Op. Dr. Ziya Saylan

Op. Dr. Ziya Saylan

ziya@saylan.com

Tüm Yazıları

Biz yaşlı doktorlar, biraz da isteyerek mesleğimizin kölesi olduk. Bugün belki iyi bir yere geldik, isim ve çevre yaptık ama bunun bedeli olarak ailelerimizi ihmal ettik

Sevgili genç meslektaşlarım, 14 Mart Tıp Bayramı, bir hafta boyunca sağlık sorunlarının da gündeme getirildiği, çalışanlara adanmış, o tarihte sadece ülkemizde kutlanan, Türk doktorlarına özel bir bayram. ABD ve Hindistan gibi bazı ülkelerde farklı tarihlerde benzer günler kutlanıyor ama en eski ve geleneksel hale gelmiş olanı, bizimki.
Yaşayarak öğreniyorsunuz, doktorluk zor ve nankör bir meslek. Çoğu insan doktoru, diğer bütün mesleklerdeki insanlar gibi görevini yapan herhangi biri olarak görür. Hangi koşullarda çalışıldığı ve ne gibi fedakârlıklar yapıldığı düşünülmez. Hatta doktor hastasını iyileştiremezse, şimdilerde sıkça görüldüğü gibi cezalandırılmayı, öldürülmeyi, en azından sıkı bir dayağı hak ettiği düşünülür ve öyle davranılır!

Doktor da bir insan
Doktor hastasını iyileştirdiği zaman ona bir teşekkürü çok gören hasta ve hasta yakınıysa o kadar çok ki! Bütün hastalar ve hasta yakınları, doktorun hangi koşullarda olursa olsun, hemen hastayla ilgilenmesini, bu arada şefkatli ve güler yüzlü olmasını, en kısa sürede hastayı iyileştirmesini bekler. Oysa doktor da hastası gibi normal bir insandır, iş yoğunluğu, nöbetler ve hastalarının verdiği stres altında bunalmış olabilir. Üstelik her hasta iyileşecek diye bir kural da yoktur, iyileşmesi mümkün olmayan ölümcül hastalıklar da var. Ama kötü sonuçla karşılaşıldığı zaman hasta sahibine göre bu, mutlaka doktorun hatasıdır ve fatura ona kesilir.

“Babam uykuda para kazanıyor”
Bugün kendisi de doktor olan oğluma beş yaşındayken, “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorduklarında “Babam gibi doktor olacağım. Ne güzel meslek, devamlı uyuyor. İşten eve gelip yatıp uyuyor. Eve gelmeyince annem, ‘Baban bu gece hastanede uyuyacak’ diyor. Babam uykuda para kazanıyor” derdi.
Eskiden nöbetler bir hafta sürerdi. Nöbet sonrası eve geldiğimde çocuklar herhalde, “Kim bu amca?” diye birbirlerine soruyordu. Doktorlar hastalara ve ailelerine yardımcı olmak için eğitilirler ama bu arada ailelerini, en önemlisi kendilerini ihmal ederler. Doktorun kendine sorması ve dengelemesi gereken soru, hastalarıyla ne kadar, ailesiyle ne kadar beraber olduğudur. Çünkü mesleğini ve hastalarını ön planda tutan doktorun ailesinde sorunlar başlar. Ayrıca çok çalışan bir doktor düzensiz beslenir, kilo alır, kan şekeri yükselir, eşiyle arası bozulur, arkadaşları gün geçtikçe azalır, kalp şikayetleri başlar, tansiyonu yükselir, kendine dikkat etmez ve sonunda kendisi de hasta olur!

Büyük baskı altındalar
Günü 25 saate çıkartamayacağınıza göre, mevcut 24 saati daha iyi kullanmalısınız. Hem de geç kalmadan! Bunları anlatırken kolay olmadığını da biliyorum, genç doktorlar iş yerlerinde büyük baskı altında çalışıyor, performansa göre maaş alıyor, yerleri garanti değil, az para kazanıyor. Üstelik çok uzun süren eğitimleri yüzünden para kazanmaya da geç başlıyorlar.
Büyük bir haksızlık olarak mecburi hizmet uygulanan tek meslek dalındalar. Ve meslekleri gereği, tıp sürekli geliştiği ve yeni teknolojiler uygulandığı için hiç bitmeyen öğrenme süreci içinde olmak zorundalar. Gelişmeleri takip etmeyen ve yeni yöntemleri bilmeyen bir doktor çok kısa sürede yarış dışı kalır.
Biz yaşlı doktorlar, biraz da isteyerek mesleğimizin kölesi olduk. Bugün belki iyi bir yere geldik, isim ve çevre yaptık ama bunun bedeli olarak ailelerimizi ihmal ettik. Amerikalı doktor arkadaşım, ünlü estetik cerrah Aiache’nin oğlunun, “Babam bana hiç vakit ayırmadı” diye mektup bırakıp intihar etmesi beni çok etkiledi ve en azından bir süre tekrar ailemi keşfetmeye çalıştım.
Genç meslektaşlarıma bu anlattıklarım ışığında şunu tavsiye ediyorum: Zamanınızı dengeli kullanın. Ailenize, kendinize, arkadaşlarınıza ve özellikle çocuklarınıza daha çok vakit ayırın. Bir gün ünlü ve servet sahibi bir doktor olduğunuzda siz isteseniz de bu kez onları bulamayacaksınız. Çocukluklarınızı geri getirmek mümkün olmayacak.
Ailenizle seyahat edin, gezin, hobiler geliştirin. Kongre ziyaretlerinizi uzatın, bunu bir eğlenceye dönüştürün, daha çok tatil yapın. Bu sayede enerji toplar ve seyahat sonrası daha verimli çalışırsınız. Güzel bir mesleğe sahipsiniz, sadece zorluklarını değil, güzel yanlarını da yaşayın, mutlu olun. 14 Mart Tıp Bayramı’nız kutlu olsun.