07.05.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
ŞENİZ ERTEN
Emre Aydın müzik piyasasının çok zor günler geçirdiği bu dönemde, ‘Afili Yalnızlık’ albümüyle, ‘sansasyonsuz’ duruşuna rağmen müzik piyasasını sarstı ve pek çoğumuzun şarkılarını keyifle dinlediği biri haline geldi. Üstelik albümü ile en iyi çıkış, en iyi albüm, en iyi yorumcu gibi birçok dalda da ödül kazandı. Boğaziçi Bebek Kafe’de buluştuğumuz Emre Aydın, ikinci albümünün temasını efkâr olarak isimlendiriyor ve şimdi İngiltere konserine hazırlanıyor.
Evliya Çelebi gibisiniz.. Neredeyse hiç boş gününüz yok ve 11 Mayıs’ta bir de Londra konseriniz var.
Kariyerime hiçbir şey katacağını düşünmüyorum. Biz normalde Türkler’e ne çalıyorsak İngilizler’e de onu çalacağız. İngilizce bir albüm yapıp Londra’ya gitmiş olsam, o farklı olurdu.
Bu gösterişli, vurucu yalnızlık ne zaman yaşandı?
Üniversitedeyken bir ilişkim vardı. O bitiyordu. Aynı zamanda ev sahibi bizi arkadaşlarımla oturduğumuz evden çıkarıyor ve ben ancak okuldan uzak bir ev bulabiliyorum. Zaten okulu sevmiyorum, uzak diye iyice gitmez olmuşum. İşte o dönemde, epey bir tek başıma geçirdiğim aylardı. Büyük bir yalnızlık durumu.
Bir erkek olarak, kompleks yapmadan aşk acısını anlatabilmeyi nasıl başarıyorsunuz?
En nihayetinde insansınız ve her insanda olan insani zaaflarınız, özellikleriniz var. Yalnızlık mesela ortak paydadır. Onları saklamaya çalışmanın bir anlamı yok. Kompleksle kaybedecek vaktimiz olmamalı.
Albümdeki on şarkının dokuzunun sözü ve müziği size ait.
Kafamda bir süre fikri, şablonu taşıyorum. Sonra bir şey etkiliyor. Beni tetikleyen genelde mutsuzluktur. Mutluluktan bir şey çıktığını hiç görmedim. Sadece sırıtırsın.
Duruşunuz şöhretle çok alakasız. Sanki istemeden şöhret olmuş gibisiniz.
Benim algıladığım şöhretle, piyasa içerisindeki şöhret farklı. Mesela bence Edip Cansever çok büyük bir şöhrettir, ama sokağa çıkıp on kişiye sorsak dokuzu tanımaz. Magazinsel şöhret, şöhret değil balon köpüğü. Baki olan eserdir.
Her gün onlarca yeni ses çıkıyor ve ben onların hiçbirini ayırt edemiyorum, ama sizin sesinizi duyduğumda, hemen Emre Aydın söylüyor diyebiliyorum.
Çok karakteristik bir ses. Kimisinin çok sevebileceği kimisinin de çok kıl
olabileceği... Ben sesim sayesinde, o şarkıyla geçirmek istediğim duyguyu daha kolay geçirebiliyorum.
Power Türk’ten geçen sene en iyi çıkış yapan sanatçı ödülünü, bu sene de Gripin’le beraber en iyi düet ve en iyi şarkı ödüllerini aldınız. Ödül insana nasıl geliyor?
Bu işin en güzel tarafı sahnede insanların sizinle beraber şarkınızı söylemesi, ikincisi de ödül almak. Ödül; ilk olarak biz doğru yapıyoruz özgüvenini veriyor. İkincisi, yeni iş yapmak için motive oluyorsunuz .
Şebnem Dönmez, üç klibinizde oynadı. Neden hep Şebnem Dönmez?
O bir üçlemeydi. Orada ilk video ile başlayan narsist bir kadın hikâyesi var ve onlar birbirine bağlı hikâyeler. Hem biraz tanınmış olsun hem oyuncu olsun hem de ismini söylediğinizde insanların aklına magazin gelmeyecek birisi olmasını istedik.
Yeni albümün çalışmalarına başladınız mı?
Birincisini bilenler için bu adam ne kadar farklı bir şey yapmış demeyecek, içinde naifliği olan, yine üzgün bir albüm. Bir taraftan da sinirli ve biraz daha hareketli olabilir. Kaval, ney gibi üflemeliler olacak. Haluk Kurosman’la birlikte çalışıyorum. Gripin’den Arda İnceoğlu ile İlker Baliç de var ekipte.
‘Kadın’ kelimesi sizin için ne ifade ediyor?
