08.02.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:
NEŞE MESUTOĞLU nese.mesutoglu@milliyet.com.tr
* Bu vizyon kime ait?
Gülrü Tanman: Başta kurucularımız Suna ve İnan Kıraç’a. 1996’da Antalya’da Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nü (AKMED) kuruyorlar. Hayallerinde hep İstanbul’la ilgili bir şey yapmak var. 2003’te Suna ve İnan Kıraç Vakfı kuruluyor. 2005’te Pera Müzesi ve 2007 Mart ayında burası faaliyete geçiyor.
* Kuruluş aşamasında örnek alınan kurumlar var mı?
Baha Tanman: İstanbul kenti ve yakın çevresinin tarihi arkeolojisi, tarihi topografyası, kültürü, insan profili üzerine uzmanlaşmayı amaçlayan bir araştırma kurumuyuz. Belirli bir kurum örnek alınmadı. Ama Washington’daki Bizans dönemi araştırma merkezi Damberthon Dumbarton Oaks gibi araştırma alanı belirli bir dönemle, kentle ve uygarlıkla sınırlı olan araştırma merkezleri paralelinde bir yapılanma oldu.
* Kuruluştan bu yana geçen dört yıl içinde atılan adımlar neler?
G.T: Kütüphane ve arşivi düzenli alımlarla sürekli olarak geliştiriyoruz. 40 binin üzerinde kitap oldu. Yaklaşık beş bin eski İstanbul fotoğrafından oluşan bir koleksiyon var. Atatürk fotoğrafları koleksiyonumuz mevcut. 20 TL’den, 3 bin euro’ya kadar fotoğraf alıyoruz. Haritalar, gravürler, mektuplar ve notalar var. Osmanlı dönemi el yazması koleksiyoncusu Şevket Rado’nun pek çok kitabı bulunuyor. Onların kataloğu yapıldı ve dijital ortama aktarıldı. İstanbul Üniversitesi’nde Bizans araştırmalarını başlatan Prof. Dr. Semavi Eyice İstanbul’daki yaşama dair 20 bin küsur döküman armağan etti. Kütüphanenin rahat yarısı onun katkısıyla oluştu. Ayrıca bireysel bağış da çok geliyor.
* Bu kitaplara erişim için üyelik gerekiyor mu?
G.T: Kütüphane ve arşiv herkese açık. Bir üniversite veya enstitüye mensup olmak ya da üyelik gerekmiyor. Kitapları dışarı ödünç veremiyoruz. Her yaşta öğrenci ve öğretim üyesinden günde en az 10 kişi araştırma yapmak için geliyor. Bu, bir enstitü için iyi rakam. Açık raflardaki kitaplarda araştırma yapmak mümkün. “Çalışmaktayım Dokunmayınız” diye bir not bırakılabiliyor. İnternetten arşiv taranabiliyor. Dört katlı binanın her katında 10 bilgisayar var. Depodaki kitapları ve uygun ısıda korunan nadir eserleri, kütüphane çalışanlarından istemek gerekiyor. Bu arada nadir eserleri de dijital ortama aktarmayı planlıyoruz.
* Gravür koleksiyonunuz hangi dönemden başlıyor?
B.T: 15’inci yüzyıldan başlayan İstanbul gravürleri var. Zaten Suna ve İnan Kıraç’ın kendileri de meraklı. Hem onlar kendi koleksiyonlarını genişletiyor ve vakıfa bağışlıyor hem de biz alım yapıyoruz. Sermayesi olan ve bu konuda hizmet etmek isteyen insanlar, bu tür kurumları oluştururlar, ama bizzat kendisi meraklı olmaz her zaman. Yalnız maddi değil manevi destek de veriyorlar. Koleksiyonlarıyla besliyorlar.
* Yayınlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
B.T: İstanbul’la ilgili Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde yapılmış doktora tezlerini seri halde yayımlama kararı alındı. Hatta ilki yayımlandı. Aygül Ağır’ın İTÜ Mimarlık Tarihi Bölümü’nde ‘İstanbul’da Venedikliler’ üzerine yazdığı doktora tezi kitap oldu. Bu böyle sürecek. Ayrıca ‘Klasik Yapıtlar’ dizisi var. Bizans döneminde 6’ncı yüzyıldan kalma Ayasofya’nın betimiyle ilgili Yunanca metnin çevirisi dünyada ilk defa yayımlandı. Ve tabii sergilerin yanında muhakkak konuyla ilgili 5-6 makale içeren bir katalog yayımlanıyor.
* Sergileri hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
B.T: Her halükarda mutfak burası oluyor. Başka bir yerde hazırlanmış sergi buraya gelmiyor. O serginin kurgusunun muhakkak bizim ekip tarafından yapılmış olması gerekiyor. Orkestra şefinin burası olması yönünde karar aldık. Sergin kapsamı genişse Pera Müzesi’nin salonları kullanılıyor. Daha küçük kapsamlı ise zemin kattaki salonları kullanıyoruz.
