Cadde ‘Kızım içimi titretiyor’

‘Kızım içimi titretiyor’

25.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kızı Sare’nin doğumuyla anneliği tadan Ahu Orakçıoğlu, “Onunla geçireceğim zamanı ve kalitesini çoğaltmak için kendime daha iyi bakar oldum” dedi

‘Kızım içimi titretiyor’

Televizyon kariyerini geride bırakarak kendi işinin patronu olan Ahu Orakçıoğlu, şimdilerde ‘A&D Art and Design Tasarım Atölyesi ve Mobilya Showroom’unda dekorasyonla iç içi bir hayat sürüyor. İş kadınıyla hayatının dönüm noktalarını, ailesini ve hakkında merak edilenleri konuştuk.

Haberin Devamı

- Habercilikten gelen bir geçmişiniz var. Bu mesleği noktalayıp ‘A&D Art and Design Tasarım Atölyesi ve Mobilya Showroom’unu kurma fikri nasıl doğdu?

15 yılımı verdiğim asıl mesleğim televizyon haberciliği. Haber spikerliği yaptım ama stüdyo ile yetinemedim. Sahada muhabir olarak da çalıştım, binlerce saat canlı yayın tecrübem var. Kendi işimin patronu olma fikrim ise kızımın doğuşuyla belirdi kafamda. Ortaklık yaptığım Deniz Luise Işın ile ilk tanışmamız evimin dekorasyonunda oldu. İşinin ehlisi, Alman disiplininde bir insan olması kendisiyle ortaklık kurarak iç mimarlık ve mobilya sektörüne yatırım yapma konusunda yüreklendirdi. Birlikte üçüncü yılımızı devirdik.

- Dekorasyondan konu açılmışken bize bu senenin trendleri hakkında neler söylersiniz?

Haberin Devamı

Koleksiyonumuzda ağırlıkla art nouveau ve art deco parçalar var. ‘Eskinin yenisi’ olarak tabir edeceğimiz bu dönemler modern işlerle de, antika parçalarla da iyi gidiyor. Günümüz ana teması ise doğal taş endüstriyel çelik ve ham dokuların birlikte kullanımı... Örneğin mermer bir masayı çelik ayaklara oturtuyoruz. Benim de haz duyduğum bir trend.

- Kendi evinizi dekore ederken hangi tarzdan yararlandınız?

Evimde tarihe ve etnik kültürüme selam dururken gücümü çağdaşlıktan aldım. Cesur bir eklektizm var. Birbiriyle alakasız görünen her şey tarzlarına ve renk seçimlerine rağmen armoni içinde. Evlerimiz mimar egosuyla yaratılmış mabetler olmamalı, bizi anlatmalı.

‘Sosyal sorumluluk hepimizin vazifesi’

- Hırslı mısınız? Yoksa hayatı akışında mı yaşamayı seversiniz?

Hırslı olduğumu söyleyemem. Ancak çok da akışına bırakmam hayatımı, yönetici bir tarafım vardır. Eksiğim makro planlarla hareket edememem. Bu da opsiyonlara açık tutuyor hayatımı.

- “Hayatımın dönüm noktası” dediğiniz bir olay var mı?

TRT sınavlarını kazanıp, televizyoncu olmam. Ankara’dan İstanbul’a gelme kararı vermem, Süleyman ile tanışmam, kızımın hayatımıza katılması. Hepsi radikal dönüm noktaları hayatımın.

- Sürekli göz önünde olan birisi olarak bakım ve güzellik sırlarınızı öğrenebilir miyiz?

Yaz - kış haftada üç veya dört gün 7 km. ormanda hafif tempo koşum vardır. Ayda bir hamam ritüeli yapıyorum. Cildim, bu sene “Benimle ilgilen” dedi. Bu yüzden prp adı verilen bir uygulamaya başladım. Ancak güzellikte temel hedefim içimi, bakışımı, gülüşümü güzel tutmayı başarmak.

