Muazzez sonunda kaçacak...Alemin kralı Arto, Paper Moon, 17 Mayıs’da Şamdan hazır, Fulden işini biliyor, oryantal dansın sultanı Sibel Barış, sesi, fiziği ve efendiliğiyle yıldız İzzet Yıldızhan, pırıl pırıl bir Çakıl ve...Efendim, açıldığı günden beri üst üste davet almama rağmen nedense ayağım yeni açılan Çakıl Gazinosu’na gitmemişti. Aslında daha dekorasyona başlandığında şöyle bir gidip, gezmiş ve sizlere, kimseler bilmeden açılacağı günü, kadrosunu haber vermiştim. Sonunda şeytanın bacağını kırdık ve sırdaşım İsmail Akkaya ile birlikte Sarayburnu’ndaki Çakıl Gazinosu’nun yolunu tuttuk. Önce bir aydır gidemediğim Paper Moon’da birer içki aldık. Çocuklar Fahretin Türkmen, Doğan Yaman, Turan Çetinkaya, Volkan San ve Sezgin
Yüce daha kapıda haklı olarak kırgınlıklarını dile getirdiler. Valla bar, salon tıklım tıklımdı. E, Paper Moon gerçekten artık bir klasik. Özellikle ben, akşamüstü barı olarak Paper Moon’un dışında başka yer bilmiyorum. Burada pek çok dostumu görüp sohbet etme olanağı buluyorum. O gece BMW’nin en büyük bayilerinden Hasan ve Süleyman Kosif kardeşler, eşleriyle
yemek yiyorlardı. Nuri
Yönver, Şeref
Has her zamanki gibi barda demleniyorlardı. Sevgili arkadaşım Beşiktaş’ın yöneticilerinden Yıldırım Demirören, ailesiyle keyifli bir
akşam yemeğindeydi.
BJK’nin başarılı menajeri Sinan Engin, genç işadamı Adnan Polat, Nazlı Keçeli,
Önder Öztarhan
o kalabalıkta görebildiklerim oldu. Fazla kalmadan Sarayburnu’na doğru yol aldık. Valla Çakıl Gazinosu’nun bitmiş halini ilk kez gördüm. Çok ihtişamlı yapmışlar. Kapıdaki personel güler yüzlü, saygılı, işini bilen insanlar. Arabanızı valeye veriyorsunuz, karşılığında size bir fiş uzatıyor, böylelikle kaybolma riski
ortadan kalkıyor. Kırmızı halılardan salona geçiyorsunuz. Personelin yarısı
tanıdık. Eski Çakıl’dan sevgili Hüseyin Aslan, salon müdürü olarak her şeye hakim, hiç yaşlanmamış maşallah. Halis Güney, Veli Özçelik şef olarak tecrübeleriyle personelin başındalar. Hüseyin kapıdan hemen yolumu keserek mutfağa soktu. ‘Hanımağa’ Türkan Şerbetçi gerçekten bu işi biliyor. Mutfak, pırıl pırıl, büyük bir keyifle yemek yiyebilirsiniz. Zaten soğuk mezelerde İbrahim Güney, Ali İhsan Şahin, sıcaklarda ise Musa Aslan ve İbrahim Karaçam gazino dünyasını, mutfağı çok iyi bilen ünlü aşçılar; yani yaptıkları yenir. Hem elleri lezzetli hem de titizler. Fanatik derecede Türk Sanat Müziği hastası olan hanımağa, patroniçe Türkan Şerbetçi, her zamanki gibi işinin başındaydı. Çok eskilere gittim. Rahmetli eşi Yaşar Şerbetçi, sevdiğimiz bir ağabeyimizdi. Adam gibi adamdı. Karısı Türkan Hanım da aslan gibi bana göre, oğlu ile birlikte işe hakim. Girişe çok sıkı bir güvenlik ekibi koymuş, kuş uçmaz. O nedenle de bence Çakıl’da kavga, gürültü olmaz. Kızlarına Amerika’da uluslararası işletme okutan ve onları da şirket bünyesine dahil eden Türkan Şerbetçi, gazinolar arasında tatlı rekabetten yana...
