Ata Demirer Hürriyet’ten İzzet Çapa’ya “‘Ben çok deliyim’ diyenlere tahammülüm yok” demiş. Alın benden de o kadar!
Yanlış anlamayın, gerçek delilerin başımın üstünde yeri var. Sıradanlığın tepesinde yaşayıp kendilerini sıra dışı, çılgın ilan edenlere sözüm. Bir bakın çevrenizdeki bu insanlara…
Evli olanların; eş, çocuk, iş, gezme - yeme - içme döngüsünde bir yaşamları vardır. Yeni açılan restoranlara, pazar sabahları ailece kahvaltıya giderler. Yazın güney bölgesinde tatiller, kışın kayak, belirli zamanlarda yurt dışı seyahatleri olur… Spor yaparlar. Bazen alkolü abartıp sarhoş olur, çılgınca dans ederler. Çocuklarıyla top oynar, koşar, gülüp eğlenirler… Trendleri takip eder, kaçamak seyahatlere gider, hızlıca bavul hazırlar, her fırsatta yeni yerler keşfederler.
İyi de bunların hiçbiri delilik değil ki! Belli bir gelir düzeyinin yaşam biçimi.
İnsanın çılgın, sıra dışı dolayısıyla ‘deli’ kabul edilmesi için, ne bileyim canını tehlikeye atacak riskler yaşaması, zaman zaman konforundan vazgeçebilmesi, hayatını hesapsız kitapsız değiştirebilmesi gibilerinden örnekler lazım bence.
Demet Akbağ, aynı söyleşide kendisini “Evli, mutlu, sıkıcıyım” olarak tanımlamış. Akbağ hayatına “Sıkıcı” diyorsa bizimkiler ölüm döşeğinde sayılır herhalde. Halihazırda günlük, haftalık rutinimi şuraya yazsam içiniz şişer sıradanlıktan.
İnsanlar gevezelikle, bilmişlikle, cadalozlukla, hareketlilikle, dedikoduculukla, çok arkadaşa sahip olmakla çılgınlığı birbirine karıştırıyor sanırım.
Ata Demirer ve Demet Akbağ’ın röportajlarındaki samimiyet, çabasız komik ve eğlenceli halleri her seferinde koşarak filmlerine gitmeme sebep oluyor.
Filmi oyuncusundan, kitabı yazarından, programı sunucusundan bağımsız sevemiyorum. Sadece iyi film, iyi oyuncu, başarılı kitap, eğlenceli program diye göremiyorum sanata ait şeyleri. Hepsi birden olmalı. Beni içine almalı daha baştan.
O halde bu hafta sonu bir delilik yapıp ‘Niyazi Gül Dörtnala’ filmine gidip çılgınca patlamış mısır yemeliyim, size de tavsiye ederim!
Ayşe Kucuroğlu: Çılgın deyince aklıma gelen ilk isim. Ben, bir taneyle zorlandım. Beş çocuk doğur, şehrin en popüler restoranını işlet, davetten davete koş ve incecik dolaş. Olacak iş değil, ama yapıyor işte!
Ece Vahapoğlu: Onun hızını takip ederken yoruluyorum. Bir bakıyorum Kilimanjora’ya tırmanırken fenalaşıyor sedyede; bir bakıyorum en alçak bölgede denizde. Sürekli de koşuda. Ece’ye ‘çılgın’ az kalır, tam ‘deli’ örneklerinden.
Özgü Namal: Aklıma ilk gelen çılgınlardan biri Namal. Hamile kaldı, evlenmeye gerek duymadı. Dünyanın öbür ucunda doğum yapmak istese her imkanı var. O tuttu evde Türkiye’nin ilk hipnozla doğumunu yaparak Nefes’ine kavuştu.
Davetlerde iki parça şıklığı
İki parçadan oluşan gece kıyafetleriyle dinamik şıklık yaratmak git gide yaygınlaşıyor. Tabii tek parça elbise giymekten daha zor bunu başarmak...
Esen Ziyal, baştan aşağı gri uyumu; Figen Kıral ise tenine çok yakışan sarı bluzu ve dikişine fotoğraftan bile hayran kaldığım sarı detaylı beyaz eteğiyle harika bir şıklık sergilemiş. İkisinin de doğal taranmış saçları, natürel makyajları ve uyumlu aksesuarları görülmeye değer.
Ankara’da yeni buluşma noktası: Deligan’s
Ankara’da yeme - içme sektöründe yeniliğe rastlamak pek kolay değil. Hep aynı yerlerde buluşur Ankaralılar. O yüzden yeni açılan kaliteli ve güzel mekanlar çok önemlidir.
Geçen haftalarda MAG dergisinin sahipleri Beril - Can Çavuşuğlu’nun da ortak olduğu Deligan’s açıldı, Next Level AVM’nin podyum katına… Benim için pek iyi olmadı zira haftayı iki kilo fazlayla kapattım, oreolu
Hakuna Matata tatlısı yüzünden!
Şaka bir yana Ankara’da yaşayanlar ve yolu düşenlere soluklanmak, bir şeyler yemek, içmek için şiddetle tavsiye ederim.