Avusturalyalı müzisyen Nick Cave, en son Eylül 2004’te düşmüştü İstanbul yoluna. Bu yaz The Bad Seeds ile çıkardığı yeni albümü ‘Push The Sky Away’ hatırına tekrar bekleniyor; ben de canlı canlı dinleriz, yanıp yanıp söneriz diye hayal ediyorum
Nick Cave’in ‘ağır abi’ havası kimsede yok. Sanki az önce birinin hakkından gelmiş gibi, her an içimizden birini daha haklayabilirmiş gibi, en ufak bir şeyde kızıp köpürecek gibi... O pozlar, o havalar... Karizma mı denir, antipatiyle beslenen sempati mi denir... Dünyaya tek başına kafa tutuyor sanki; öyle bıçkın. Elini kolunu hiçbir yere sığdıramıyor, boyu bosu bir yana; dünya ona dar geliyor gibi. Bu ‘dev’ adama, “Yaşayan en büyük şarkı sözü yazarlarından” demeye kimse çekinmez. Şarkılarının yeri her dinleyicisi için ayrı. Kırık sesi dinlenmedikçe özlenir, arada bir eş dostla mutlaka Nick Cave muhabbeti yapılır, eski şarkılar, sevgililer, filmler, kitaplar, düetler masaya yatırılır... Yaşı gelmiştir 56’ya, ama hâlâ tazedir, yakışıklıdır.
Yalın ve şiirsel
Böyleyken böyle; özlemişim. Bütün haftayı kulağımda kulaklıkla geçirdim. Nick Cave’in, grubu The Bad Seeds’le beraber çıkardığı ‘Push The Sky Away’ albümünü dinleyerek... Topu topu 9 şarkıdan oluşan albümün üzerimde bir antidepresan etkisi yarattığı söylenebilir. Sakinliği, yalınlığı, Cave’in özlediğim sesi ve sözleriyle, dilden serden düşürülmeyecek bir albüm olmuş... Hafta boyunca kulaklığımdan çok nadir ayrılabildim ve bu dakikalarda duyduğum ilk cümle genellikle, Justin Bieber’ın İstanbul konseri hakkında olduğundan, çabucak tekrar kulaklığıma döndüm.
Yaz konseri kesinleşmedi
Albümün ilk single’ı ‘We No Who U R’, 2012’nin son günlerinde yayınlandığında, Cave’in gürültüden uzak, sakin sulara geri dönüşünün ipucunu vermişti. Mırıl mırıl akıp giden melodinin ‘hisli’ sözleri de, beklentileri boşa çıkarmadı. Nick Cave and the Beed Seed’s’in 15’inci albümündeki bütün şarkılarda sözler ön planda, hüzünlü melodiler ağırlıkta ve Cave’in zaten olağanüstü olan sesi hiçbir gürültüyle kirlenmeden taptaze geliyor kulağa. Söylentilere bakarsak, 23 Haziran’da Küçükçiftlik veya Açıkhava’da o sesi canlı dinleyebileceğiz. Ama ‘söylenti’ler; Cave’le ilgilenen bir organizasyon şirketine bakılırsa doğru değil: “Bu yaz gelmeyebilir” diyorlar.
Gelse de gelmese de ciğerimizi daha çok zaman dağlayacağı kesin...
NICK CAVE HAKKINDA 5 ŞEY
1- ‘Push The Sky Away’, Fransa’da, 19’uncu yüzyıldan kalma bir malikanede kaydedildi.
2- Yeni albümünün kapağında Cave’in eşi Susie Bick olduğu sanılan çıplak bir kadın var. Wikipedia’ya göre fotoğraf, Bick ve Cave çiftinin yatak odalarında çekilmiş.
3- Cave bütün yeniyetme popçuların ölüp bittiği MTV Müzik Ödülleri’nde ‘en iyi erkek sanatçı’ ödülünü 1996 yılında kazanmıştı. Ama ‘sanatını kısıtlayacağını’ düşündüğü için ödülü reddetti.
4- Şarkılarında bahsetmeyi en çok sevdiği konular din, ölüm, aşk ve şiddet.
5- Türkçe’de yayımlanmış iki kitabı var: ‘Ve Eşek Meleği Gördü’ (Altıkırkbeş Yayınları) ile ‘Bunny Munro’nun Ölümü’ (Siren Yayınları). Sinema dalında da birçok başarısı var. En son ‘Lawless/Kanunsuzlar’ filminin senaryosunu yazdı.
HAFTANIN NOTLARI
* İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun bu sene repertuarındaki en iyi oyunlardan ‘Çirkin’, bir karalama kampanyasıyla sahneden kaldırılmaya çalışılıyor. İhlas Haber Ajansı’nın geçen hafta geçtiği haberde, oyunun ‘anne-oğul arasındaki ensest ilişkiyi sıradan gösterdiği’ ve ‘bu yüzden tepki gördüğü’ yazıldı. İşin doğrusu şu: ‘Çirkin’de her oyuncu iki rol canlandırıyor. Aynı oyuncu hem kadının oğlu, hem kadının sevgilisi olarak sahneye çıkıyor. Anlaşılan haberi yazan kişi, oyuncunun canlandırdığı iki ayrı rolü, tek bir karakter olarak algılamış. O sırada ‘sevgili’ rolünde olan oyuncunun ‘oğul’ rolünde olduğunu sanmış... DT’nin oyunu ‘Çirkin’, bugüne kadar 50’ye yakın temsile çıktı ve bu açıdan hiç eleştiri almadı. Bilakis, benim de içinde bulunduğum birçok yazar ve eleştirmen, oyun hakkında olumlu eleştiriler kaleme aldı. Umarım bu karalamaya kulak asmazlar. Enfes bir oyun durup dururken repertuardan kaldırılırsa çok yazık olacak.
* Kayıp Şehir’in 18 Mart’ta bitirileceğini duyduk geçen hafta. İyi bile dayandı Kanal D... Böyle ‘ağır’ bir diziyi 26 bölüm ‘taşıyabilmesi’ bile mucizeydi.
* Bu aralar herkesin dilinde, Metin Üstündağ’ın yayımlamaya başladığı ‘OT’ dergisi var. Çıktığı gün aldım, okudum. Hakan Günday, Hakan Bıçakçı, Birhan Keskin, Yekta Kopan, Erdil Yaşaroğlu, Selçuk Erdem, Ertuğrul Mavioğlu gibi isimler yer alıyor dergide... Geçen ay intihar eden yazar Metin Kaçan’ın da, başlığı pek ürkütücü olan bir yazısı var: ‘Ölüm Güzel Bir Şey Olmasaydı Önce Tanrılar Ölmezdi’.