Fulden çok şık, ‘deprem dede’ şovmen Neyse, salona girdik. Sırdaşım İsmail Akkaya da çok beğendi. Bir kere salonun her yerinden sahneyi rahatlıkla görebiliyorsunuz. Görkemli Boğaz manzarası eşliğinde program izlemenin zevkini yaşıyorsunuz. Biz girdiğimizde sahnede Fulden Uras vardı. Çok istediğimiz halde fasıla yetişemedik. Hemen arka masamızda sevgili Şansal Büyüka ve eşi, bir grup arkadaşlarıyla oturuyorlardı. Şansal Ağbi, Türkiye’de Televole’yi yaratan adam, Show TV’nin Spordan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı. Ön masamda ise ‘deprem dede’ Ahmet Mete Işıkara ve karısı, bir çift ile oturuyordu. Yine yan taraftaki masada sevgili diş doktorum Tankut Gürsoy’un idari koordinatörü Rizar Aker, konuklarıyla birlikteydi. Kısacası salon hareketliydi. Gecenin eğlenceli geçeceğini hemen anladım. Çünkü ardı ardına kameralar ve meslektaşlarım içeriye akmaya başladı. Evet gözlerinizi kapatın, bir rüyayı birlikte yaşayalım. Saz, söz, şarkılar, türküler ve Çakıl’da şov başlıyor... Nerede kalmıştık? Fulden Uras’ın şıklığına hayran kaldım. E, Canan Yaka bana göre önemli bir marka ve yine konuşturmuş, Fulden de kıyafeti çok güzel taşıyor tabii. Ama ben peruğunu beğenmedim, kısa
saç daha çok yakışıyor Fulden’e.
Biz gittiğimizde ikinci şarkısı ‘Telafi’yi okuyordu, Ebru Gündeş’in malumunuz ‘hit’ şarkısı. Ardından Emrah’ın albümünden ‘Tırlamışım’, Hakan Altun’dan ‘Benimle Evlenir misin?’, ‘And İçelim’, ‘Bende Özledim Bende’, ‘Beni Sevmek Yürek İster’
ve ‘Sürünüyorum’ ile final yaptı. Kanunda Hakan, klavyede Atıl ve Gökhan, ritmde Ercan, davulda Emre, bas gitarda Birkan, vokalde Gülden çok güzel bir program yaptılar. Bir ara baktım deprem dede Ahmet Mete Işıkara, ortada ellerinde güller Fulden’e uzatıyor. Boynundaki
kravatı da o gece Fulden’e armağan etti. Durun daha bitmedi İzzet Yıldızhan’ın sahneye çıkmasıyla birlikte Ahmet Mete Işıkara’nın şovu daha da zenginleşti...
Gittikçe yıldızlaşan bir isim İzzet Yıldızhan İzzet’i ilk Maksim Gazinosu’nda yine sırdaşım İsmail Akkaya ile birlikte izlemiş, beğenmiş ve müthiş keyif almıştık. Bu kez de öyle. İzzet gerçekten beyefendi bir
çocuk. İki ay önce, Erzurum seyahatim sırasında biraz sohbet etmiştik. Basın danışmanı Yeşim Çankaya da eski arkadaşım. Solisti Muazzez Ersoy ile
çok iyi anlaşıyorlar. Baktım da aileler tarafından coşkuyla alkışlanıyor ve seviliyor. Yalnız çocuğu biraz bezdirmişler. Geçen akşam basın danışmanı Yeşim Çankaya’ya telefon açıp, artık savaşmaktan vazgeçip havlu atacağını söylemiş. Aslında İzzet Yıldızhan gibi isimlere müzik dünyasının gerçekten ihtiyacı var. Gelelim İzzet’in programına. Sazların tamamı A takımı bana göre. Sait Büyükçınar, Kemal, Kadir, Yaşar, İsmet Okyay, Ergin Uğurlar, Tunca Erkösü, şef bağlama Fatih Doğaner, klavyede Hüseyin Arapoğlu ve nefeslide Murat İnceler... Ritmde ise Murat Aslan, Seyfi Ayfa, Şamil Benli ve Hasan’dan meydana gelen 14 kişilik bir saz ekibi eşlik ediyor İzzet’e. Üç de