Cadde "Onun kadar sığ, sinir kadın görmedim"

"Onun kadar sığ, sinir kadın görmedim"

28.09.2011 - 10:10 | Son Güncellenme:

Burcu Esmersoy: "Geçen seneye kadar magazin dünyasında öyle bir Burcu Esmersoy vardı ki... Onun kadar sığ, sinir kadın görmedim. Ben de o Burcu Esmersoy’dan hoşlanmıyorum. Dünya umrunda olmayan, ışıltılar içerisinde yaşayan biri..."

Onun kadar sığ, sinir kadın görmedim

Aynı anda ‘Memoli’ dizisi, ‘Güz Gecesi’ ve reklam kampanyası çalışmaları... Biri ‘tuşunuza’ mı bastı?
Dışarıdan tuşa basılmış gibi gözüküyor, doğrudur. Fakat yılların birikimi var. Zamanı gelmişti. 10 küsur yıldır bu sektördeydim. Bu projeler için hazır hissediyordum. Bir senedir yerinde saymaya başladığımı hissetmiştim. Şov ve sunuculuk tarafında kesinlikle kalacağım. Oyunculuğu beraber göreceğiz.

“Kesinlikle kalacağım” demek acayip bir özgüven...
Tabii ki, kalacağım. Oyunculuğu bilemem, göreceğiz. Ama sunuculuk ve şov programları konusunda kimseye laf söyletmem.

Oyunculukta nasıl bir heyecan hâkim?
Çok yabancı olduğum bir ortam değil. Alışma süreci çabuk geçti. Set ekibinin de etkisi var. Cengiz Semercioğlu “Oyuncular artık ‘Sette çok iyi anlaşıyoruz’ palavrasını bıraksın” yazmıştı. Benimkinde doğruluk payı var. Çok yeni bir ekibiz. Ben de herkes gibiyim. Damarıma basılmadığı sürece gayet sakinim.

‘Memoli’nin tanıdık bir hikâye oluşu avantaj mı dezavantaj mı?
Stres yaratmıyor, aksine rahatlatıyor. Eski dizinin devamı niteliğinde. Görev aynı, insanlar farklı. Meltem Cumbul karakteri yerine gelen biri değilim. Yeni bir karakteri canlandırıyorum.

“Ya kıvıramazsam” hissi?
Kendime en az üç, en fazla altı bölümlük bir süre tanıdım. ‘Benim’ diyen bir oyuncu bile performansının oturması için kendine üç, dört bölümlük zaman tanır. Bakalım...

Oyunculuğunuzun başarılı bulunmadığını farz edelim. Oyunculuk defterini kapatır mısınız?
Yok, daha da hırslanırım sanırım.

Ya olacak, ya olacak yani?
Aynen öyle. Ekrana bakıp “Şu bile beceriyorsa, ben kesin beceririm” dediğim oluyor.

Güz Gecesi’nde ekrandan yansıyan hissiyat fazla ciddiyet, dersine eksiksiz çalışmışlık...
İşimi ciddiye alıyorum. Her program öncesi çok çalışıyorum. Yanımda Yekta Kopan gibi kültür seviyesi yüksek biri varken, yanında sırıtmamak için ekstra çaba sarf ediyorum.

Yanınızda kültürlü biri var. ‘Güzel kadın’ kontenjanından yararlanın; keyfinize bakın...
Bana yakışmaz. ‘Güzel kadın’ kontenjanından bir yerde kalınabildiğini düşünmüyorum. En fazla bir iki sene idare edersiniz. Sonra, yerinizi başka bir güzel kadın alır.

Güzel olmanın yanında ‘hem akıllı, hem çalışkan’ olduğunuzu kanıtlamak için mi çalışkanlık?
Tabii ki... Daha çok çalışıyorsun. Güzel insanlar sanılanın aksine, kendini kanıtlama çabası yüzünden daha zor bir hayat sürüyor.

Kanıtladınız mı?
Hayır, asla. Hiç “Tamam, ben oldum” demedim.

Bir yandan magazin için nefis bir malzemesiniz.
Deri kalınlaşması denen bir hastalıkla... Çok kafaya takıyordum. Zamanla fark ettim ki Türkiye’nin toplam nüfusuna kendimi doğru anlatma imkânım yok. İlle de herkes beni sevsin değil de herkes doğruyu bilsin istiyorsunuz. Olmuyor. Zamanla “Koyver gitsin” diyorsun. Geçen seneye kadar magazin dünyasında öyle bir Burcu Esmersoy vardı ki... Onun kadar sığ, sinir kadın görmedim. Ben de o Burcu Esmersoy’dan hoşlanmıyorum. Dünya umrunda olmayan, ışıltılar içerisinde yaşayan biri...

Onu kim yarattı?
Şov dünyasında neyin prim yapacağını bilen gayet zeki insanlar var. Onların eseri. O kız başka bir kız, ben başka... Bir medya maymunu Burcu var, bir de ondan nefret eden bir Burcu...

Hiç şöhretten gözününüzün kamaştığı bir süreç olmadı mı?
‘98’di sanırım. Güzelik yarışması sonrası kendimi ‘eller havaya’ modunda yakaladım. “Ne yapıyorum?” dedim. Anında caydım o ortamlardan. Yaptığımız işte her an gözünüz kamaşabilir. Bu konuda hep bilincim açık oldu. İşten temizlik görevlilerine “İyi akşamlar” demeden çıkarsam mesela, hemen toparlarım kendimi.

Haberin Devamı

Ali Tufan Koç / Radikal