15.09.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:
ÇAĞDAŞ ERTUNA
Güzel, medyatik, yetenekli, eğitimli... Ama onu ilginç yapan bunlar değil. Çok renkli bir karakter. Benim en hoşuma giden yanı olduğu gibi olması. ‘Seviyeli’ görünme derdi yok. İçi dışı bir. Ne düşünüyorsa pat diye söylüyor. Yaramaz çocuk gibi. İçinden ne geliyorsa o anda onu yapıyor. Hesabı kitabı yok. Bazen bu yüzden zor duruma da düşüyor. Bazı yaptıkları yıllar geçse de unutulmuyor. Onun tabiriyle ‘paket’ giderek ağırlaşıyor. Kendisini 6 ay New York’ta ‘tadilata aldı’. Şimdi heyecanlı, yeni planları var.
Ne yapsanız olay oluyor. Çalışmadığınız dönemlerde bile inanılmaz ilgi çekiyorsunuz. Neden bu kadar merak ediliyorsunuz?
14 senelik geçmişimden itibaren çok naturel ve olduğum gibi biriyim. Laflarımı çok tartmıyorum, hakikaten fikrim neyse onu söylüyorum. İnsanlar birtakım şeylerini saklıyorlar. Kendi imajları adına bir şekil oluşturuyorlar kendi kafalarınca. Çok prototip. Ben onu hep reddettim. Belki de çok renkli bir kişilik olmam enteresan geliyor.
Sabah mutlu mutlu kalkıyorum. Yalnız olduğumdan dolayı evde sesli konuşabilme lüksüm var. Anneannem öyle konuşurdu. Şimdi yaş ilerledikçe evde yalnız sesli konuşmalara başlıyormuşsun, onu çözdüm. Bugün süper geçecek, çok güzel bir gün olacak diyorum. Sonra bir gazete açıyorum. Zaten benim o sesli yakarışım 15 dakika içinde kendi kendini imha etmiş oluyor. Ben hayatımda hiç gazetecileri bulunduğu yere çağıran ünlülerden olmadım. Belki de bir bilinmemezlik var, ondan merak ediyorlar. Köşe yazarları da söylemediğim bir şeyle ilgili ben söylemişim gibi yorumlar yapıyor.
Bundan rahatsızlık duyuyor musunuz?
Bana zararı oluyor. İnsanlar zannediyor ki bizim hayatımız hep atraksiyon içinde geçiyor. Bizim normal günümüz yok. Halbuki değil işte. Bir yerde bu zamana kadar en başarılı olduğunuz şey ne demişlerdi. Dedim ki 14 senedir bu sektörde ruh sağlığımı muhafaza ettiysem hakikaten bu çok büyük başarıdır. Hiçbir ilaç almadan, derin depresyonlara girmeden, sürekli kendine motivasyon vererek, pozitif düşünmeye çalışarak ayakta kaldıysam bu benim için başarıdır. İnsanlar güzel ve kolay bir şey zannediyor izlenmeyi. Ama değil. Özel hayatın sınırlanıyor. İnsanlara artık bakamaz oluyorsun. Masanda küçücük kalıyorsun.
New York’a gitmenizin nedenlerinden biri de bu mu?
New York’a gittiğimde benim için en güzel şey rahat edebilmek. İnsan rahat nefes aldığı zaman kendi hayatına ve başkalarına daha objektif bakabiliyor. Bir de orada gözlem yapabiliyorum, insanlar ne yapmış, ne giymiş bakabiliyorum. Benim için en büyük zenginlik bu.
O yüzden New York bana iyi geldi. Benim için kaçış değildi, her zaman yapmak istediğim bir şeydi. Aynı yerlerde zaman zaman tükendiğimizi hissediyoruz. Hangi sektörde olursak olalım, belli kafelerimiz, sokaklarımız ve sınırlı bir arkadaş çevremiz var. Bir yerden sonra insan başka yere geçip kendini şarj edip rutine öyle dönmek istiyor. Benim için New York’ta hakikaten beslenme durumu oldu. Bir de ruhu tadilata aldık New York’ta. Tadilattayız, kapalıyız durumu.
Şimdi neler yapıyorsunuz?
Şimdi bir kitap yazıyorum. Kendini yazıyla ifade edebilmek ve onu kitap haline getirebilmek çok başka. Bu zorluğun farkındayım. Ama ben roman yazmıyorum. O anlamda bir iddiam yok. Kadınlar, ilişkiler, kendimizi güzel hissetmemiz adına birtakım tüyolarla ilgili yazıyorum. Tamamen kendi tecrübelerimi ve düşüncelerimi aktardığım, çok samimi bir kitap olacak. Kasımda çıkacak. Bir sürü insanı rahatsız da edebilir. Bazılarına dürüst de gelebilir. Sonuçta bu benim fikrim. Herkes beğenecek, onaylayacak diye bir durum yok. Ama fikrimi söylemekten hiçbir zaman kaçınmıyorum. Bu kitapta benim hayatımdan çok şey var.