vokalisti var; Çiğdem Kaya, Arzu Durmaz, Tülay Karakaş. Kıyafetleri Cacharel ve Pierre Cardin. Kuaförü Vehbi-Şükrü Barbers’s Club. Repertuarına gelince, genelde seyircinin havasına göre değiştiriyormuş. O gece çok güzel bir ambians vardı. ‘Karakaş Gözleri Elmas’ ile sahneye çıktı, ardından ‘Sevda Yüklü Kervanlar’, ‘Arbedaş’, ‘Birisine’, ‘Sakine’, ‘Yolun Sonu Görünüyor’ ardından bir de uzun hava okudu; ‘Ay Buluta Girmiş’. Finali ise ‘Pala Remzi’ ile yaptı. Tabii Ahmet Mete Işıkara ve karısı sahnede birlikte oynadılar. Bu arada Ahmet Bey’i eşi sahneye tek başına bırakmadı, çıktığı takdirde boşayacağını söyledi, ardından Işıkara çifti el ele şov yaptılar. Fanatik Galatasaraylı olan
Işıkara ile bendeniz ve İzzet çok iyi anlaştık, koyu Fenerbahçeli olan Şansal Ağbi (Büyüka) kibarca bizi izledi ve sporda kardeşlikten yana olduğunu söyledi. Şansal Ağbi’nin oğlu koyu Galatasaraylıymış ve takımının bayrağını şampiyonluğun ardından eve asmış. Yalnız ben de
İsmail de gece boyu Ahmet Mete Işıkara’ya hayran olduk. Valla adamda hayat var.
60 yaşından sonra ne hüneri varsa döküyor ortaya. Helal olsun hocam...
Sibel dans ediyor, Muazzez sahnede devleşiyor İzzet’in ardından, dev bir istiridye kabuğundan sahneye bana göre oryantal dansın gerçek anlamda sultanı Sibel Barış çıktı. Sibel ile hiç kopmadık. Ayrıldığı kocası Hakan Balkaner hâlâ yakın arkadaşım. Sibel ile ilgili benim köşemde ilk kez bir yazıya tanık olacaksınız. Çünkü Sibel’in sahnelere dönmesine bir türlü içim razı olmamıştı. Kader tabii, o da hayatını kazanmak zorunda. Sahne kostümü büyük bir imza, Canan Yaka’nın. Oryantal değil de, solist gibi hazırlamış Canan, Sibel’i. Muhteşem dans ediyor, o bacakları nasıl açıyor şaşarsınız, balerinler gibi. Her şeyi ritmik, yani hakkıyla dans ediyor ve işini de zevkle yapıyor. Baktım da herkes Sibel’i hayranlıkla izliyordu. Finalde, Işıkara ayağa kalkıp alkışladı. Sonunda beklenen an geldi. Bana şarkıları ilaç gibi gelen ve gerçek anlamda bir Türk Sanat Müziği solisti olan, son jenerasyonun en iyi sesi Muazzez Ersoy sahneye çıktı. İki kıyafet de Nur Yerlitaş’a ait. Nur da konuşturmuş Allah için. Birinci bölümde üstünde, beyaz vizonla tamamlanan askılı, beyaz pul ve payetlerle işlenmiş hoş bir kıyafet vardı. Arkasında 21 kişiden oluşan dev bir saz ekibi yer aldı. Şef İlker Tekyay idaresindeki saz ekibinde klavyede, benim sesini de çok beğendiğim, Muazzez gibi DMC (Doğan Music Company) sanatçısı olan sevgili Reha, gitarda Murat Yerinli, neyde Türker Dinletir vardı. ‘Yalan’ ile sahneyi açtı, ardından da ‘Bir Rüzgardır’, ‘Artık Sevmeyeceğim’, ‘Ömrümüzün Son Demi’, ‘Güz Gülleri’, ‘Mihriban’ ‘Kara Üzüm Habbesi’ ile birinci bölümü bitirdi. İkinci bölümde ise vücudunun tüm hatlarını ortaya koyan leopar desenli bir elbise giymişti Muazzez. Elbisenin göğüs ile etek kısımları pembe pul ve payetlerle işliydi. Ayağında da pembe saten ayakkabı vardı. İkinci bölümde ‘Bir Bahar Akşamı’, söz ve müziği Ercan