09.07.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Yazı: Ahmet Rıfat ŞungarFotoğraflar: Emre Arıcan
Oyunculuğa başlama sürecini hiç bilmiyoruz. Nasıl karar verdin?
Aslında klasik bir başlangıç. İnsanın ailesinde çok fazla sanatla ilgilenen olunca, biraz aynı yöne gidiyorsun. Aslında sinema- televizyon da yazmıştım ama ÖSS’yle olmayınca konservatuvarı denedim. Mustafa Alabora’yla imtihana çalıştık ve öyle okula girdim. Biraz çekingendim okula girdiğim zaman. Aslında bu işe başlamak için iyi bir şey içe kapanık olmak. İçinde bir şeyleri biriktirenler sonra daha iyi oyuncu oluyor. Zamanla, yapılan çalışmalarla, bu duygularını kullanmayı öğreniyorsun ve içinde biriktirdiklerin, karakter yaratırken avantaja dönüşüyor.
Şu anda yönetmenlik ya da başka bir projen var mı?
Sinemada yönetmenlik yapmak gibi bir niyetim yok. Çok büyük bir sektör. Büyük paralarla yapılan bir iş. O yüzden istediğin şeyi yapma şansın yok. Tiyatroda daha önce yönetmenliği denemiştim. Biraz daha üstüne gitmek istiyorum.
Hem oyunculuk yapıyorsun hem de Mimar Sinan’da ders veriyorsun. Bunun bir ayrımı var mı, yoksa şu anda doğal bir şekilde mi gidiyor?
Yok bir ayrımı, hayatın içinde gidiyor. Hocalık yapmanın oyunculuğa da faydası olduğunu düşünüyorum. Çünkü okulda çocuklara anlatırken bilgilerini tazeliyorsun.
Senin ailen de sanat kökenli. Nasıl bir algı açtı senin hayatında bu durum?
Babam opera sanatçısıydı. Hayatım klasik müzik dinlemekle, opera ve tiyatroya gitmekle geçti. Eğer böyle müzikleri hiç dinlememiş olsaydım arabeski seviyor olacaktım belki de. Duygu olarak bildiğin şeye yönleniyorsun. Konservatuvardayken biz yakın arkadaşlarımla devamlı klasik müzik konserlerine giderdik; sonra o caz konserlerine dönüşmeye başladı. Şimdi tekrar klasik müziğe dönüyorum. Çünkü oradaki engin durum hiçbir müzikte yok. Çok acayip bir durum. Mustafa Alabora da benim hayat görüşümde çok etkilidir. Yön çizmeme en yakınımdaki insanlar yardımcı oldu. Annem de çok yaratıcı bir kadındır. Tiyatroyla ilgisi yok ama hem ressamdır hem çok iyi bir dikiş atölyesi vardı. Bütün bunlar genetik olarak bir kodlama yaratıyor.
En son beraber yaptığımız proje için konuşuyorum; öğretmenlik yaptığın için, gittiğin projelerde de artık sana öğretmen gözüyle bakılıyor. Bunun senin için bir eksisi ya da artısı var mı?
Yok, aslında kendimden genç insanlarla pek çok konuda daha iyi anlaştığımı düşünüyorum. Yaşam enerjisi, konuştuğum şeyler, yaşam tarzım çok kopuk değil onlardan. Yani bazen oğlum bana kızar aynı mekanlarda karşılaşınca. Dans etmek çok hoşuma gider. Klişelere takılmam hayatımda. O yüzden benim için bir sorun yaratmıyor bu durum. Okuldaki öğrencilerimle de görüşürüm dışarıda. Normal meslektaşız hepimiz. Biraz insanların bakışları farklı olabiliyor tabii bazen. Kafama göre yaşadığım için Derya Alabora’yım. Bilmem ne filminden trilyonlar alıp popülerliği seçtiğim için değilim.
Yaptığın projeler arasında ayrı bir yere koyduğun proje var mı?
‘Masumiyet’i ayrı bir yere her zaman koyarım. Çünkü hem oyuncu kadrosuyla hem senaryosuyla farklıydı. Kıskandığım bir film yok hiç. “Ya şurada da ben oynasaydım” diyebildiğim bir şey yok. Çünkü hep oynamak istediğim şeyleri yakalamışım.
İstanbul senin için vazgeçilmez bir yer mi?
Evet, benim için biraz öyle. Buranın dışında çok fazla bir yerde yaşamak istemezdim. Belki New York’ta yaşamak isterdim. Bu kadar tatmin edici bir şehir yok. Boğaz’ın durumu büyüleyici. Ne kadar bozmaya çalışsalar da hala bir yerlerden enerji fışkırıyor. İstanbul, aslında yaşaması zor bir şehir ama ben yine de buraya bayılıyorum. Dünyanın en pahalı şehirlerinden birisi. Eğer burada yaşamayı beceriyorsan her yerde yaşarsın.
AŞAĞILAMAK MARiFET OLDU
Oyunculuğa ilk başladığın dönemde dizi sektörü ne durumdaydı?
O zaman daha kaliteli işler yapılıyordu. İşler daha samimiydi. Ama bu reyting denilen olay alt kültürü bir anda üste fırlattı. Televizyonlarda reality show durumuyla bir anda insanlar, kendilerini hiç ulaşamayacakları yerlerde görmeye başladılar. Programlar daha da azgınlaştırıldı. Bazı yarışmaların yabancı formatlarına bakıyorum hiç bizimkilerdeki gibi edepsiz bir durum yok. Bizde aşağılamak bir marifet oldu, herkes birbirinin arkasından konuşuyor. Korkunç bir şey!