Hayat arkadaşı ve anne. Sosyolojik olarak baktığımızda ise kadınların haklarının gasp edildiğini düşünüyorum ve bunu gasp eden erkekler. Bunu protesto ediyorum, onaylamıyorum. Neredeyse her kültürde, kadınların ikinci planda olması, kadın hareketlerinin önünün tıkanması, sadece fiziksel güçte bir adım önde olan erkeklerin kadın haklarını gasp edecek noktaya getirmeleri falan...
‘Aşık olduğum kadından kaçarım’ demişsiniz.
Onu öyle söylemedim! Aşık oldum, dur ben şurdan bir kaçayım diye bir şey yok. Bir masada beş kişi oturuyorsak ilgi duyduğum kadınla daha az konuşuyorum.
Neden o?
Anlamasın diye (gülüyor). Utanıyorum. Bir kadından hoşlandığında hemen gidip bunu ifade edebilen, her şeye hakim tiplerden değilim. Kendi işimi zorlaştırıyorum. O benim salaklığım!
Aşk...
Bir hastalık. Hatta onu kanıtladılar. Nöron möron diye bir şeyler anlatıyorlardı ama çok dinlemedim. Bir taraftan soğumak da istemiyorum, onun manevi tarafı da kalsın. Çok da bilimize edilmesin.
İlk görüşte aşık oluyor musunuz?
Oluyorum, ikinci görüşte geçiyor.
İlişkide...
Çok emek veriyorum. ‘Emre de emek vermedi’ diyemez hiç kimse. Bir şey paylaşmayacaksanız, ne yapıyorsunuz? İlişki iki kişinin bir kişi olması gibi bir şeydir. Bu olamadığı için zaten problem çıkıyor.
Asla bakmayacağınız bir kadın tipi var mı?
Çok var! Bir porno yıldızıyla çıkmam mesela. (Gülüyor) Mantıksız mı? Ünlü olmaya çalıştığını düşündüğüm, ünlü olmak için binbir yolu deneyen birisiyle çıkmam, arkadaşım bile olamıyor öyle insanlar.
Arabesk diye eleştirenlere üzülüyorum!
Müziğinizde örtülü arabesk olduğu, çok fazla çaresizlik, tükenmişlik içerdiği yönünde eleştiriler var. Ne dersiniz, siz Rock’ın Müslüm’ü müsünüz?
Ben bunu bir iltifat olarak alırım! Orada cevaplayacağım bir şey yok. Bir şeyi arabesk diye karalayamaz, sadece kategorize edebilirsiniz. Önce onu algılayalım. Öte yandan bunu eleştiri diye yazan insanlara üzülüyorum aslında! Bu o insanların, aidiyet problemi ile ilgili bir şey! Herkesin, bir olduğu insan var, bir de olmak istediği insan. O eleştiriyi yapanlar, kimliğinden rahatsız olan veya yaptığım işe bir isim bularak diğerlerini huzursuz etmeye çalışan insanlar.
Arabesk de, Müslüm Gürses de, Orhan Gencebay da dinlerim. Bunları dinleyince diğerlerinden daha az entelektüel olmazsınız. Çıkıp ‘Arabesk şarkıcısıyım ben!’ bile diyebilirim. Hiç problem değil benim için.
Peki ya sözlerin çok damardan olması konusu...
Ümit Yaşar ölen oğlu için bir şiir yazmış. Birileri bir edebiyat dergisinde, çok arabesk diye eleştirince, ‘Çok gerçek! O yüzdendir belki!’ şeklinde cevaplamış. Sizi müzik yapmak için iki şey güdüler, birincisi oynak bir şarkı yapalım da millet eğlensin güdüsü; ikincisi de, üzüntülerinizdir. Ben üzüntülerimi anlatan biriyim. Metal gruplarını, Türkçe’ye çevirin, daha acılıdır onlar.
Tek gecelik ilişkiler normalize edilmesin
Günümüzde ilişki form değiştirdi adeta ve ‘ilişkisizlik’ oldu. Tek gecelik ilişkiler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu konu erkekte, yıllar önce normalize edildi: Erkektir yapar düşüncesi, saçma bir şekilde hep vardır. Kadın da ona uymaya başladı. Erkek yaparsa, biz de yaparız! Evet, yapabilir. Orada bir özgürlük varsa, o kişisel bir tercihdir ama ben, bundan hem kadında hem erkekte rahatsızlık duyuyorum. Tek gecelik ilişkileri normalize etme eğilimi, erkekte de, kadında da olmasın.
Erkekler bu fikrinizi nasıl karşılıyor?
Sevgililerinde öyle bir problem olduğu zaman katılıyorlar. ‘Güzeller bitmez!’ diye bir laf vardır. Orada görülmeyen bir şey var aslında: Kadın yapınca ne oluyorsa; erkek de, onun erkek versiyonu oluyor. Erkeğin ‘o...pu’ su daha çoktur. Hatta kalabalık içerisinde ne kadar çok ‘o...pu’ var diye sayacaksanız önce erkekleri sayın.