Cadde‘KAYBEDENLER KULÜBÜ’NÜ YAPMAK DELiLiK

‘KAYBEDENLER KULÜBÜ’NÜ YAPMAK DELiLiK

21.03.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

Tolga Örnek’in yönettiği ‘Kaybedenler Kulübü’ 25 Mart’ta seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Filmin başrol oyuncularından Yiğit Özşener, “Seneler içinde dinleyici tarafından anlaşılan bir radyo programını film yapmak, baştan önemli bir iddia, bir delilik” diyor

‘KAYBEDENLER KULÜBÜ’NÜ YAPMAK DELiLiK

‘Ezel’in Cengiz’i, ‘Aşk Tesadüfleri Sever’in Burak’ı Yiğit Özşener’i, ‘Kaybedenler Kulübü’nde Mete karakteriyle izleyeceğiz. Film, aynı adlı radyo programını ve programın yaratıcıları Kaan Çaydamlı ile Mete Avunduk’un hayatlarını beyaz perdeye aktarıyor. Galata’da buluştuğumuz Özşener’le, yeni filmini, ‘Ezel’i, hayata ve aşka bakışını konuştuk.

Haberin Devamı

Bir hayli yoğun günler geçirmiş olmalısınız. Dizi devam ediyor. İki sinema filminde rol aldınız.
Çekim aşamasındaki yoğunluk korkunç oluyor. Gece gündüz, setler birbirine karışıyor. Bu koşturma önce fiziksel olarak yoruyor, sonra beyinsel yorgunluk yapıyor. Ama işler güzel olduğu sürece hiçbir sakıncası yok.

‘Kaybedenler Kulübü’ nasıl bir film?
Kendine has bir proje oldu. Seyirci sevecek ya da sevmeyecek diye bir şey söyleyemem, ama farklı bir filmle karşılaşacak. Çok rahatlatan, kimsenin hiçbir şeyden sakınmadığı bir film oldu. Köşeleri alınıp yuvarlatılan bir film değil. O yüzden çok seviyorum bu işi.

Film de radyo programı gibi sansürsüz mü?
Bu bir belgesel değil, kurmaca bir film. O radyo programından ve gerçek kahramanlarından esinlenerek yapılmış. İşin zorluğu da orada. Sokakta bir araya gelmeyecek insanları bir araya getiren, zamanla herkesin gönüllü bir şekilde doldurduğu bir platformdan bahsediyoruz. Bazı işler var ki seneler içinde seyirci tarafından anlaşılır hale gelir, seneler içinde dillere pelesenk olur. Seneler içinde dinleyici tarafından anlaşılan bir radyo programını, 110 dakikalık film yapmak baştan önemli bir iddia, bir delilik. Ama ben olduğuna inanıyorum. İyi ki yapmışız bu filmi.

Çekimler nasıl geçti?
Tamamen işitsel olan, hiçbir resim barındırmayan bir şeyi görsel hale getirmek zordu. Bir de altı haftada çekilecek işi, üç buçuk haftada çektik. Temposu da oldukça yüksekti. Çekim sırasında da kimsenin şikayet ettiğini duymadım. Bir de herkes mi bu kadar sahiplenir projeyi?

Size neler hatırlattı bu film?
Daha az koşuşturduğum, her şeye daha derinlemesine vakit ayırdığım, insanlarla daha rahat zaman öldürebildiğim günleri hatırlattı. Konuşurken insanların gözünün içine bakmayı hatırlattı.

Haberin Devamı

“Nejat’la süper ikili olduk”
Oynadığınız dizinin aksine iyi adam rolünde izleyici karşısına çıkıyorsunuz.
Kötü adamı oynamaktan şikayetçi değilim. Çünkü kötü adamı oynamak bana çok şey kazandırdı. Elime ne kadar çok top verilirse, o kadar çok çevirmek istiyorum o topu. İnşallah daha fazla top veren çıkar.