- Ülkemizde pek çok sosyal sorumluluk projeleri yapılıyor. Sizin de üyesi olduğunuz bir dernek ya da vakıf var mı?

Sosyal sorumluluk adı üstünde hepimizin vazife alanı. Eşimin işi Orka Holding çatısı altında koordine ettiğim projeler olduğu gibi üye olduğum dernekler de var. Yine yaşadığım Beykoz’da üyesi olduğum vakıfla anahtar teslim büyük bir ortaokul yaptırıp devlete hibe ettik. Kişisel olarak okuttuğum ilkokul, ortaokul ve üniversite öğrencilerim var. Orka Holding olarak önümüzdeki dönem açıklayacağımız ses getirecek projeler de yolda.

- 2016 yılından neler bekliyorsunuz?

Tabii ki başta sağlık! Yakın coğrafyamızda çok fazla acı var. Artık yürek kaldırmıyor. Mültecilerin dramı yüreğimizde bir ok. Allah kimseyi vatansız, yersiz yurtsuz bırakmasın.

Yeni yılda savaşsız ve İşid’siz bir Ortadoğu hayal ediyorum. Umarım ülkemiz de her ne kadar bu bataklığa sürüklenmeye çalışılsa da ince bir zekayla ve adalet duygusuyla yara almadan yoluna devam etsin.

‘Kızım içimi titretiyor’


‘Aşktan besleniyoruz’
Eşim Süleyman ve ben, tutkulu ama huzuru seven, kavgadan kaostan beslenmeyen insanlarız. Ama aşktan besleniyoruz ki bu risklidir aslında. 10’ununcu yılımızda hâlâ aşığız birbirimize..

‘Ailem ilk sırada’

- Çalışan ve üreten bir kadın olarak sosyal ve özel hayatınızı nasıl dengeliyorsunuz?

Benim üç tane kasem var. İş, özel ve sosyal hayatım. Ailemi kapsayan özel hayatım kristal olan kasem. Bu alan kırılırsa tamir olmayacak en değerli, en hassas bölgem. Dolayısıyla en çok mesaiyi burada yapıyorum. Merkezde çocuğum ve eşim var. Sosyal hayatım, arkadaşlık ilişkilerim, birincil tercihimden etkilense de nokta atışlarla bu alanda etkin olmaya çalışıyorum. İş hayatım ise ortağımla yaptığım iş bölümü sayesinde gidiyor. Tabii kızım Sare’nin büyümesiyle, bu yıl dostlarla derinleşmeye daha çok zaman ayırıyorum.

- Kızınız Sare ile nasıl bir iletişiminiz var? “Kız çocukları babaya düşkün olur” derler. Sizin evde de böyle bir durum yaşanıyor mu?

Eşim Süleyman, evlatlarına çok düşkün bir baba. Karşılığını da alıyor şüphesiz. Sare yaşı itibarıyla şimdilik anneci. İleriki yıllarda babasıyla aşk yaşayacağını bili-

yorum, babamla ilişkimi referans alarak söylüyorum bunu... Biz onunla sınırsız sevgi, şefkat ve güvene dayalı bir ilişki kurduk. Bir anne daha değerli ne verebilir ki evladına? Bunu sağlamış olmaktan çok mutluyum.

- Anne olmak hayatınızda neler değiştirdi? Kızınızla ilgili ne gibi hayalleriniz var?

Hayatımı yeniden şekillendirdi. Öncelikle kendi merkezimden beni kovdu, minicik bedeniyle oraya hükmediyor! Yüreğim titriyor, onunla geçireceğim zamanı ve kalitesini çoğaltmak için kendime daha iyi bakar oldum. En büyük arzum, Sare’min mutlu bir çocukluktan mutlu bir yetişkinliğe evrilmesi. Doya doya sevilmiş ama şımartılmamış bir çocuk olması. Özgüvenli, dünyanın her yerinde varolabilecek, el attığı her işte değer yaratan bir insan olmasını istiyorum.