29.04.2012 - 22:44 | Son Güncellenme:
Çeviri: Neşe Mesutoğlu
Paris Match dergisine verdiği röportajda çocukları büyüdükten sonra kariyerine odaklanmayı planladığını anlattı. Aktris, “Temiz bir kalbiniz varsa ve mümkün olanın en iyisini yapmaya çalışıyorsanız, hayat size izlemeniz gereken yolu gösteriyor” diyor
Gwyneth Paltrow, mutluluğun kendi elimizde olduğunu hatırlatıyor bize. ‘İhtişam içindeki Hollywood starı’ defterini kapatmış görünüyor. O kendi hayatını seçmiş durumda. Kolay erişilebilir, olağan ve hatta sıkıcı. Hatta ünlü bir oyuncu olduğunu unutacağız neredeyse.
Ne de olsa birkaç yıldır kırmızı halıda ve çekim platolarında görünmüyor. Bundan 2003’te evlendiği eşi Chris Martin ve iki çocuğu sorumlu. 2004’te dünyaya gelen kızı Apple (Elma), ayakları yere basan, sakin ve eğlenceli bir çocuk. İsmi gibi yumuşak ve tatlı. 8 Nisan 2006’da doğan kardeşi Moses ise (Musa), hassas ve coşkulu. Biraz sert ve gerektiğinde gürültücü. Tam bir erkek çocuğu.
“Beni, çocuklarımı okuldan almak, onları teneffüs saatinde izlemekten daha mutlu eden hiçbir şey yok” diyor. Kendini iyi hissetmek için bir reçetesi var mı? Var ve bunu paylaşmaktan çekinmiyor: “Eğer iyi beslenir, insanlar hakkında olumsuz konuşmaz, düzenli olarak spor ve meditasyon yaparsanız hayatınız iki hafta içinde değişecektir.”
Hayatın anlamını bulmuşGüzel yıldız tüm zamanını adayarak kuruyor bu dengeyi: “20-30 yaşlarım arasında yaklaşık 30 filmde rol aldım. Hayatım bomboştu. Kendi kendime ‘Tüm bunlar neye yarayacak?’, ‘Ne anlamı var?’, ‘Yaşam kalitesi nerede?’ diye sormaya başlamıştım. Kendimi hiçbir şeyle yüzleşemeyecek kadar yetersiz hissediyordum. Apple doğduğunda tamamen tatmin olmuş hissettim. Böylece oyunculuk arzum kayboldu” diyor.
Sıkı filmler, sansasyonel ilişkiler
Oysa, 1972 yılında sinemanın tam merkezinde Los Angeles’ta dünyaya geldi. Babası Bruce Paltrow televizyon dizilerinin ünlü prodüktörlerindendi. Annesi Blythe Danner ise bir tiyatro sanatçısı. Kaliforniya Üniversitesi’nde kısa bir süre sanat tarihi eğitimi aldıktan sonra setlerde boy göstermeye başlamayı seçti. Ailesi önceleri onun Hollywood’ta kariyer yapmasına karşı çıktı. Kısa zamanda fikirlerini değiştirmeyi başardı. Oyunculuk dersleri almaya başladı. Bunun üzerine babası ona yönettiği bir dizide rol verdi, annesi Çehov’un bir tiyatro eserinde sahneyi onunla paylaştı. Vaftiz babası Steven Spielberg ise, 1991’de ‘Hook’ filminde tatlı ve masum Wendy karakteri için onu seçti. Aynı yıl ‘Shout’ta John Travolta ile oynadı. David Fincher’in 1995 tarihli ‘Yedi’si ona şöhreti getirdi. Senede dört film çevirmeye başlayan yıldız, 1999’da ’Aşık Shakespeare’ filmindeki rolüyle Oscar’ı kucakladı. Henüz 27 yaşında muhteşem bir kariyere ve renkli bir aşk hayatına sahipti.
1997’de ‘Dünyanın en seksi erkeği’ Brad Pitt’le nişanı uzun sürmedi. Bu aşkı; Ben Affleck, Viggo Mortensen, Aaron Eckhart, Bryan Adams, Luke Wilson ve hatta İspanya Prensi Felipe ile yaşadığı ilişkiler izledi. Bu ilişkilerden bazılarını ‘casting hatası’ olarak gördüğünü gizlemedi: “Pek çok hata yaptım. İnsan bu hatalar sayesinde doğru yolu buluyor. Beyaz atlı prensini arayan aktris, 2002 Ekim ayında Chris Martin’e rastlayınca hayatı değişti.
Yarı zamanlı anneliği reddettiBugün 40 yaşında. “Bazıları kariyerimi kurban ettiğim için deli olduğumu düşünüyor. Ama çocukluğumdan bu yana hep anne olmak istedim. Her şey bir yana çocuklarımı dadıların büyütmesine müsaade edemem” diyor ünlü yıldız. Yarı zamanlı bir anne olmayı reddediyor. Tam tersine “Süper bir rolü elimden mi kaçırdım? Sorun değil. Başkası çıkacaktır. Ailem her şeyden önce gelecek” diyor.
Paltrow, kadın oyuncuları da ikiyüzlü buluyor: “Her şeye yetiştiğini iddia edenlere inanmıyorum. Güneş doğmadan uyanıp akşam yemeği saatinde çocuklar uyurken eve girdiğim oldu. Tüyler ürperticiydi.” Bunun üzerine çalışma ritmini azaltmaya karar verdi. Bu cümleler de ona ait: “Yakınlarım ve sevdiklerim dışındaki insanların fikirleri benim için önemli değil. İnsan bunu bir kez fark edince hayatta serinkanlılıkla ilerleyebiliyor. Mutluluk içinizden gelir. Var olmak için başkalarının bakışlarına ihtiyacınız varsa, hiçbir zaman bir yere varamazsınız.”
Spor onun için vazgeçilmez. “Zinde bir hayat için haftada altı gün, günde bir buçuk saat spor ve aerobik dansı yapmak şart. Kırmızı et, balık ve kümes hayvanı yemek yok. Sigara ve uyuşturucu yasak. İyi bir kırmızı şarap serbest!” diyor.
Her hafta New York’taki psikoloğuyla görüşmeyi ihmal etmiyor. “Anladım ki hayat kısa. Artık kendimi tanıyorum. Kendimi anlıyorum ve kabul ediyorum. 20 yaşımdakine göre bin kat daha iyi hissediyorum” diyor ve ekliyor: “En iyi rollerini 60 yaşında oynayan annem gibi kariyerime sonra yine devam edeceğim. Temiz bir kalbiniz varsa ve mümkün olanın en iyisini yapmaya çalışıyorsanız hayat size izlemeniz gereken yolu gösteriyor.”