Selanik’te bir gün - 2

Haberin Devamı

Selanik’e gidip de dünyanın en iyi şarap üreticilerinden sayılan Evangelos Gerovassiliou’nun tesislerini gezmemek, o muhteşem şarabından içmemek olmazdı. Bunu gitmeden önce bilmiyordum ama şimdi biliyorum.
Selanik’e yarım saatlik mesafedeki 40 hektarlık bölgeye yaklaştığınızı yol boyunca uzanan üzüm bağlarından anlıyorsunuz.
Gerovassiliou, Epanomi adlı bu köyde bağcılık ve şarapçılık geleneğine sahip bir aileye doğmuş. Selanik’teki Aristotle Üniversitesi’nde tarım bilimi okumuş ve daha sonra Fransa’da Bordeaux Üniversitesi’nde Şarap Araştırma Bilimi, Şarap Tadımı, Bağcılık, Şarapçılık ve Şarap Üretim Teknolojisi konularında eğitim almış. Fransa’da yaşadığı dönemde dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şarap bilimcisi Emile Peynaud’ya Bordeaux chateaux şaraplarının tadımında asistanlık yapmış. 1976-1999 yılları arasında ise en önemli bazı Yunan şaraplarının üretildiği Chateau Carras’ta baş şarap uzmanı olarak çalışmış. Nesli tükenmekte olan Malagousia üzümünü kurtardığı için kendisi bu üzümün babası olarak anılıyor.
Gerovassiliou aile yadigârı toprağına döndükten sonra kendi şaraplarını üretmeye başlamış. 1987’de ilk şişelenmiş şarapları piyasaya çıktıktan sonra da bu şaraplar bugüne dek birçok prestijli uluslararası yarışmada en büyük ödülleri toplamış.
Gerovassiliou, karısı Sonia ve üç çocuğu ile işin başında. Hepsi hasat zamanı üzüm bağlarında fiilen çalışıyorlar.

Dünyaya deliler lazım
Bu tesisi her ay iki bin kişi ziyaret ediyor. Fakat bu kadar insanın burayı ziyaret nedeni bağları veya fabrikayı gezmek falan değil, bu şarap gönüllüsünün kurduğu Şarap Müzesi’ni görmek. Buna şaraptan çok, tirbüşon müzesi demek daha yerinde olur bence. Çünkü sanıyorum dünyada bu kadar ilginç ve çok sayıda tirbüşonu bir arada görebileceğiniz bir yer daha yok.
Arazinin ortasındaki binanın bodrum katı müzeye ayrılmış. Gerovassiliou’nun 1976’dan beri topladığı şarapla ilişkili objeler (antik testiler, dünden bugüne şarap şişeleri vs) ve aletler burada sergileniyor. Orta Çağ’dan günümüze şarabın sosyal, ekonomik ve sembolik önemini ortaya koyan müzede fiyatları 100 ila 100 bin euro arasında değişen yaklaşık 3 bin tirbuşon bulunuyor. ABD’de içki yasağı sırasında kullanılan tabutlu tirbuşondan tutun da tirbuşonlu bastonlara kadar bu koleksiyon dünyanın en iyilerinden biri olarak kabul görüyor.
Karısı Sonia, Gerovassiliou’nun tirbuşon tutkusundan biraz şikâyetçi. Karı-koca Paris’e gidiyorlar mesela, Sonia’nın planı kendine koca bir kürk manto almak. Ama kocası gidip kürk parasını tek bir tirbuşona harcadığı için Sonia deliriyor. “Kocam ölünce bu tirbuşonların hepsinden kurtulacağım” diye şakayla karışık serzenişte bulunuyor.
Müzeyi gezerken “Bu adam deli” diyorsunuz. Ama iyi ki böyle deliler var. Yoksa birçok şeyi görmemiz mümkün olur muydu?
Bu arada burada şarap tadımı da yapabiliyorsunuz. Şarapların harika olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Zaten duvarları süsleyen sertifikalar, ödüller bunun kanıtı niteliğinde.
Yolunuz bu şehre düşerse Gerovassiliou’nun yerine uğramazsanız Selanik tecrübeniz eksik kalır.

Selanik’te bir gün - 2

Anoreksik hamileler
Artık yeme bozukluklarının çeteresini tutamaz olduk. Kimi yiyip kusuyor, kimi hiç yemiyor, kimi ağzına lokma atmayıp kalori tüketimini içkiye saklıyor... Her geçen yıl sonu “exia” ile biten yeni bir yeme bozukluğu terimi lügatımıza giriyor.
Bunların sonuncusu “Pregorexia” (Pregoreksiya).
Bu, iki kişilik aç kalan kadınların yeme bozukluğu. “Pregnant” (hamile) ve “anorexia” (anoreksi) sözcüklerinin birleşimi; “anoreksik hamile” gibi bir manaya geliyor.
Son yıllarda birçok kadının 7 aylık hamileyken sezeryanla çocuklarını doğurdukları, bunu da kilo almamak, fiziklerini korumak için yaptıkları konuşuluyor. Yeni akım da anoreksik hamilelik.
Bu sendroma yakalanan kadınlar hamileyken hem ağır diyet yapıyor hem de egzersize abanıyorlar. Bu kadar kendine dönük insanların ne kadar iyi anneler olacağı da tartışılır. Eskisi gibi hamileyken 20-25 kilo almak saçma belki. Doktorlar da tavsiye etmiyor.
Ama bu zayıflık takıntısı nedir? Nasıl bir bencilliktir?
Hamileyken bezelye yutmuş gibi duran ünlü kadınların kötü etkisinin bir sonucu mudur?