Evet, sevgili okur sonunda yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak üzere İstanbul’u terk ediyorum. Normalde burada ‘Yazarımız izinde olduğu için yazısını yayımlayamıyoruz’ gibi bir açıklama olurdu ama tercih etmedim zira Twitter hakkında söylemek istediklerim var.
Gündemin bu kadar hızlı değiştiği bir başka ülke yoktur herhalde. Birileri, bizim uzun uzun tartışmamızı istedikleri(!) konuları kuşlara yem atar gibi önümüze getiriyor her gün.
Bizler de aynen onların istedikleri gibi Twitter’da birbirimizi yiyoruz. Eskiden rakı sofrasında kurtarılan memleket, teknoloji sağolsun her gün klavye başında kurtarılıyor. Ne âlâ!
Kürtaj, savaş SMS ispiyonu derken...
Önce kürtajı konuştuk; “Benim bedenim, benim kararım” dedik ve gerek Twitter gerekse eposta aracılığıyla “Siz çok kürtaj yaptırdınız herhalde. Meseleye epey hâkimsiniz” tarzında sığ tepkilerle karşılaştık. Yılmadık, güldük geçtik. En fazla ‘RT’ledik...
Ardından Suriye’de düşürülen uçak meselesi başladı. Klavye başında savaş tellallığı yapmak birçok insana kolay geldi. “Savaş hiçbir şeyi çözmez” dedik, “Vatan haini” olduk. Yetmedi, askerliğini yaptığından dâhi şüphe ettiğim birtakım insanlar Twitter’da 3’üncü Dünya Savaşı’nı başlattılar. Pek tabii ki savaşı Türkiye kazandı ve dünyaya hakim oldu!!! ( Aranızda Muhteşem Yüzyıl’ın reyting rekorları kırmasına şaşıran yoktur herhalde)
Ben ülkeyi terk etmeden önce de Sağlık Bakanlığı’nın hamileliği SMS yoluyla aileye bildirme daha doğrusu ‘tebrik’ süsü verilmiş ispiyonlama girişimini konuşuyorduk. Tüm gün Twitter’da “Kızınız dün akşam Ali’lerde kalmadı”, “Oğlunuz biraz önce prezervatif aldı” şeklinde mesajlar okudum. Konuyla ilgili ciddi bir şeyler yazmaya kalkışanların aldığı tepkiyse kürtajdakine benzerdi. “Ooo siz bu konuyu bu kadar dert ettiğinize göre bir yaranız var” gibi...
Tamam, Twitter iyi ki var; gündemi takip etmek için harika bir yol ama bazen ipin ucunu kaçırıyoruz bence. Birçok kişi sırf popüler olmak, takipçi sayısını artırmak için düşünmeden dolduruveriyor 140 karakteri. Bir dönem bir ünlümüz Ekşi Sözlük için “Cesaretleri varsa yüzüme söylesinler” gibi bir laf etmişti. İtiraf edeyim: Aynısını Twitter camiasındaki ‘cesur’ arkadaşlar için düşünmüyor değilim. Birileri her gün bilgisayarlarını heyecanla açıp “Bugün kimin canını yaksam, kimi çileden çıkarsam acaba?” diye düşünmüyorsa neyim...
O yüzden gidiyorum sevgili okur. Bir hafta boyunca bilgisayarımı açmayacağım, Twitter’a bakmayacağım. Sinir harbi yaşamadan, “Sakinleştirici mi içsem?” demeden başka bir ülkede, başka bir şehirde nefes alacağım...
Ve son söz
Sağlık Bakanlığı muhtemelen bu yazı yayımlanana kadar ‘SMS rezaleti’ne bir açıklık getirecek. Ve umarım ki(!) sağduyulu bir açıklama olacak bu. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kadının ancak ve ancak bir erkeğin himayesinde yaşamına devam edebileceği(!) düşüncesinin bu kadar çiğ bir biçimde altının çizilmiş olmasına inanmak istemiyorum zira.