AYNADAKİ ‘KEZBAN’ BEN MİYİM YOKSA?

Bazı gerçeklerin saklanamadığı zamanlar vardır. Bikini giydiğimiz anlarda mesela.
Kışı, olimpiyatlara hazırlanma modunda geçirenlerden değilim! O yüzden pazar günü karar verdim bir haftayı bedenime ayıracağım, dışarda bir şey yemeyeceğim, her şeyi kendim hazırlayacağım diye…
Pazartesi manavdaki tüm sarıları, yeşilleri, morları doldurdum eve… Sebze suyuyla başladım olaya. Yıka, ayıkla, sirkeli suda beklet, sık… Salata doğra. Maş fasülyesini, kara buğdayı hazır et. Ödem atıcı su kaynat. Buharda sebze pişir. Meyve yıka. Yeşil çay iç. Çiğ kuruyemişi unutma. Meditasyon yap. Spora git!
Bu arada evdekiler filan umurumda değil tabii! Tamamen kendime konsantreyim.
O da ne? Fırın camının yansımasındaki ‘Kezban’ ben miyim yoksa?
İhmal ettim azıcık kendimi tabii, birinci gün şaşkınlığı!
Akşam aldım bitki çayımı oturdum ‘Paramparça’nın karşısına. Azıcık da gerginim. Bütün gün mutfaktan çıkma, beş kilo toprak mahsülü tüket ve hâlâ açlık hisset!
Gece saat 11, dolaptaki makarnaya aklım takıldı, tadına bakmak istedim, küçük bir kase yedim.
O arada bir tane meyveli yoğurt götürdüm. Küçük bir parça da bitter çikolata. Benimki saat beşe kadar ‘detoks’, beşten sonra ‘retoks’ oldu biraz. Dışarda salata yiyemem, yeşilliklerin temizliği konusunda şüphelerim var. Ayrıca kahvenin yanındaki lokum, ortadaki tatlıdan bir çatal derken bozuluyor olay. Aradım gene manavı! Girdim mutfağa. Ispanak ve semizotuyla balayı yaşıyorum adeta!
Bugün üçüncü günüm. Klavyedeki ellerim buruşuk, parmaklarımda kesikler, tırnaklarım kırmızı pancar gazisi… Reklamlardaki uçan insanlar gibi hafif hissediyorum. Öte yandan ikinci sınıf lokanta çırağı gibiyim. Yarı aç, yorgun.
Güzelleşeyim, genç kalayım derken yeni neslin Emine Beder’i olma yolundayım diyeceğim ama o hiç olmazsa lezzetli yemeklerle yaşıyor. Ben de o da ot!
Kocam sinirliyim diye sitem ediyor, oğlum ilgi istiyor, arkadaşlarım “Kahve içelim” diyor. Çekilin! Daha taze soğan doğrayıp kinoalı kısır yapacağım! Bu öyle bir şey ki evde sırf bu iş için çalışan elemanın olsa gene de eve bağlanman en azından yeşillik işine kafa yorman gerekiyor.
Ne mi yaptım?
Yazıya mola verdim, kendime bir çilekli milföy pasta söyledim. Filtre kahvemi hazırladım. Varsın belimde azıcık simit olsun ama gözümde fer olsun dedim.

Anladık hamilesiniz!

Gelenekselliği lafta kimselere bırakmayan Ece Erken’in kocasıyla elleri karnında pozundan fenalık gelmişti bir aralar.
Sonra baktım birçok ünlüde var aynı fotoğraftan.
Hatta ınstagramı bir kurcalayınca gördüm ki ünsüzlerde de şiş göbek resimleri pek revaçta.
En son Wilma Elles, büyük bir gururla tutmuş hamile göbeğini. Anlıyoruz sevgilinizden, kocanızdan bebek bekliyorsunuz; belli zaten.
Bu pozlarla daha kime, neyi anlatmak istediğinizi bir bilsek…