06.07.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
İran sinemasının en büyük isimlerinden Abbas Kiarostami, önceki gün Paris’te hayata veda etti. Mart ayında kanser teşhisi koyulan Kiarostami geçen ay Paris’te büyük bir ameliyat geçirmişti. Filmlerinde basit gibi görünen konulara derin bir bakış sunan Kiarostami, 1940’ta Tahran’da dünyaya geldi. Tahran Üniversitesi’nde resim eğitimi alan yönetmen, grafik tasarımcısı olarak çalışmaya başladı ve pek çok reklam filmi çekti.
‘Onunla biter’
Senarist, kurgu sorumlusu, sanat yönetmeni ve yapımcılığın yanı sıra şair, fotoğraf sanatçısı, ressam ve çizer olarak da işler yapan Kiarostami 40’tan fazla filme imza attı. 1990’da İran depreminden sonra filmleri için oyuncu aramak için çıktığı çektiği ‘Ve Yaşam Sürüyor’, ‘Zeytin Ağaçları Altında’ ve ‘Kirazın Tadı’ üçlemesinde hayatın değerini işledi. Jean-Luc Godard, serinin ilk filmi ‘Ve Yaşam Sürüyor’u izledikten sonra, “Film D.W. Griffith ile başlar ve Kiarostami’yle biter” demişti.
1997’de, ‘Kirazın Tadı’ filmiyle Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazandı. Bu ödülü kazanan ilk ve günümüze kadar tek İranlı yönetmen unvanına sahip oldu. 1999’da çektiği ‘Rüzgar Bizi Götürecek’ ile Venedik Uluslararası Film Festivali Büyük Jüri Ödülü’ne değer görüldü. Uzun metrajlı filmlerinin yanında birçok belgesel ve kısa filmi de yöneten Kiarostami, İran sinemasında 60’ların sonunda ortaya çıkan İran Yeni Dalgası akımının yönetmenlerinden biriydi. Yönetmenin ölümünün ardından İran’daki sinemalarda dün 22.00’de bütün gösterimlere ara verildi ve Kiarostami’nin anısına dua okundu.
‘Başka yerde meyve vermez’
Sinema dilini oluştururken İranlı şairler Sohrab Sepehri ve Füruğ Ferruhzad’dan etkilenen yönetmen, İran devrimi sırasında ülkesini terk edenler arasında yer almadı. Ülkesinde kalmasıyla ilgili olarak, “Ağacın kökü yerindedir... Eğer bir yerden başka bir yere taşırsanız meyve vermez. Ülkemi terk etseydim, ben de aynı o ağaç gibi olurdum” diye konuşacaktı. Yine bu konuyla ilgili 2005’te Guardian’a verdiği röportajla, o dönemi şöyle anlatacaktı: “Çocukluk sorunlarını ele alan filmler yapmamız bekleniyordu. İlk başlarda yalnızca bir işti, ama beni bir sanatçı yaptı.”
Ölümünden bir hafta önce ABD’deki Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’ne katılma daveti alan Kiarostami, bütün hayatı boyunca İran’da yaşadı. Ancak İran rejimi, kimi zaman yönetmenin filmlerinin ülkesinde göstermesini engelledi. Bununla ilgili de “Filmlerimdeki mesajı almak istemiyorlar” diyecekti.
‘Kuşaklara ilham verdi’
- Oscar ödüllü İranlı yönetmen Asghar Farhadi, Kiarostami’nin ölümünün ardından Guardian gazetesine şöyle konuştu: “Kiarostami’nin başarısı İran sinemasında birçok kuşağa ilham verdi. O yalnızca bir film yapımcısı değildi. Hem sinemada hem özel yaşamında modern ve gizemliydi. Başkalarının yolunu açtı, birçok kişinin üzerinde etkisi oldu. Muhteşem bir kişi kaybeden yalnızca sinema dünyası değil. Tüm dünya gerçekten harika bir insanı kaybetti.”
- İranlı yönetmen Mohsen Makhmalbaf da, “İran sineması dünyadaki itibarını Kiarostami’ye borçlu,” dedi ve ekledi: “Kiarostami İran sinemasına bugün sahip olduğu uluslararası itibarı kazandırdı. Ama maalesef filmleri İran’da çok izlenmedi. Dünya sinemasını değiştirdi, tazeledi ve Hollywood’un kaba versiyonuna karşı insanileştirdi.”
- ABD’de film profesörü olarak çalışan İranlı yönetmenin yakın arkadaşı Jamshid Akrami BBC’ye “Çok uzun bir zaman, bizim adımıza, İranlılar adına konuştuğunu düşündük, İran hayatı ve kültürüyle ilgili iyi olan her şey için bizim en iyi temsilcimizdi. İşleri uluslararası sinemaya taze bir nefesti” dedi.