‘Rome’, kendi türü arasında ‘The Tudors’dan daha hareketli, ‘Spartacus’den daha karakterli bir dizi
‘Rome’, kendi türü arasında ‘The Tudors’dan daha hareketli, ‘Spartacus’den daha karakterli bir dizi. En kötü yanı, sadece 2 sezon sürmesi
Tarihi diziler oldum olası ilgimi çekmiştir. Anlattığı dönemle birebir örtüşmese de, kostümleri ve dekorları beni o zamana götürür hep. Sadece 2 sezon süren ‘Rome’, bu türün en başarılı örneklerinden. Roma’nın politik oyunlarını, ticari, sosyal ve cinsel hayatını açıklıkla anlatarak kirli ve yozlaşmış dönemi gözler önüne seriyor.
‘Rome’; entrika, aşk, seks, ölüm ve kanı gösteren, bunu yaparken de dozajını iyi ayarlayan bir yapım. BBC’yle ortak olsa da klasik bir HBO dizisi aslında. Bunu her çizgisiyle fark ediyorsunuz. Dizide en çok dikkatimi çeken; karakterlerin kesinlikle ‘tanrılaştırılmamış’ olmaları. Sezar’ın epilepsi hastalığından Cicero’nun korkaklığına, Marc Antony’nin içki ve kadın düşkünlüğünden, Octavianus’un kız kardeşiyle yaşadığı ensest ilişkiye kadar her türlü detaya yer verilmiş. Bu kişiler tarihe damga vursa da sonuçta hepsi insan. Sanırım bu yönüyle diziyi daha çok benimsiyoruz. Ayrıca o bildik klişeler yok. İlk sezonun sonundaki şaheser suikast sırasında, Sezar dillere pelesenk olmuş “Sen de mi Brütüs?” bile demiyor.
Detaylara dikkat
Dizide duvarlardaki resimler çok ilgi çekici, ayrıca gülümsetmeyi başarıyor. Hemen hemen hepsi cinsellikle alakalı olan çizimler, o dönemin kendine has mesajlaşması gibi. Bir de meydanda duyuru yapan o abi yok mu? Ufak bir ayrıntı ama dönemi anlatmadaki katkısı tartışılmaz. Jenerik müziğini de unutmamak lazım. Kadınların tarihteki gücüne de değinmeden geçemeyeceğim. Biz şu sıralar ‘Muhteşem Yüzyıl’da Hürrem’in entrikalarını izleyeduralım; ‘Rome’da da benzer örnekler çoğunlukta. Sezar’ın yeğeni Atia’nın kötülükleri, Brütüs’ü yöneten annesinin oyunları ve tabii ki Kleopatra... Hepsi tarihin akışını etkiliyor ve erkeğin de gücü elinde tuttuğunu düşünmesini sağlıyor. Kararlar çoğunlukla yatak odalarında alınıyor, sadece mecliste dillendiriliyor.
Pullo ve Vorenus
‘Rome’, Sezar’ıyla, Antony’siyle, Atia ve Cicero’suyla sağlam karakterlere sahip. Fakat bu kişiler kadar dizide önemli yer tutan iki asker var: 13. Lejyon’dan Titus Pullo ve Lucius Vorenus. Çok iyi dost olan bu ikili, dizi boyunca belki de en sevdiğimiz karakterler oluyor. Haşarı Titus Pullo’ya başını derde sokmaması için dua edip, düz mantık Vorenus’a biraz esnek olması yönünde seslenirken bulabilirsiniz kendinizi. Lucius Vorenus’u Kevin McKidd oynarken, Titus Pullo’yu ‘Dexter’da Isaac Sirko karakteriyle gördüğümüz Ray Stevenson ete kemiğe büründürüyor.
Dizinin en cesur(!) karakterlerinden Atia’yı canlandıran Polly Walker göze olduğu kadar akıla da hitap ediyor. Zira entrika üzerine entrika çeviriyor. Şu sıralar ‘The Following’te izlediğimiz James Purefoy’sa, Mark Antony rolüyle dizinin dinamiklerinden biri olmuş. Hep yönlendirilen ve baskı altında kararlar alan Brütüs’ü canlandıran Tobias Menzies’se, adamın acizliğini seyirciye her yönüyle veriyor.
‘Spartacus’den daha asil
‘Rome’un bazı sahneleri oldukça sinematografik. Bunda hiç kuşkusuz pahalı bütçesi rol oynuyor. 6 sezon planlanan dizinin 2 sezon sürmesine de sebep olan aynı şey aslında. Ayrıca tadında şiddet ve cinsellikle ‘Spartacus’den daha asil duruyor. Ve senaryo olarak da birkaç gömlek üstün. 22 bölüm boyunca Roma’nın o şaşaalı döneminde yaşamak isterseniz, mutlaka izleyin derim.
DİZİNİN KÜNYESİ
Kevin McKidd (Lucius Vorenus)
Ray Stevenson (Titus Pullo)
Polly Walker (Atia)
James Purefoy (Marc Antony)
Ciaran Hinds (Julius Sezar)
KISA KISA...
* Alexis Biedel, Fox’un yeni komedisi ‘Friends And Family’de rol alacak.
* ABC’nin yeni dizisi ‘Zero Hour’, 3. bölüm sonunda iptal edildi.
* FX’in çizgi dizisi ‘Archer’, 5. sezon onayını aldı.