10.04.2011 - 14:42 | Son Güncellenme:
Aslı Barış / Radikal
Her ne kadar kitabın başında ‘Olaylar tamamen hayal ürünüdür’ diye yazsa da, Rüya’nın yaşadıkları sizin hayatınızla çok örtüşüyor. O da sizin gibi Ankaralı, bir güzellik yarışmasında parlıyor, dizi çekimi için Trabzon’a gidiyor...
Tabii ki bu benim hayatımdan beslendi, ama bire bir ‘şu şu karakterdir’ diyemem. Kitapta yarattığım ana karakter Nimet Altan, ki ben onu bir fenomen olarak görüyorum, birkaç hırslı kadın portresinin bileşiminden ortaya çıktı. (Kitabın ana karakterlerinden yıldız adayı Rüya’dan bahsederek) Rüya da tam olarak ben değilim, birçok insandan beslendi.
Nimet’in Gaye Sökmen ya da Ayşe Barım olduğu iddia ediliyor.
Gaye Sökmen eski ajansımın kurucusu, hanımefendiyle yollarımızı ayırdık. Ama isimleri kullanarak kişileri özelleştirmek istemiyorum. Benim ailem de hukukçu, kimseye yargı fırsatını vermek istemem. Zaten eskiden hayatımda olan insanlara karşı da yanlış olur. Birilerine bir şeyleri tükürmek için yazmadım bu kitabı. Konservatuarda öğretim görevlisiyim, sınava hazırladığım öğrenciler var. Onlara bu hayatın göründüğü kadar mükemmel, ışıltılı olmadığını anlatmak istedim. Konservatuvar mezunu olmakla dizi oyunculuğu yapmanın çok farklı olduğunu göstermek istedim. Kariyeriniz bir- iki tane ‘çok büyük’ gibi görünen insanın iki dudağının arasında dönüyor. Dokundurmalar var tabii ki, sonuçta izlenimlerimi yazdım. Ama bu bir kurgu, best-seller formatında eğlenceli bir ‘bayan kitabı’.
Ajansın sahibi bazı oyuncularının kariyerinin ilerlemesini engelliyor.
Nimet, Rüya’da kendi gençliğini görüyor ve bu durum içinde ciddi bir ‘korku platformu’ yaratıyor. Olur da benim marka stratejimin önüne geçerse diye endişeleniyor. Zaten elinde daha önceden üne kavuşturduğu dört tane ganimet var, neden uğrasın ki yeni bir ‘yaratıma’ girmek için? Kadının kuralları var; zannetmemek, sabretmek, beklemek gibi...
Zannetmemekten neyi kastediyorsunuz?
Bazen cümleler kurarız ‘Zannederim’ diye... O zannetmez. Hayat sürekli ona güler, çünkü kendi kurallarına göre yaşıyor. Zeki insanları yanında barındırmıyor. “Ben markayım, önüme geçecek bir marka yaratılamaz” diyor. Daha az konuşacak ve fikir üretmeyecek insanlara ilgi gösteriyor. Nimet’in şöhrete kavuşturduğu kızlar, yani ganimetleri çok çalışan, az konuşan, itaatkâr.
Siz bir oyuncu olarak nasıl tanımlıyorsunuz kendinizi?
Diğerleriyle aramda fark var; bir kere zeki bir kadınım, eğitimliyim. Bazı insanlarla çalıştım, ezmek istediklerinde kendi kurallarımı koydum. Nimet gibi kadınlar kendi kurallarına göre yaşıyor, en kıymetli kendisi, başkalarına karşı ilgisizler. Ama herkese de aynı şekilde davranamazsınız. Biri çıkar sizden çok daha iyi bir silahşördür, kendi kendisini yaratır.
Güzellik yarışmadasın bahsederken ‘podyumda koyunlar gibi dizildik’ cümlesini kullandınız. Yarışmalar sizi sıkıyor sanırım.
Nasıl koyunlar dizilirler, kaç kilodur tartılırlar, ona göre satılırlar, ben de bu espriyi yakalamak istedim o cümlelerde. Sonuçta konservatuvardan mezun olduğunuzda kiloya göre iş yapmıyorsunuz ki. Bu dünyanın bambaşka olduğunu göstermeye çalıştım; karşı taraftaki insanlar için sadece dış görünüş önemli öyle yarışmalarda. Bu maalesef azgelişmiş ülkelerdeki durum. Basın o kadar mükemmel gösteriyor, ‘Gel gel’ yapıyor ki, gençler atlıyor bu düşün içine. Model ya da oyuncu olacağım, sonra da ‘bir şey’ olacağım. Ama her şeyin bir bedeli var; özellikle eğitimsiz arkadaşlar bunu daha ağır ödüyor.
Kitaptaki güzellik yarışmasında menajerler modellere ‘cahil davranmalarını’ öğütlüyor.
Yarışmada biraz saf olmanız gerekir, akıllı olduğunuzda sorunlar yaşayabilirsiniz. Aptal duracaksın ki, sana daha rahat yaklaşsınlar. Menajeri öyle istiyor, o bölümde. Rüya karakteri biraz daha büyük yarışmadaki kızlardan ve en önemlisi eğitimli, konservatuvar mezunu. Onun için göze batıyor belirli noktalarda.
Sektördeki en büyük sorun ne?
Bana göre sorun olan şey kişilerin yerlerini bilmemesi. Bir insana bir hareket yaparken, birikiminizin sağlam olması gerekir, karşınızdakini tartıp, ona göre davranırsınız. Burada herkes her şeyi biliyormuş gibi davranıyor. Daha eğitimli olan insanlar ön planda olsa, farklı işler sistem. Aslında yeni bir sektör; bir ara diziler ön plandaydı, sonra güzellik yarışmaları daha popüler oldu, sonra yeniden diziler derken şimdi farklı formatlarda ‘yarışmalanmaya’ başladık. Gelişecek diye düşünüyorum, zamanla her şey güzel olacak.
Yazdığınız onca şeyden sonra, bu iyimser bakış açısının kaynağı ne?
Burada sıkıntı çeken oyuncuların, modellik ajanslarında parlamak isteyenlerin bir kelimeyle harcanmasının intikamını alıyormuşum gibi geliyor. Birilerinin sesi olabilmek çok güzel bir his. Bir kelimeyle harcanan insanlar diyorum bakın, bu çok önemlidir. Bir platform yaratıyorum bu insanlara; onlar orada durarak bir öncünün çıkacağını bekliyorlardı. Bir ‘Spartaküs’ durumu var bende şu anda, doğru bir şey yaptığımı düşünüyorum.
Kitabın adı neden ‘Bizim Şeytan Marka Giymez’?
‘Şeytan Marka Giyer’ filmine gittiğimde çok etkilenmiştim. Başka bir şekilde yorumlamak istedim. Burada insanlar marka giymenin derdinde değil, kendi marka olmanın peşinde. Şeytan bizim şeytanımız nihayetinde. Burada Prada marka ayakkabılar yok, kendi markalaşmak isteyen bir kadın var.