Saatçi’ye ait olan ve benim de çok beğendiğim bir şarkı ‘Senin İçin’i seslendirdi. Yine sözleri Güngör Bayrak, Onur Mete’ye ait ‘Yalancı Gül’ü okudu ki ben albümde bu şarkıyı atlamışım. Çok güzel bir parça. Zaten Muazzez sahnede müthiş. Sırdaşım İsmail Akkaya, "Bu kadın sahnede devleşiyor, insana müthiş keyif veriyor" dedi. Şansal Ağbi (Büyüka), Muazzez ‘Mihriban’ı okurken, şakıyı bugüne kadar kimsenin bu kadar güzel yorumlamadığını söyledi. Eski gazino günlerine geri dönülmüştü... Sanatçının başından aşağıya atılan tepsi tepsi güller, aranjmancısı, türkücüsü, oryantali, solisti ile kadrolar... Kısacası çok hoş bir geceydi. Bu arada program sonrası Muzo (Muazzez Ersoy) ile sohbet ettik. Birbirimizi 1982 yılından beri tanıyoruz. Eskilerden lafladık. Muazzez çok yorulmuş. Bir yandan yeni albümü ‘Senin İçin’in promosyon çalışmaları, ardından ekstra geceler, yaşadığı boşanma falekati ve hiç layık olmadığı suçlamalar karşısında çok yorulmuş. 25 Mayıs’tan sonra Almanya’ya gidecek olan Muazzez, Berlin konserinin ardından yok olacak. Kimsenin de izini bulmasını istemiyor, kendi deyimiyle biraz kaçacak. Kafasını dinleyip, stres atacak. Ardından da albümünün hareketli şarkılarından olan ‘Gör Gör’ ve ‘Son Kararım’a klip çekecek. Evet efendim, Çakıl Gazinosu serüvenimiz işte böyle. Çakıl çıkışı Şamdan’a uğradık. Kapıda Salim, Affan, Erol ile biraz sohbet ettik.
17 Mayıs’da Şamdan’ın bahçesi açılıyor. İçeride Burak Elmas ve bir grup arkadaşı, eşleriyle birlikte Galatasaray’ın şampiyonluğunu kutluyorlardı.
Yarım saat sonra Arto’nun çalıştığı Keops Eğlence Ünitesi içinde yer alan Club Angel’a gittik. Tıklım tıklımdı. Bereket, Muzi Karaata ve Saffet Arıkan beş kişilik masada iki kişi oturuyordu da onların masasına yerleştik. Daha sonra bize Muzi’nin dünya güzeli kızı, Polo 13’ün başarılı işletmecisi Ali Sayar ve Ragıp Ağbi katıldı. Bu Arto müthiş birşey. Bir kere repertuvarında
yok, yok. Espriler tabanca gibi peş peşe patlıyor. Önce Sevda Demirel, Hande Ataizi arasında yaşanan kavgayı anlattı. Ardından da "Allah başka felaketler yaşatmasın, diye dua ederken biliyorsunuz Yasemin Kozanoğlu-Derya Danacı dün akşam buradaydı, bu kez de onlara tanık oldum" dedi. Vokalisti Nihat’ın apandist ameliyatını Huzur Doğum Evi’nde yaptırmasını ‘ti’ye aldı. Efendim saat 04.30’da evin yolunu tuttuk, tüm ısrarlara rağmen Şayan Çorbacı’sına gitmedim. Çünkü Londra dönüşü iki kilo aldım. Sabahın köründe spora kalkıyorum. Bu arada Allah nazardan saklasın, sevgili yayın yönetmenim Rıfat Ababay beni acayip besliyor. Yeni keşfettiği Etiler Boğaziçi Pastanesi’nden ne bulduysa getiriyor. Vişneli, fındıklı, şam fıstıklı mekikler, limonlu, elmalı kurabiyeler, zeytinli börekler, ay çörekleri, valla dayanamıyorum yiyorum. Çünkü hepsi
birbirinden lezzetli . Boğaziçi Pastanesi telefon numarası: (0212) 265 49 60. Evet
bu günlük de bu kadar. En kötü gününüz benimkinden iyi olsun, kalın sağlıcakla...
Yazara e-mail:
MAGAZİN