02.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
Şükran Pakkan
GEÇEN yıl “Nasıl Delirdim” albümünü konuşmak için buluşmuştuk, hakikaten albümdeki şarkıları gibi “daha çılgın, daha depresif” bir kadındı. Bu kez pembe ötesi saçları, mavi ojeleri, turuncu ruju ile çıkıyor karşıma. Hande Yener görüntüde “daha deli” ama, içeride ne istediğini bilen, daha olgun bir kadın olduğundan söz ediyor ve ekliyor: “Önceki albümde deliren bir kadın vardı. Saldıran, çıldıran. O yüzden hipnoz benim iyileşme dönemimin albümüdür. Zaten doktorların tavsiyesi, çok iyi deşarj ettiği için elektronik müzik, o yüzden bu tarza bağlandık.”
Hayallerini gerçekleştiren kadının resmiyim
İngiltere’deki bir müzik şirketiyle yıl sonunda albüm yapmak için anlaştıklarını söyleyen Hande Yener, “Artık herkes kendi kaderini belirliyor. Benim amacım güzel bir enerji vermek. Geldiğim nokta benim hayalimdi” diyor
İnanılmaz zayıflamış. 54 kiloymuş ama inandırıcı değil, 32 beden giydiğinden şüpheleniyorum. “Kilo vermiyorum ama spor sayesinde daralıyorum” diyor. Belli saçının renginden daraldığı! Neyse, inceliğinin sırrı “pilates”teymiş. Geçen yıl “Nasıl Delirdim” albümünü konuşmak için buluşmuştuk, hakikaten albümdeki şarkıları gibi “daha çılgın, daha depresif” bir kadındı.
Bu kez, yeni albümü “Hipnoz”u konuşacağız. Pembe ötesi saçları, beyaz gözlükleri, mavi ojeleri, turuncu ruju ile çıkıyor karşıma. Görüntüde “daha deli” ama, içeride ne istediğini bilen, daha olgun bir kadın olduğundan söz ediyor.
17 yaşında evlenip, çocuk sahibi olan tezgahtar genç kızdan geldiğimiz noktaya bakmakta fayda var: İdolu Madonna’nın izinden yürüyen, deneysel müzik yapan, poptan elektronik müziğe transfer olan, bu yıl Avrupa piyasalarında yabancı bir müzik şirketinin kanatları altında uçacak, görüntüsünden konuşmasına kadar bambaşka bir Hande Yener.
“Ben hayallerini gerçekleştiren kadının resmiyim” diyor. Haklı mı? Haklı...
Niye “Hipnoz”? Ve bize bu kez ne anlatıyorsunuz?
İlk kez tek başıma söz yazdığım için, bütün hayallerimi, düşüncelerimi, kafamda kurguladıklarımı, bulduğum cevapları bu albümü yansıttığım için: Hipnoz! Bu bir deneydi benim için. Çok sabırsız olduğumu ve bu yönümü aşkla bastırdığımı keşfettim. Zaman kavramını attım hayatımdan. Yaşımı sildim kafamdan. Gelecek planlarımı daha erkene çekmeye çalıştım.
“Nasıl Delirdim”den bu noktaya nasıl geldik?
Orada tam olarak deliren bir kadın vardı. Saldıran, çıldıran. O yüzden hipnoz benim iyileşme dönemimin albümüdür. O yüzden bu albümün cool ve pozitif olmasını istedim. Zaten doktorların tavsiyesi çok iyi deşarj ettiği için elektronik müzik, o yüzden bu tarza bağlandık.
Altıncı albümünüzde altı farklı Hande Yener gördüğümüze göre, siz iç yolculuklarınızı tamamen müziğinize mi yansıtıyorsunuz?
Kesinlikle. Bugünkü Hande kendini daha iyi tanıyan, daha iyi ifade edebilen bir kadın. 35 yaşında olsa da, 17 yaşındaki halini de unutmuyor. Bu süreçte müziğimi ilerlettim. Belki 10 yıl içerisinde yapabileceğim şeyleri yaptım. Daha önce sadece ses rengimi paylaşıyormuşum, ama şimdi yorumculuğun dışında şarkıcılık tekniklerini kullanma, aranjör numaralarını yapabilme imkanlarım oluştu.
Elektronik müzik sizi değiştirdi. Ne oldu “Yalanın batsın” diyen Hande Yener’e?
Aynı bir film gibi. Geldiğim nokta benim hayalimdi. Ama bu sound’ları yakalamak için değişmem gerekiyordu. Çünkü dinleyici her şeyi çok iyi anlıyor. Modernleşmeye fırsat vermek lazım. O yüzden risk alıyorum.
Bazen zamana yansır, bazen daha hızlı anlaşılır. Açıkçası ilk günden beklediğimiz ilgiyi gördük. En çok silkelenmek, kendine gelmek isteyenlere hitap ediyoruz. Bestelerde İngiliz havaları var. Sound’ların, dünya kalitesinde olması için çok uğraşıldı. Çok bilinçli bir albüm, o yüzden içim çok rahat.
