Mümin Sekman

Mümin Sekman

Tüm Yazıları

Önce okul hayatında, sonra hayat okulunda sınanıyoruz. Okul dersleri, üniversite sınavları, kız isteme seansları, her an bir sınav. Bir zamanlar Reina, Laila gibi eğlence yerlerinin girişi bile sınav seansı gibiydi!


Şu bahar aylarında, çoğumuzun içini sınanma sıkıntısı kaplamış durumda. Bazılarımız ÖSS, bazılarımız KPSS’ye hazırlanıyor. Sınavlardaki başarı öğrenme performansına bağlı. Ben de bu yazımda başarılı öğrenmek ve öğrenerek başarmak üzerine bazı şeyler anlatmak istedim. İnsanlar öğrenme konusundaki tavırlarına göre iki gruba ayrılıyorlar: gönüllü öğrenenler ve zorunlu öğrenenler!

Haberin Devamı

HER TÜRK SINANMAK  İÇİN DOĞAR
Siz gönüllü öğrenen misiniz, zorunlu öğrenen mi?
Tahmin edeceğiniz üzere, toplumum çoğunluğu zorunlu öğrenenlerden oluşur. Zorunlu öğrenenler, içten gelen istekle değil, dıştan zorlamayla birşeyler öğrenirler. Aslına bakarsınız onlar öğrenmez, onlara öğretilir!
Gönüllü öğrenenler ise, kendi merakını gidermek için öğrenirler. Dıştan zorlamalı disiplin ile değil içten gelen merakla hareket ederler. Bu gruptakiler de kendi içlerinde iki gruba ayrılır. Birincisi, yararlı şeyleri öğrenmeye odaklananlar. İkincisi, sadece ‘ilginç’ buldukları şeylere odaklananlar.
Sadece ilginç bulduklarını öğrenenler, çok şey bilseler de, hayatta başarı gösteremeyebilirler. Çünkü dizi izleyicileri de gönüllü öğrenenler sınıfına girerler ama öğrendikleri onları geliştirmez. Öğrenilen bilgilerin ilginç olduğu kadar yararlı olması da önemlidir.

Okul hayatı bitince hayat okulu başlar Hayatımız iki dönemden oluşuyor: okul hayatı ve hayat okulu!
Ömrümüzün yaklaşık dörtte biri okul hayatında, dörtte üçü hayat okulunda geçiyor. Okul hayatının amacı, hayat okuluna hazırlamak. Aradaki müfredat uyuşmazlığından, hayat okulunda en çok lazım olan bilgileri okul hayatında öğrenemiyoruz.
Okul hayatında öğrenmediğimiz bir kritik şey daha var. Bizler okulda ‘okumayı’ öğreniyoruz, öğrenmeyi değil! Oysa sınavlarda okuma yazma biliyor olmamız değil, okuduklarımızı ne kadar iyi öğrendiğimiz test ediliyor.

Diplomaların son kullanma tarihi kısalıyor
Dünya çok hızlı değişiyor ve ‘öğrenilecekler’ menüsü her geçen gün yenileniyor. Artık ‘hayat boyunca öğrenme’ zorunluluğu var. Diplomaların son kullanma tarihi hızla kısalıyor.
Peki ne yapmalı? Önce öğrenmeyi öğrenmeli! Öğrenmeyi öğrenme, ‘nasıl öğrenmek gerektiğini’ bilerek, aktif bir şekilde öğrenmek demek. Öğrenme metotları ve süreçleri üzerine bilgilendikçe öğrenmeyi öğreniriz.


Başarılı öğrenmek ve öğrenerek başarmak

Doğru, hızlı ve kalıcı öğrenmek için uyulması gereken onlarca kural var. Aşağıda bu kurallardan birkaçını bulacaksınız.

- Öğrenmenin bittiği andan itibaren, ilk on dakika içerisinde yapılan tekrar bilginin kalıcılığını artırır.
- Öğrendiklerimizin %80’ini 24 saat içerisinde unuttuğumuz düşünülmektedir. Uyku sırasında unutma süreci durur. Bu nedenle, uyumadan önce gün içinde öğrenilenlerin tekrarlanması kalıcılığını artırır.
- Bir başkasına öğretmek veya bir başkasına öğretiyormuş gibi konuyu tekrar etmek, bilginin pekişmesini sağlar.
- Yazılı özet çıkararak yapılan tekrar, derin düzeyde kavrayışı artırır.
- Okunan metinden bazı anahtar kelimeler ve veciz sözler çıkararak beyinde tutmak, çağrışımı kolaylaştırır.
- Bir bilgi beyin için yeniyse, ilk defa öğreniliyorsa, birkaç kez tekrar ile akla yerleştirmek gerekir. Ezber ilk kayıt için önemli bir gerekliliktir.
- Öğrenmenin hemen bitiminde, öğrenilen bilgi parçalarının kendi aralarındaki ve bütünle ilişkileri üzerine düşünmek, konuyu sistematik olarak kaydedip hatırlamayı sağlar.
- Beynin öğrenme öncesi bazı ‘ısınma hareketleri’ ile okuma sürecine hazırlanması gerekir.
- Beyin kas sistemiyle çalışmadığı için, fiziksel anlamda yorulmaz. Beynin yorgunluğu monotonluktan kaynaklanır. Uzun süre aynı tekdüze şeye odaklanan beyin gücü yorulur ve zayıflar.
-Unutmayın ki,(B)ilgi beş harflidir, beşte dördü ilgidir!

Son olarak öğrenme konusunda Konfüçyüs’ün bilgece bir sözünü hatırlatmak isterim: “Düşünmeden öğrenmek gereksiz, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.”