* Gelecek sergi ne üzerine olacak?
B.T: İstanbul’da iz bırakmış aileler üzerine bir sergi planlıyoruz. 2011 sonbaharında Mehmet Ali Paşa Hanedanı’nın İstanbul’daki yaşamlarını yansıtacak bir sergi yapacağız. En başarılı sergilerimizden biri ‘İstanbul Mevlevileriydi’. Kültürel olarak İstanbul’da gelişen Mevlevilik üzerine yaptığımız sergi büyük ses getirdi.
* Düzenlenen sempozyum ve konferansları sorsak...
B.T: Sözel etkinlikler ‘Arka Oda Toplantıları’ ve ‘İstanbul Konuşmaları’ adı altında iki kulvarda devam ediyor. İlk etkinlik 40 kişilik bir salonda İstanbul’un çeşitli dönemleriyle ilgili konferanslar düzenleniyor. İkincisi daha fazla dinleyiciye hitap edecek konferanslardan oluşuyor. Pera Müzesi’ndeki oditoryumda yapıyoruz. Halil İnalcık da konuşmacılarımızdan biri olacak. Ayrıca Uluslararası bir sempozyum hazırlığı da yapıyoruz. Ocak 2012’de Brown Üniversitesi’yle ortak olarak antik çağdan günümüze tüm dünyadaki kutsal mağaralar üzerine bir sempozyum düzenleyeceğiz. www.iae.org.tr adresinden takip edilebilir.
* Ortak çalışma yaptığınız ya da destek verdiğiniz kurumlar var mı?
G.T: Encümen Arşivi ve Millet Kütüphanesi arşivlerinin dijital ortama aktarılması için destek veriyoruz. Ayrıca İstanbul Arkeoloji Müzesi’yle sürekli işbirliği halindeyiz.
ARŞiVLER iNTERNETTE YAŞAYACAK
Encümen Arşivi:
B.T: İstanbul’da Anıtlar Kurulu’nun nüvesi yani İstanbul’daki tarihi eserleri tespit eden ve korunması için gerekli önlemleri alan resmi kurum. Bu arşiv İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin fotoğrafhane kısmında saklanıyor. 30’lu yılların İstanbul’una ait binlerce cam negatif var. Demokrat Parti yıkımlarından önce erken Cumhuriyet dönemi İstanbul’u. Bunlar zaman içinde korunmazsa kimyasal bozulmalar oluyor. Daha uzun ömürlü bir ortama alınması lazım. Bu içimde hep ukdeydi. Suna ve İnan Kıraç Vakfı sahip çıktı. Bugün hâlâ devam eden bir konservasyon ve dijital envanter çalışması var. Yok olan çeşmeler, kötü onarım neticesinde özgün karakterini yitirmiş binalar bu fotoğraflarda yaşıyor. Dijital ortama aktarılınca iki senesi var.
Millet Kütüphanesi:
B.T: Binlerce el yazması ferman ve berat dijital ortama aktarılıyor. Açılış sergimiz için irtibata geçtik. Kütüphanenin depolarında bu vesileyle açılmamış sandıklar açıldı. İçinden 16’ncı yüzyıla ait fermanlar çıktı. O kadar ilginç bir ülkeyiz ki. Şaka gibi. Fatih Sultan Mehmet’in fermanları, şehzadelerin şiir kitapları çıktı. Şimdi uygar biçimde korunuyorlar. Ayrıca Getty Vakfı da Millet Kütüphanesi’ne yardım ediyor. En ufak belgeye kadar bütün el yazmaları dijital ortama aktarılıyor. Üç sene sürmesi beklenen uzun soluklu bir proje devam ediyor.
iAE’DE SERGi
“Hilal ve Güneş. İstanbul’da Üç Japon”
Tarih: 13 Şubat’a kadar izlenebilir
İçerik: Türkiye - Japonya ilişkilerinin başlangıç döneminde İstanbul’u ziyaret eden üç Japon’un İstanbul yaşantılarını bugüne taşıyan sergi, 2010 Türkiye’de, Japonya Yılı’nda iki dost ülke ilişkisinin başlangıç ve şekillenme sürecine farklı bir bakışla, yeni ışıklar tutuyor.
Kütüphane çalışma saatleri:
Pazartesi-Cuma: 10.30 - 17.30
Cumartesi: 10.30 - 17.00
(Pazar günleri kapalı.)
Ahmet Hamdi Tanpınar Der ki: B.T: “İstanbul ya hiç sevilmez, yahut çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir. Yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak.” Arası yok. Ben sevenlerden olduğum için “Nasıl sevilmez” anlamıyorum.