Parasız, aşksız ve dostsuz geçirdiği koca ömründe, iç sıkıntılarını yalnızca günlüğüyle paylaşan Ahmet Hamdi Tanpınar, “Yarabbim bana 5 bin lira lütfet!” yazarken, bugün olacakları tahmin edebilir miydi? Kitaplarını dünya okuyor, adına festivaller düzenleniyor artık
Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyat tarihinde en çok ilgimi çeken adamlardan biri. Efsanevi güzellikteki romanları, küskün şiirleri ve ilginç ders notları bir yana; beni en çok etkileyen, ölümünden yıllar sonra ortaya çıkan günlükleri... Bu günlüklerin sayfalarından akan çaresizlik ve fakirlik o kadar dokunuyor ki sinir uçlarınıza, bazen kitabı hınçla kapatıp bu ülkenin kaderine sövmeye başlıyorsunuz. Tanpınar yapayalnız geçirdiği ömründe, bütün iç sıkıntılarını defterlerle paylaşmış. O deftere şöyle yazmış bir gün: “Hiçbir zaman bu kadar sefil olmadım, bu kadar biçare, haysiyetsiz ve acınacak...Yarabbim bana 5 bin lira lütfet!”
Bu kadar kıymetli bir yazarın ömrünü sefalet içinde geçirdiğini bilmek insanı derinden sarsıyor. Yaşarken kitapları sevilmeyen, hatta arkadaş çevresinde (yazar çevresinde de) hor görülen, hiç sevgilisi olmadığı için ‘Kırtıpil Hamdi’ lakabı takılacak kadar aşağılanan bir büyük yazar... “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında” dizelerinin sahibi, “Hocam” dediği Yahya Kemal tarafından “Hamdi oğlum, bence sen şiir yazma” diyerek, şiirden bile soğutulan bir büyük şair o...
Önce günlük, sonra kitapları
Dergah Yayınları’ndan çıkan ‘Günlüklerinin Işığında Tanpınar’la Başbaşa’, yürek paralayıcı olduğu kadar 1950 ve 60’lı yılların siyasi ve toplumsal olaylarına dair ipuçları da taşıyor. Bunu okuduktan sonra Tanpınar’ın başyapıtı ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü edinmek, bir diğer romanı ‘Huzur’u ise daha sonrasına bırakmak gerekir. ‘Huzur’, günümüzde yaşayan birçok edebiyat profesörüne, yazara, eleştirmene, hatta sıradan bir okuyucuya bile “Okuduğum en iyi Türkçe romanlardan” dedirtebilecek nitelikte, güzelliği dillere destan bir aşk ve İstanbul hikayesi. Okumamanın büyük eksiklik yaratacağı türden...
Gelelim festivale
Ahmet Hamdi Tanpınar, arkadaşı Hasan Ali Yücel’e yazdığı bir mektupta şöyle der: “Geçen gün Boğaz’dayım. Aşık olduğum, yalnız gezdiğim günleri düşündüm. Ve kendi kendime “Yarabbi” dedim, “Acaba genç bir aşık birgün buralarda tıpkı benim 10-15 sene evvelki halimle dolaşırken, benden bir mısra okuyacak mı?” Ebediyet işte bu! Eğer öyle bir şey olursa vallahi mezarımda dönerim!”
Şimdi sadece Boğaz’da değil, ülkenin her yerinde okunuyor, söyleniyor, dile geliyor dizeleri. Sadece dizeleri mi? En çok da kitapları, öyküleri... Edebiyat işte bu! O kadar ki, ‘Tanpınar Festivali’ diye bir şey bile girdi hayatımıza iki senedir. Buyurun, şimdi üçüncüsü düzenleniyor. İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali yarın başlayacak, perşembeye kadar sürecek. 13 farklı ülkeden 54 yazar, ‘Şehir ve Yemek’ teması altında İstanbul’da buluşacak. Bir sürü etkinlik var, hepsi de ücretsiz. Program detayları ve katılan yazarlar hakkında bilgi için www.itef.com.tr sitesini takip edebilirsiniz. Bir de tabii, Hamdi Bey’i mutlu etmek için Boğaz’da yürüyüş yaparken ondan tatlı bir mısra okuyabilir; hemen Aşiyan Mezarlığı’nın girişindeki kabrini de hatır icabı ziyaret edebilirsiniz.
CNBC-E ve E2’nin yeni sezon partisinde yedi krallığın tahtına oturdum.
iYi ÇOCUKLARA NOTLAR
* Nazlı Eray’ın yeni kitabı ‘Kalbinde Kadın Taşıyan Erkekler Birahanesi’nin adından çok söz edilmiyor ama eminim ki güzeldir.
* Aykut Oğut’un efsane kitabı ‘Evrenden Torpilim Var’, bu hafta 130’uncu baskıya girdi. Bu sayı bile evrenden torpili olduğunun kanıtı!
* Geçen pazartesi CNBC-E ve E2’nin yeni yayın dönemi partisine katıldım. Reina’daydı... O manzarayı hayatımda ilk kez gördüm ve dedim ki, “Bu sadece zenginler için olmamalı.”
* ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’yı izlemedim ama izlemek için çıldırıyorum. Hıncal Uluç beğenmediğine göre acayip güzel olmalı.
* Bu hafta Woody Allen’ın beklenen filmi de vizyona girdi. ‘Paris’te Gece Yarısı’, aşk, hayaller ve edebiyatla dolu mis gibi bir öykü anlatıyor. İzlemek lazım.
* Asuman Kafaoğlu-Büke’nin Can Yayınları’ndan çıkan ‘Yazın Sanatı’ kitabını okudum. Çok zevkli ve bilgilendirici. Hızlandırılmış, tatlı bir edebiyat dersi gibiydi.
* Bu aralar dinlediğim en güzel şarkı Kasabian’dan ‘Switchblade Smiles’. Sanırım MFÖ’nün son albümü çıkınca fikrim değişecek.
* ‘NTV Cumartesi’den sonra yeni favorim TRT Türk’te yayınlanan edebiyat programı ‘Açık Şehir’. Perşembe akşamları, 23.15’te...
* İki elim kanda olsa mutlaka okuyacağım tek şey, Selahattin Duman’ın köşe yazılarıdır.