Neslihan Özyükseler Tanış

Neslihan Özyükseler Tanış

ozyukselerneslihan@gmail.com

Tüm Yazıları

Her sabah Instagram’da karşılaştığımız şey neredeyse amuda kalkmış bir sosyal medya ünlüsü…
Markalar, takipçisi bol bir sosyal medya fenomenini alıyor giydiriyor, gezdiriyor, yüzünü boyuyor, yediriyor, içiriyor…
Söz konusu kişi de tanıtımını yaptığı ürünü allıyor, pulluyor, övüyor ve takipçilerine sunuyor… Sonuçta alan razı satan razı, ortada yanlış olan hiçbir şey yok…
Ama acaba bunlar biraz daha ustaca, yaratıcı olamaz mı merak ediyorum… Bazen o kadar açık ve seçik reklam kokuyor ki…
‘Bu resimde ürün yerleştirme vardır’ yazısından farkı yok çoğunun. Paylaşımlarda parantez içinde şunu okuyorum çoğu zaman: ‘Parayı cebe indirdim, hak etmem lazım’, ‘Bu işi sana verdik ama hadi bakalım görelim neymiş gücün, geri dönüşün ne olacak?’, ‘Beleş yiyip içtim şimdi fotoğraf vakti’, ‘Üç gündür ağırlıyoruz sizi, zahmet olmazsa SPA merkezini de araya sıkıştırın’…
İşte bana, bu ve bunun gibi düşünceler yaratan hesaplar biraz çiğ gelmeye başladı… Hep tekrar… Farklı bir şey olmuyor, olamıyor…
Bir kişi 20 tane markayla çalışıyor…
Ve tabii gerçeklikten çok uzaklaşılıyor…
Çünkü bu işler yeni sayılır ve aslında
her iki taraf da yeterince rahat ve tatminkâr değil…
Yani tanıtımı sosyal medya şöhretlisine veren markalarda hâlâ soru işareti var…Söz konusu tanıtımın getirisini çok net görmek istiyorlar…
Tanıtımı para karşılığı yapan sosyal medya şöhretlisine de yansıyor bu doğal olarak…
Ve hayatını sadece bu işten kazananlar aslında bir taraftan korku içinde…Çünkü her şey çok çabuk değişiyor. Bir haftada başka mecralara kayabiliyor ilgi…
Haklı olarak kısa zamanda küpü doldurma derdindeler… Her teklife “Evet” diyorlar ve haliyle her ürüne benzer tanıtım yapılıyor… Koşuşturmaktan yeni bir fikir üretmeye zaman yok!
Hırs büyük, pasta geniş ama pastadan pay almak isteyen kitle her saat büyüyor…
Markalar hâlâ yazılı basından vazgeçmiş değiller… Hâl böyle olunca ‘diken üstünde yürüme’ hali ister istemez yansıyor o şahane görsellere…

Haberin Devamı

İSTANBUL’DAN İSTANBUL’A DEVRİ ALEM
Büyüklerimiz “Allah insana vermeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz” derler ya, gezgin Ali Eriç bunun iyi bir örneği… Çocukluğunda harita ve ansiklopedilerle yaptığı hayali, seyahatleri 57 yaşında 1137 gün İstanbul’dan başlayıp İstanbul’da biten bir dünya yolculuğuyla gerçeğe döndü.
Eşi bu konuda çok desteklemiş kendisini. “Ne kadınlar var!” mı desem? “Oh üç yıl boyunca yemek, gömleğin yakasının ütüsü olmamış derdi yok, ortalığı kirleten de yok” mu desem bilemedim… Şaka bir yana, Ali Eriç seyahat esnasında Moğolistan, Doğu Sibirya, Alaska’nın kuzeyi, Demokratik Kongo ve Moritanya’nın Sahra tarafında fiziksel ve psikolojik olarak zorlanmış. Özellikle Kongo’da seyahat tam bir kaosa dönmüş, anlattığına göre.
Sponsor aramamış çünkü hiçbir formaliteye, kurala uymaksızın özgür olmak istemiş.
1137 günün toplam maliyetini söylemiyor. Diyor ki “Amacım gençleri uzun soluklu seyahatler için cesaretlendirmek. Harcadığım parayı söyleyip sanki dev bir bütçe lazım hissi uyandırmak istemiyorum. Başlangıç hedefim günlük 75 dolar’lık bir bütçeydi. Üzerine çıktığım yerler oldu.”
Eriç’in hayalinin gerçekleşmiş olmasının bizler açısından en güzel tarafı ‘İstanbul’dan İstanbul’a Bir Dünya Seyahati’ adında bir kitapla okura ulaştırmış olması. Üstelik kitabın geliri TEGV’e bağışlanacak.