27.01.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
İLKNUR TAŞ
İlk sinema filmi “İki Genç Kız”la Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü alan Vildan Atasever, rol aldığı projelerle her geçen gün adından daha çok söz ettiriyor.
Aldığı Altın Portakal ödülünün ruhuna ışık gibi geldiğini dile getiren Atasever, “Ben şöhret değil, oyuncuyum” diyor.
“Gece Sesleri” dizisi neredeyse üç haftada bir yayınlanıyor. Çekimler durduruldu mu?
Evet, üç hafta yayınlanmadı ve ardından yeni bölüm yayınlandı. Tüm kanalların uyguladığı bir strateji var. Dört reklam kuşağı girmeleri gerekiyor. Bu inanılmaz kötü bir durum. Seven insanlar takip ediyor ama ne olursa olsun bizim için dezavantaj. Stoklu çalıştığımız için 20 gündür çekim yapmıyoruz. Bu durum ekibi de birbirinden kopartıyor. Tekrar sete gidince yeni baştan bir durum oluyor. Ama her şeye rağmen sokakta dizimizle ilgili çok güzel tepkiler alıyorum.
Bölüm başına ücret alıyorsunuz. Yeni bölümlerin yayınlanmaması maddi olarak sizi nasıl etkiledi?
Biz de maddi olarak zorlanıyoruz. İnsanlar dizilerin hemen çekildiğini ve çok paralar kazandığımızı sanıyorlar. Düşündükleri kadar büyük paralar kazanmıyoruz. Allah’a şükürler olsun ki bu krizde hâlâ işimiz var diye düşünüyorum.
Dizide kuşak çatışması var. Siz gerçek hayatta ailenizle kuşak çatışması yaşıyor musunuz?
Ailelerimizin yaşadığı dönemle, bizim yaşadığımız dönem tabii ki farklı. Ben bile benden 10 yaş küçük insanları görünce şaşırıyorum, tedirginlik duyuyorum. Teknolojiye biz bile yetişemiyoruz.
Lise yıllarında çok çatışırdık. Mesela oyuncu olma sevdama çok kızarlardı. Arkadaşlarımla cafe’ye gidip oturmama izin vermezlerdi. Ama şimdi pek çatıştığımız söylenemez çünkü tam onların istedikleri gibi bir kız oldum (Gülüyor). Sakinim, evden dışarı adım atmıyorum. İşim ve evim arasında mekik dokuyorum. Ailemle zaman geçiriyorum.
Dışarı çıkmayı neden tercih etmiyorsunuz?
O kadar tehlikeli ki. İnsan sokağa çıkıp dolaşmaya korkar oldu. Hayat pahalı, kriz var, sokaklar kirli. Bir de büyüyorsunuz tabii. Zaman insanı sakinleştiriyor. Eskisi gibi her şeye pembe gözlükle bakamıyorsun. Daha çok sorguluyorsun. Dışarıda eğlenmek yerine evde arkadaşlarımla oturup sohbet etmeyi tercih ediyorum.
Beş çocuklu bir aileden geliyorsunuz. Babanız oyuncu olmanızı istememiş. Nasıl ikna ettiniz?
Ben memur çocuğuyum. Babam kızdıkça ben yalvarıyordum. Büyük bir çaba sonucu ikna ettim ama iki kez konservatuvar sınavlarına girmeme rağmen kazanamadım. Sonra TÜRVAK’a burslu girdim. Baktılar ki, ben gerçekten oyuncu olmak istiyorum destek olmaya başladılar. Babam hep “Ben polisim, sen avukat ol” derdi. Annem de nedense hep eczacı ya da öğretmen olmamı isterdi. Ama ben tüm bu isteklere rağmen oyuncu olmayı kafama koymuştum. Şimdi işimi çok severek yapıyorum.
“İki Genç Kız” filminden sonra yıldızınız parladı. Buralarda olmayı hayal ediyor muydunuz?
Hayalim oyuncu olmaktı ve onun için çok mücadele ettim. Oyunculuğumu her anlamda besledim. Okuldan mezun olduktan sonra hızlı bir şekilde ilerledim. “İki Genç Kız” romanını okumuş ve keşke film yapılsa ve ben oynasaydım demiştim. Seçmelere gittim. Yüzlerce oyuncu arasından seçildim. Ardından “Kadın İsterse” geldi. Şanslıydım, iyi isimlerle, iyi senarist, yönetmen ve teknik ekiple çalıştım. İçime çok inanırım. Hep yüreğimin sesini dinledim. Sonrası benim elimdeydi ve çok çalıştım, mücadele ettim.