Caddeİşte onlar 'Dünyayı Kurtaran Adam'lar

İşte onlar 'Dünyayı Kurtaran Adam'lar

07.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

İşte onlar Dünyayı Kurtaran Adamlar

nornek@milliyet.com.tr Maddi durumları da Türkiye ortalamasının bayağı üzerinde... 17 Ağustos depremi pek çok şeyi değiştirdi; ailenin Adapazarı'ndaki fabrikası depremde yıkıldı, üç çocuktan en büyüğü enkazdan çıktı. Evler satıldı, bütçeler daraldı, çocuklar başka diyarlara dağıldı. Küçük oğlan master için İngiltere'ye gitti; hem çalışıp hem okuyacaktı. Ortanca kız evlendi, abi yeni işlere düştü. Anne-baba ise İstanbul Emirgan'daki villayı satıp minik bir eve taşındı. Sonra bir gün en küçük oğlunu arayan anne "İki haftalığına tatile gidiyoruz ABD'ye" dedi. Üç hafta sonra gelen haber ise "Biz New York'a yerleşiyoruz" oldu.Tek kelime İngilizce bilmeyen 60 yaşındaki Nefise Hanım, Manhattan'da bir giyim atölyesi buldu. Dikişte ustaydı; boğulursa da büyük denizde boğulsundu... New York'ta bir moda evi açtı. Bu ataklıkla "çatır çatır" İngilizce konuşmaya başlaması da tahmin edersiniz ki çok uzun zaman almadı. Şimdi de çizim dersleri aldığını söyledim mi?İlk aşamada vize sorunu yaşayan baba ise Türkiye-ABD-İngiltere arasında mekik dokurken, eşine özleminden şiir yazan bir adam oldu. Onun dil problemi mi? Hiç problem olmadı ki! Yer yer direkt Türkçe konuştu, yer yer işaretle anlaştı, yer yer harmandalı oynadı (!) nasıl bir adam olduğunu, ne istediğini her daim anlattı. Şimdi orada yaşıyor fırsat buldukça başka ülke ya da eyaletlere yolculuklara çıkıyor; hikâyeleriyle çocuklarını yeni dünyalara götürüyorlar.Bir başkası... Daha önceki gün... İngiltere'de yaşayan "102 yaşındaki" Eric King-Turner, 13 yıl önce evlendiği 87 yaşındaki Yeni Zelandalı Doris ile birlikte "yeni bir hayat" için eşinin memleketine göç etti. Anne-baba 60'larında, üç çocuklu bir aile... Hani şu mutlu ve huzurlu, ama pek de hareketli olan ailelerden... Emekli bir dişçi olan King-Turner, gemiye binerken şöyle diyordu: "Günü gününe yaşıyorum, yarın için ciddi planlar yapamam, çünkü benim yaşımda akşam yatarsın, sabah kalkamayabilirsin. Ancak ölmek için hiçbir hazırlık yapmadım".Muhtemelen Eric Amca 89 yaşında evlenirken de insanlar böyle şaşırmış, "Son aylarını iyi geçirsin" demişti! Ne Süperman, ne Batman. Artık benim kahramanım Eric King-Turner!Zaten "Dünyayı Kurtaran Adam" dediğin nedir ki; dünyayı güzel yapanlar hayata aç yaşayanlar değil mi ki? Günü gününe yaşa! Bir arkadaşım Osmanlıca kursunda, 94 yaşında 'bildiklerini pekiştirmek isteyen' bir beyle aynı sırada oturuyordu!İnsanlar hiç ölmeyecekmiş gibi üzüyorlar çevrelerindekileri, sevdiklerini söylemeyi yarınlara saklıyorlar. Oysa yarın ölebilecek gibi dolu dolu, hiç gitmeyecekmiş gibi "ileriye doğru" yaşayanlar ne kadar da güzeller. Dükkânı Orhan Veli Kanık ile kapatırsak."Ne duruyorsun be, at kendini denize / Geride bekleyenin varmış, aldırma... Görmüyor musun, her yanda hürriyet / Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol... Git gidebildiğin yere." At kendini denizlere... Bazı şarkılar vardır âşıkken ya da ayrılmışken sevdiğinden dinlenmemesi gereken, insanı "beter" eden; yüreğini dağlayan.Yusuf Taşkın, Ağır Roman filmi için seslendirmişti "Ağlama Sevdam"ı.Hayko Cepkin de "Ben biraz arabesk olayım" dedi, NTV'deki "Hiç Bunları Dert Etmeye Değer mi?"de şarkıyı bir de o söyledi… Hem de en can alıcı sözleri cımbızlayıp kullanarak."Beni sen al, yeminim var. Kül oldum, söndüm, ateşine sar, al beni sana sar, bana sensin yarGözlerimi sel basmış / yağmurlar ardındayım / Âşığım, ben sana çok âşığım / Yola çık, yollardayım."Youtube'tan tekrar tekrar dinliyoruz şarkıyı. Cepkin yeni albüm için şarkı arıyorsa biri de bu olmalı bence. Hayko Cepkin'den Ağlama Sevdam Ziyadesiyle homofobik olmalarına karşın büyük bir ironidir Türk erkeklerinin birbirleriyle temasları... El ele tutuşur, öpüşür, omuz omuza gezerler... Erkekliklerine espri kondurmaz ancak, eşcinsellik mevzuunda fıkra kitapları yazabilecek malzeme biriktirirler. Türk erkeği tatminsizlik yaşamaz (!); yaşanırsa da bunu gidermek için bir "kadın" bulunur, olmadı trafiğe çıkılır! Bir haber vardı geçtiğimiz günlerde; "kadınlar ve eşcinseller otomobil kullanma konusunda heteroseksüeller kadar iyi değil" diyen... Ertesi gün ben toplu taşıma araçlarında "Ne okunuyor?" araştırması yaparken bir grup genç, habere bakıp gerin gerin geriniyordu; yolların tozunu attırıyorlardı ya, en büyük erkek bizim erkeklerdi! İyi de, "dünyanın en fazla ölümlü kaza yapan ülkeleri" arasında Türkiye'nin her daim ilk 5'te olduğu düşünülür ise erkeklerimizin çok böbürlendikleri bazı özellikleri tartışmaya mı açılmalı? Bu gibi cümlelerle milleti kanırtmak trafiği düzeltir mi? Ne bileyim, ben her yolu deneyeyim! En iyi şoförler heteroseksüeller ise bizim kazalar kimin eseri?