. Tomris Kuzu oyunun kostümlerini, aynı zamanda oyuncu olan Selçuk Borak da dansların koreografisini hazırlamış. Tabii başarının büyük payı Engin Alkan’da... Hepsine teşekkürler ve tebrikler.

Haberin Devamı