Geçenlerde kitap alışverişi sonrası kahve eşliğinde aldığım kitapları karıştırıyorum. Çok samimi olmadığım bir arkadaşımın annesine rastladım.
Beni tanıdı, yanıma oturdu, 10 dakikada soru üstüne soru cevapladım. Baktım gözü sürekli masadaki bir şeye takılıyor. ‘Boşanma Sonrası Doğru Kişiyi Bulmak’ adında bir kitap almıştım, ona odaklanmış!
Bu tür kitaplar yazarlar için besin kaynağı. Birilerinin açığı, mutsuzluğu da bazılarının besin kaynağı tabii! Gün geçmiyor ki yeni bir boşanma haberi almayalım. Bakın en son Ece Erken ve Bade İşçil’in evliliklerindeki sallantı gündemde. Boşanmalara değil evli kalanlara şaşırıyor “Onları ne bağlıyor acaba?” diye düşünüyoruz, o derece!
Sadece ünlüler dünyasıyla da sınırlı değil durum! Ufacık sorunda “Haydi eyvallah!” diyenler olduğu gibi “Ne pahasına olursa olsun bu evlilik bitmeyecek” direnişinde olanlar da var.
Ama ikincisi artık biraz daha az sanki… Özellikle kadının ayaklarının üzerinde durduğu batı kesimde…
Tanıştığım bir aile terapisti “Boşanmak için gelen danışanlarıma önce eşinin başkasıyla evlenmesine hazır mısın?” diye soruyorum dedi. “Çocuksuz çiftler buna hazır ama çocuğu olanlar eşlerinin bir daha evlenmeyeceğine dair bir beklenti içinde” diye devam etti. Buna ben de çevremde çok rastlıyorum.
Kadınlar, erkeklerin uzun süre yalnız kalamayacağını unutuyorlar. Erkekler de nedense karılarının bir daha kimseyi bulamayacaklarına inanıyorlar. Evli oldukları kadınlarla ilgili böyle aşağılayıcı bir hissiyatları var.
“Madem onları kimse beğenmez, siz niye onlarla evlendiniz?” diye sormak lazım... O yüzden kocalarından önce ‘şıp’ diye evlenen kadınları alkışlamak geliyor bazen içimden. Artık mutsuz evliliğe kimsenin tahammülü yok ama yalnızlığa da yok. Kadın - erkek herkes iyi - kötü birini buluyor. Tabii bu işin görünen yüzü…
İnsanlar en büyük hataları boşandıktan sonraki ilk birkaç flörtlerinde yapıyorlarmış… Ben değil arkadaşımın annesinin sorularına sebep olan kitap söylüyor. Boşanan tanıdıklarımın hayatlarına şöyle bir baktım da kitap haklı galiba!