Çünkü Türkiye’de eşcinsel olmak ve askerliğin zorunlu kılındığı bu ülkede alınan ‘pembe rapor’larla ilgili bilmeniz gereken gerçekler var
Birkaç hafta önce ‘Zenne’ filminin yönetmenleriyle röportaj yapmış, onlarla buluşmadan önce de filmi izlemiştim. Birçok köşe yazarının size bu filmi izlemenizi tavsiye ettiğini ve aranızda bu ‘tavsiye bombardımanı’ndan sıkılanlar olduğunu biliyorum. İnternette, “Başka konuşacak konu mu yok?”, “Abarttıkları kadar da iyi değilmiş yahu!”, “Klasik bir eşcinsel filmi işte” gibi mesajlara rastladım. Israrımız biraz ‘kabak tadı’ vermiş olabilir ama affınıza sığınarak ben de söylüyorum: Ne yapın edin, bu filmi izleyin ve izlettirin!
Neden mi? Çünkü ‘Zenne’ Türkiye’de ‘öteki’ olmanın verdiği acıyı insanın yüzüne pat diye vuruyor. Çünkü ‘Zenne’ en modern görüşlü olanımızın bile bıyık altında gülebildiği şeylerin kökenindeki gerçekleri hiç çekinmeden, o gülümsemeyi yüzümüzde dondurup bize kısmi felç geçirtmeyi göze alacak kadar sert anlatıyor. Çünkü ‘Zenne’ bugüne kadar birçok kez seslerini çıkarmaya çalışmalarına rağmen toplum olarak karşılarında bal gibi ‘sağır’ rolü oynadığımız insanların filmi.
Pembe rapor meselesi
Eşcinsel bir arkadaşım askerlik dönemi geldiğinde sıkıntıdan yemeden içmeden kesilmişti. Ona “Ne olacak yahu alırsın bir rapor geçer gider” demiştim. Benim için basit bir işlemdi çünkü. Üstelik çürük raporu almak için türlü numaralara başvuran bu kadar ‘erkek’ varken, bir eşcinselin yani raporu doğuştan cebinde olan birinin(!) bu kadar üzülmesini de anlamamıştım.
O da oturup bana bilmediğim ve duyduğumda inanmak istemeyeceğim gerçekleri anlatmıştı. Pembe rapor meselesini yani... Eşcinselseniz bunu bir kurula ispatlamak zorundaydınız. Bu ispat için de ilişki sırasında çekilmiş fotoğraflarınızı hatta videolarınızı onlara sunmanız gerekiyordu. Zarfın içinde götürdüğünüz fotoğraflar elden ele gezecek ve o sırada siz elinizden geldiğince kadınsı bir şekilde karşılarında hiç utanmadan, özel hayatınız o an orada didiklenmiyormuş gibi pişkin bir şekilde oturacaktınız. Raporu almanın tek yolu buydu.
Çünkü kurul ancak bu şekilde eşcinsel olduğunuza inanıyordu. Yani otobüste ön koltukta oturan bıyıklı adamın, kaldırımda yanlarından geçen ‘normal’ görünümlü genç erkeğin, her gün evlerine servis yapan kaba saba apartman görevlisinin eşcinsel olma şansı onlara göre sıfırdı.
Hayata ne kadar küçük bir pencereden baktıklarının farkında mısınız?
Arkadaşım o raporu almak için ağlaya ağlaya makyaj yaptı ve var olduklarını unutmak için uzun süre sinir ilaçlarıyla yaşamasını gerektiren fotoğraflar çektirdi. Çünkü kuruldakiler, çünkü sistem, çünkü bizler onun eşcinselliğini ancak böyle kabullenebildik...
‘Zenne’ röportajında öğrendim ki, bir süredir bu kurul meselesi rafa kaldırılmış. Artık eşcinseller rapor almak için 500 soruluk bir psikolojik testten geçiyor ardından da uzman doktorla görüşüyorlarmış. Ne mutlu bize!
Sonunda insanları fiziksel özellikleri, dinleri, dilleri, kökenleri ya da cinsel eğilimleri nedeniyle cezalandırmadığımız, onları görünmez darağaçlarında sallandırmadığımız bir dünyaya adım atmışız! İnşallah geri dönüşü olmaz, inşallah bir daha hiçbir insanın ruhu benim arkadaşımınki gibi başkalarının kafalarına kazınmış kalıplara sığabilmek için paramparça edilmez.