Hep bir dikkat hâli… Her şeyin enerji durumuna bağlaması, bir süre sonra sıkıcılık yaratıyor
Starbucks’ta kahve içiyorum, elimde güzel bir kitap! Karşı masaya yaşlı, çok kibar bir adam oturdu. Belli ki dişleri takma! Ağzına attığı her lokmadan sonra ‘cık, cık’ diye diş temizliğine başlamaz mı! Ruhumu teslim etmek yerine hemen uzaklaşıyorum.
Sayısını bilmediğim kadar spiritüel seminere, seansa ve konferansa gittim…
Günümün hatırı sayılır bir bölümünü çeşitli dualite ve meditasyonlara ayırıyorum. Git gide daha huysuz ve agresif biri oluyorum!
Aman dur Mars dönemimdeyim şuna başlamayayım, bugün ay boşlukta oraya gitmeyeyim; dur dengeleme yapmadım henüz çıkamam, nefes egzersizlerim var yatamam derken hayat geçiyor!
Sonra git gide daha çok çalışan duyu organlarım var… Tam meditasyona başlıyorum, mutfakta pişen yemeğin kokusu koridordan geçip bana ulaşıyor. İç huzurumu yakalamak için oturduğum minderdeki sinirimi tarif edecek kelime yok. Kulaklarım daha fena! Dünya elementlerine uyumlanma egzersizleri yaptım 40 gün! Yapmaz olaydım, her tıkırtı bir sıçrayış! Bu işlerle beraber akışta olmalıyken fazla bilgiden kontrol manyağı oluyorsun.
Egonu aşağıya çekmen gerekirken çok bilmişlikten tavana yapışıyor o ego!
Etrafımda bu tür mevzulara meraklı kişilerin çoğunda durum aynı! Gerginlik, asabiyet had safhada!
“Yargılamamak lazım” diyoruz, herkesin çakralarını dikizliyoruz. Tam eğleneceğiz, birinden bahsediyoruz; “O senin yansıman” diyor karşımdaki! Ben şu an onu yansımam değil dedikodusunu yaparak kıtır kıtır yiyeceğim bir kraker olarak görmek istiyorum. Tamam koşulsuz sevgi önemli. Zaten ayakkabı, çanta ve pırlantaları koşulsuzca seviyoruz!
Gülmek de varoluşa ait değil mi? Tam bunları düşünürken karşıma ‘Kişisel Gerilim’ (DeXPlus Yayınları) adlı kitap çıktı!
Yazar İdil Hazan Kohen, şu anda ortalıktaki bu ruhani arayış çılgınlığını çok sevimli ve doğru tespitlerle ele almış.
Belli ki Kohen de bu konulara uzak değil ve belli ki onda da soru işaretleri var. Ben bayıldım. Biraz eğlenmek istiyorsanız kaçırmayın derim!
Moda haftalarında defilelerin ilgi çekmesi için tasarımların muhteşemliği yetmiyor. Özellikle en tepeleri hedefleyen modaevleri, çıtalarını her geçen gün farklılaştırmak zorunda. Dikkat edin; yükseltmek de yetmiyor çıtayı, farklı bir imza şart artık. Chanel, modanın günden güne sokağa dökülmesinden yola çıkarak geçen sene defilesini süpermarket konseptinde gerçekleştirmiş ve büyük yankı uyandırmıştı. Bu sene de bir Parisienne olarak ‘Brasserie Chanel’ konseptiyle çıktı modaseverlerin karşısına ve yine tam not aldı. Seneye ne yapar bilmiyorum ama catwalk’la yetinmeyeceği kesin!