Fan kulüp üyeleriniz “Özüne dön Hande” diyormuş?
Bunları görmedim. Ama internette kimin, neyi, ne için yazdığını bilmiyorsunuz. Bu benim kendi dinleyicim olabileceği gibi, başka kişileri ve tarzları sevenler de olabilir. Ben ismini ve cismini yazmayanların ne dediğini ciddiye almıyorum.
Albümünüzde iki imza göze çarpıyor. Biri Erol Temizel, diğeri Kemal Doğulu.
Albümdeki besteler, Erol Temizel’e ait. Kompozisyonu birlikte kuruyoruz. Beni yönlendiriyor, eleştiriyor. Görsel olarak da “imajmaker”ım Kemal Doğulu’yla çalışıyorum. 30 kişinin yaptığı işi üç kişi yapıyoruz. Bu albümü Erol, ben ve Kemal çıkardık.
Avrupa albümü İngilizce olmayabilir
Müzik piyasasında tam olarak nerede duruyorsunuz siz?
Pop, kabuk değiştirmek zorunda. Rock müzik patladı, alternatif müzik güçlendi. Pop müzikte vokal sayısı azaldı. Eskiden bütün piyasanın kaderini Unkapanı belirliyordu. Artık herkes kendi kaderini belirliyor. Bir dalga yarattığımı düşünüyorum. İnsanların halen bu devirde bir albüm satın almak istediklerini görmek benim için çok güzel. Heyecan verdiğimi görüyorum. Yoksa, herkes şarkı söyler, herkes sahneye çıkar. Benim amacım, güzel bir enerji vermek, hayallerinin peşinden giden kadının resmiyim ben.
Avrupa hayalleriniz vardı, hatta “10 yıl içinde kendimi Avrupa müzik listelerinin başında görüyorum” demiştiniz geçen yıl?
10 yıl mı demişim, niye öyle uzak? İngiltere’deki bir müzik şirketiyle anlaşmayı imzaladık. Yıl sonunda albümü yapacağız. Avrupa’da çıkacak bir albüm olacak.
İngilizce mi?
Henüz karar verilmedi. Sözleşme imzalandı ancak beni Türkçe müzikle beğendiler sonuçta, o yüzden dil konusuna firma karar verecek. Ama ben İngilizcemi geliştirmek için beş günlük hızlandırılmış kurslar buldum, gitmeden şoklanacağım.
Allah aşkına, nereden çıktı bu pembe saç? Albümün tarzına mı, ruh halinize mi yoksa marjinal olma kaygısına mı dayanıyor?
Marjinallik benim için çok özenilecek bir şey değil. Benim de uç noktalarım var. 17 yaşında da böyleydim ben. Kurallarla yaşamayı seven biri değilim. Kendi fiziğimi de çok beğendiğim bir dönemdeydim. Çok zayıfladım, kendimi çok daha gençleşmiş hissediyorum.
Kimin fikriydi bu renge çevirmek?
Kemal (aynı zamanda nişanlısı Kadir Doğulu’nun kardeşi) beni çok iyi tanıyor ve bu ara hayata nasıl toz pembe baktığımı, kendimi nasıl tedavi ettiğimi hayata karşı görüyor, “Pembe yapalım mı saçını” dedi, “Olur” dedim. Sonuçta geçici şampuan boya, bir ayda akıyor, alt renk şu an sarı. “Peruk mu” diye soranlar da oluyor. Belki bu pembenin başka renklerini de deneyeceğiz.
Aynaya bakınca pişman oldunuz mu?
Kesinlikle olmadım. Benim için bir mahzuru yok, hemen benimsedim, yıllarca böyle kullanıyormuşum gibi geliyor. Yakıştığını düşünüyorum.
Sürekli değişiyorsunuz. İmaj kaygınız ne boyutta?
Bugünlere gelene kadar çok zor günler geçirdim. Ama Kemal’den sonra farklı. Nişantaşı’na gidiyor, yurtdışında saatlerce arayıp bulamayacağınız bir giysiyi on dakikada getiriyor.
Kadir çocuk istiyor
Özel hayatınız nasıl gidiyor? Evlenecektiniz...
Zaten evliyiz (Kadir Doğulu ile). Düğün heyecanını yaşamak da istiyorum, sonuçta 17 yaşındaydım ilk evlendiğimde, hatırlamıyorum bile. Sonuçta ben de her genç kız gibi düğün istiyorum... Yaz sonu kır düğünü ile evleniyoruz, gelinlik giyeceğim, kına gecesi de yapacağız.
Alyans sol elinizde. Yanlışlıkla mı?
Hayır, baktık ki, düğün gecikti, kendi aramızda yüzük taktık.
Çocuk?
Çocuk çok büyük bir cesaret. Oğlum 18 yaşına geldi ve yeniden hazır olmam lazım. Ama Kadir istiyor, bilmem, bilmiyorum, olabilir.