Filmde sizi en çok zorlayan sahne hangisiydi?
İlk üç gün o radyo stüdyolarını çekmek zorladı. Çekim programını daha rahat yapabilmek ve filmi daha kısa sürede çekebilmek için platoda bir mekan kuruldu. Radyo stüdyosu, radyo müdürünün odası, evlerimiz. Bu yüzden ilk üç gün çok çalıştık. Üç gün boyunca aynı yere girip çıkıyorsun, kalabalık ekip, bir de bir yandan benim dizi devam ediyor, uyumuyorum. Bir süre sonra insan daralıyor tabii.

Nejat İşler’le nasıl bir ikili oldunuz?
Süper ikili olduk, 97 oktan katkılı. Nejat’la enerjimin çok tuttuğunu düşünüyorum. Çok profesyonel bir adam, işe inanılmaz sahip çıktı. Tabii tepemizde Tolga (Örnek) durdu, onun da çok büyük etkisi var. Tolga işine çok iyi hazırlanıyor. Sete hazırlıklı gelmesine rağmen anlık yaşanabilecek her şeye açıktı.

Oynarken tamamen metne mi bağlı kaldınız?
Değiştirdiğimiz ufak tefek şeyler oldu. O jargonla alakalı. Ama en büyük rehberimiz senaryoydu.

“Hayatın içindeki sürprizleri seviyorum”
Kariyerinizdeki dönüm noktaları neler?
Reklam filmi, ‘Dudaktan Kalbe’ dizisi çok önemli bir dönem noktasıdır. Sonra bunlara ‘Ezel’ eklendi. Ben ‘Kaybedenler Kulübü’nün de bir dönüm noktası olacağını düşünüyorum.

‘Ezel’ bu sezon bitiyor mu?
Finale doğru gidiyoruz. ‘Ezel’, kafaları değiştiren bir proje oldu. Oyuncuların da önünü açan bir iş. Demek ki böyle projeler yapılabilir, seyredebilir, biz de bu projelerde oynayabiliriz. Bu demektir ki; ben beş sene önce yaptığım şeyi tekrarlamak zorunda kalmayacağım.

Dizide Cengiz, Eyşan’ı büyük bir aşkla sevmeye devam ediyor. Nedir onu vazgeçilmez kılan?
Cengiz’in hayatında hiçbir şey kolay olmamış. Evet, kötülük yapmış. Ama onun bir lafı vardı: “Bana kötü diyen hiç sevmemiştir.” Onun için bırakmıyor, vazgeçmiyor. Bu huyunu seviyorum. Fiziksel bir ayrılık gelmediği sürece Eyşan’ı bırakması için hiçbir neden yok. Ona ulaşabileceğini biliyorsa, onun için her şeyi yapacaktır.

Aşkta tutkulu musunuzdur?
Olabildiğince. Tabii dizilerde her şeyi biraz daha fazla idealize ediyoruz. Ama gerçek hayatta da bu denli bir tutkunun mümkün olduğunu düşünüyorum.

Kadınların anlaşılmaz olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır. İnsanın varsa bir anlaşılmazlığı olabilir. O da insandan insana değişir. Çelişkilerle var olan yaratıklarız. Kimse siyah ya da beyaz değil. Çok prensipli durumlar da bana göre değil. Ben hayatın içindeki sürprizleri seviyorum. Belirsizliği de seviyorum. Sakınılacakmış bir şeymiş gibi duruyor, ama doğar doğmaz aldığımız en güzel hediyelerden biri.

Haberin Devamı


“YEMEK YAPMAYI SEViYORUM”

Çalışmadığım zaman yok şu anda. Ama en keyif aldığım şey, arkadaşlarımla oturup muhabbet etmek. Evden fazla sette olunca, kalan zamanda özlediğin insanları görmek istiyorsun. Bana en çok bu iyi geliyor. Yemek yapmayı ve yemeyi de seviyorum.