16.11.2011 - 20:22 | Son Güncellenme:
NEŞE MESUTOĞLU/nese.mesutoglu@milliyet.com.tr
ERGUVAN:Şehrin her yerinde, özellikle Boğaz sırtlarında sık rastlanan erguvan, baharın müjdecisi sayılır. Anayurdu Akdeniz olan bu ağaç, eski köy mezarlıklarına dikilir, sonraları şehrin iklimini benimser ve doğal yayılım gösterir. Nisan başında çiçeklenmeye başlar. Boyu ortalama 2-3 metredir. 8-10 metreye kadar uzayabilen yaşlı erguvanlara da rastlanabilir. Yapraktan önce çiçeklenir. Avrupa’da Yahuda ağacı (Judas) olarak bilinir. İnanışa göre Hz. İsa’yı ihbar eden Yahuda, pişman olur ve kendini erguvan ağacında asar. Bu olaydan önce beyaz olan yaprakları kandan ve utançtan pembeleşir. Erguvan rengi, Bizans döneminde imparatorluk rengi olarak kullanılmıştır.
DUTİstanbul’a Bizans döneminde ve İpek Yolu aracılığıyla girer. Bugün İstanbul’da hemen her yerde rastlanabilen dut, ipekbö- cekçiliği ve ipek dokumacılığının gelişmesiyle yaygınlaşır. İpekböcekleri ince kıyılmış dut yapraklarıyla beslenir. Anadolu’daki inanışa göre nar, iğde, incir, turunç ve söğütle beraber eve mutluluk ve bereket getirir. Osmanlı döneminden bu yana evlerin bahçelerine dut dikmek adettendir.
AT KESTANESİ: İstanbul’un park, bahçe ve yollarında sık görünen ağaçlardandır. Kırmızı, pembe ve beyaz çiçekli olmak üzere üç çeşidi vardır. Şiddetli soğuklara dayanıklıdır ve İstanbul iklimine iyi uyum sağlamıştır. 20 yaşından sonra verdiği meyveleri acı ve zehirlidir, geyik dışında hiçbir hayvan yemez. Vatanı Balkan Yarımadası olan bu ağacın İstanbul’a Arnavut bahçı-vanlar tarafından getirildiği tahmin ediliyor.
MANOLYA: Her dem yeşil kalması, kalın etli parlak yaprakları, büyük ve güzel çiçekleriyle en gösterişli ağaçlardandır. Vatanı Kuzey Amerika olan 20-30 metreye kadar uzayabilen manolya mayıs-ağustos ayında çiçek açar. Şehir iklimine uyum sağlayan yaşlı ve heybetli manolyalara Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları’nda rastlana-bilir. Baltalimanı Kemik Hastanesi bahçesindeki manolya, boyu ve heybetiyle İstanbul’un anıtsal ağaçlarından biridir.
GÜMÜŞİ IHLAMUR: ‘Macar ıhlamuru’ adıyla da anılan gümüşi ıhlamur, orman ağacı olmasına rağmen özellikle Lale Devri’nden itibaren İstanbul’un hemen her yerine dikiliyor. 40-50 metreye kadar uzayabilen, bin yıl yaşayabilen geniş tepeli bir ağaçtır. Yapraklarının üst yüzü koyu yeşil ve seyrek tüylü, alt yüzü gümüşi beyaz tüylerle kaplıdır. Adını da bu gümüşi tüylerden alır. Temmuzda açan çiçekleri güzel kokar.
FISTIK ÇAMI:15 metreye kadar uzayabilen, bir metre gövde çapı yapabilen bir ağaçtır. Diğer çam türlerine göre kereste bakımından değerli olmayan bu ağacın önemi, yenilebilen yağlı tohumlarından gelir. Fıstık çamının kozalaklarını toplanması önemlidir, dökülmeyen kozalaklar ağacın gelişimini engeller. İstanbul tepelerinin sırtlarında, özellikle Boğaz’da heybetli ve anıtsal boydaki fıstık çamları, İstanbul manzaralarının değişmez unsurlarındandır.
ÇINAR: Avrupa’dan Himalayalar’a kadar geniş bir alana yayılan doğu çınarı, dallarının uzun ve yaygın olmasından dolayı cömertliğin, sağlam karakterin ve yüksek ahlaki değerlerin simgesi sayılır. 35 metreye kadar uzayabilen, 6-7 metre gövde çapı yapabilen doğu çınarı 2 bin yıllık ömrüyle ulu ağaçlardandır. İstanbul’da doğu çınarı haricindeki bir başka çınar çeşidiyse Londra çınarıdır. İstanbul’da ilk kez 19’ncu yüzyılda Dolmabahçe Caddesi, Büyükdere Bentler Yolu ve Beykoz Abrahampaşa Yolu’nda dikilmiştir. Bu iki çınar çeşidinden doğu çınarı şehirdeki anıt ağaçların yüzde 90’ından fazlasını oluşturur.
DiŞBUDAK: ‘Anadolu dişbudağı’ ismiyle de anılan sivri meyveli dişbudak, İstanbul’un sokak ve caddelerine genellikle yol ağacı olarak dikilir. İstanbul’da en yaşlı dişbudakların toplandığı yer Kağıthane çayırlıklarıdır. I. Mahmud döneminde, tahminen 1745 yılında padişahın emriyle İzmit ve Karamürsel ormanlarından üç yaşında sökülüp getirilen dişbudak ağaçları hâlâ burada görülebilir. Dişbudakla ilgili en ilginç bilgi, direncini artırmak için Ayasofya’nın harcına dişbudak yapraklarının karıştırılmış olduğudur. Tuzlu sudan fazla etkilenmediği için İstanbul’un her yerinde iyi gelişim gösteren ağaç, hemen her park, bahçe, koruluk, sokak ve caddede rastlanabilen, İstanbul’un karakteristik ağaçlarındandır.