Cadde MAGAZİN

MAGAZİN

13.03.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

‘Hafif Batı Müziği’ni Türkiye’ye Erol Büyükburç getirmedi ancak bu müzik dalında sözünü ve müziğini kendi yazdığı eserler üretmek, işte bu Büyükburç’un işiydi. 1961’de ilk plağı olarak çıkan ‘Little Lucy’, dört dörtlük bir rock’n roll şarkısıydı

MAGAZİN

Şahsına münhasır olmak, herhangi bir alanda yıldız olmak için en az yetenek kadar gerekli bir özellik. Dün kaybettiğimiz Erol Büyükburç, yeteneğinin yanı sıra hakikaten şahsına münhasır olmayı başaran, Türk popunun en önemli yıldızlarındandı.
Büyükburç, 22 Mart 1936 tarihinde Adana’da dünyaya geldi. Daha sonra babasının işi nedeniyle taşındıkları Halep’te bir süre bir Fransız okulu olan Frere Maurice’e devam etti, sonrasında Adana’ya geri dönen aile, Büyükburç’un ergenlik döneminde İstanbul’a taşındı. Sanatçının müzik macerası gerçek anlamda bu şehirde başladı.
Gerçek anlamda keşfedilmesi, 1959 yılında yedek subayken çıktığı Urfa Gazinosu’nda Leyla Sayar’ın ilgisini çekmesiyle oldu. Sayar’ın tavsiyesiyle Suadiye’deki Kulüp Reşat’ta sahne almaya başladı.
Konserinde kadınlar bayılırdı
TRT tabiriyle ‘Hafif Batı Müziği’ni Türkiye’ye Erol Büyükburç getirmedi elbette. Ancak bu müzik dalında sözünü ve müziğini kendi yazdığı eserler üretmek, işte bu Büyükburç’un işiydi. 1950’lerin sonunda yazdığı, 1961’de ilk plağı olarak çıkan ‘Little Lucy’, dört dörtlük bir rock’n roll şarkısıydı. Büyükburç ‘60’larda müzikal anlamda iki ayrı yola aynı anda girdi: Hem Elvis Presley’den esinlenen bir sahne personası ile rock’n roll’u Türkiye’de kitlelerle tanıştırıyor, hem de ‘Altın Tasta Üzüm Var’, ‘Zeynebim’ gibi Türkiye’ye ait ezgileri Batı etkisiyle yeniden yorumlayarak bir anlamda Anadolu rock’ın temelini atıyordu. ‘60’ların başından ‘70’lerin ortalarına kadar altın dönemini yaşayan müzisyen, sonrasında ağır iş yükünün de etkisiyle eser kalitesi ve popülarite açısından düşüşe geçti.
Erol Büyükburç’un çeşitli zamanlarda verdiği röportajlarda çelişen bilgiler bulunuyor. Ancak hiç değişmeyen bir öğe var bu röportajlarda: Özgün ve öncü olma hırsı. Yeri geliyor, “Değişik sahne kıyafetlerini Zeki Müren’den önce ben giydim,” diyor, ki doğruluğu tartışılır. Yeri geliyor “Türkiye’nin ilk pop starı benim,” diyor, ki kulağa daha inanılmaz gelse de gerçek. Özellikle 1940’larda ve ‘50lerde doğmuş olan kadınların Büyükburç ile ilgili anlatıları bir noktada birleşiyor: “Konserlerinde kadınlar birbiri ardına bayılırlardı. Tarkan konserleriyle kıyas bile kabul etmez.”
İlginç bir dönüş yaptı
2000’li yıllarda popüler kültüre ilginç bir dönüş yaptı Büyükburç, Turkcell’in Shubuo reklamlarında hit parçası ‘Senden Başkasını Sevemem’i Shubuo’ya uyarlayarak. Daha sonra Ezel Akay filmi ‘Neredesin Firuze’de ünlü Elvis kıyafetiyle ‘İnleyen Nağmeler’i seslendirdi ve son olarak 2007’de TV’de bir şarkı yarışmasında sunucuya “Saksı değilim ben!” diye bağırırken gördük kendisini: “En çok bana soracaksınız!”. İfadesi kötüydü belki ama haklıydı, bir şarkı yarışmasında Türkiye’nin ilk pop starı konuşurken herkes susacaktı.