Eski sevgilileriniz panik olacak.
Samimi bir kitap ama tabii ki isim yok.
Geçmişinizle ilgili çok yargılandınız. Değiştirmek istediğiniz, olmasaydı dediğiniz bir şey var mı?
İnsan ruhu o kadar değişken ki... Dönemsel birtakım şeyler yaşıyoruz, farklılaşıyoruz. Keşke yaşamasaydım dediğim hiçbir dönem olmadı. Çok dolu dolu yaşadım. Yaşım gibi yaşadım. Her yaşın yaşam tarzı, duruşu, kıyafeti farklı olmalı. Hedefim her yaşımı o yaşın en güzel şeklinde yaşamak. Tek pişmanlığım tiyatroyu çok ihmal ettim ki ben çok potansiyeli olan bir oyuncuyum.
Şimdi bir tiyatro projesi var mı?
Tiyatroda baştan sona enerjini gösterebileceğin, kesintisiz oyunculuk performansı sergiliyorsun. Benim o anlamda farklı hayvani içgüdülerim var. . Çok yakında yurtdışında bir proje çıkacak gibi hissediyorum. Ben zoru seviyorum. Ruhumda bir mazoşistlik var. Şu anda keşke içinde bulunsaydım dediğim o kadar az iş var ki... Biraz da şans, sabır işi.
Sabırlı mısınız?
Ben sabırsız bir insanım. 14 senedir çalışıyorum. Durman gereken bir dönemse sana komut yukarıdan geliyor, sen ne kadar yırtınsan da. O patlama zamanı da gelecek. İnşallah o patlama zamanımı doğru kanalize ederim hayatıma, işime.
Yakışıklı fit olmuş önemli değil, özgüveni olmalı
Mesleğiniz ilişkilerinizi de etkiliyor mu?
Orada çelişiyor zaten. Hepimiz paket programız. Ben iyi ve dürüst olmama rağmen oturmuş imajımla, çalışma tempomla, geriden getirdiklerimle ağır bir paketim. Ben diyorum ki, ben meraklısınayım. 1940 model Mercedesler vardır mesela. Bazısına ‘Aman ne yapacağız Allah aşkına’ dedirtir. Ancak çok paran vardır, bunu da ikinci araba olarak alırsın. Öbürü bakar, ‘Bu hurdaya para mı verilir’ der. Ama iki tane meraklısı çıkar, orada da birbirlerine girerler ve en yüksek fiyatı veren alır. Her anlamda nev-i şahsına münhasır bir tip olduğum için meraklısınayım. Hem benim içimi göreceksin, hem dış kabuğu kabulleneceksin, sonra da özgürlüğümü zedelemeden kanatlarının altına alacaksın. İlişkide istediğim gibi bir insanı bulabilmem zaten yüzde 1 ihtimal. O yüzde 1’in içinden de benim istediğim gibi birini bulmam zor.
Nasıl birini istiyorsunuz?
Kendime göre kriterlerim var. Beni tamamlayan biri olması lazım. Beni ben olarak kabul edecek bir insanla birlikte olmayı tercih ederim. Özgüven çok önemli. Çok yakışıklı olmuş, fit olmuş önemli değil. İşinde başarılı olması da çok önemli, hangi sektörde olursa olsun. Yoksa problem çıkıyor, senin altında ezilmemesi gerekiyor. Senden daha güçlü olmalı madden, manen ve ruhen.
Artık annemi anlamaya başlıyorum
Böyle fit kalmak için neler yapıyorsunuz?
Çok spor yapıyorum. Aile çok önemli, küçük yaşta edindiğin alışkanlıklar çok önemli. O zaman farkına varmıyorsun. 12 yaşından beri tenis oynuyorum. İyi ki öğrenmişim. Kayak kayıyorum. Bursa’da büyüdüğüm için öyle bir imkânımız vardı. Annem beni hep spora yönlendirdi. Spor benim için çok rahatlatıcı ve meditatif bir şey. Koşu bandının üstünde dua ediyorum, dileklerde bulunuyorum, düşünüyorum, 40 dakika geçiyor. Ondan sonra işkence aletlerinin altına girmek gerekiyor vücudu sıkı tutmak için. Kolay bir şey değil, çok emek istiyor. Bir şeyi abartmaksa ben sporu abartmayı tercih ediyorum. Beslenmeme de dikkat ediyorum. Her kadın gibi iyi geleceğini umarak, sabah akşam kullandığım ürünlerim de var. Gözüme ayrı, yüzüme ayrı krem sürerim.
Bir tek sigara içiyorum, zararlı. Artık annemi anlamaya başlıyorum. Küçükken annemin sigaralarını alıp atardım, sağlığa zararlı diye. Bir gün annem dayanamayıp ‘Hande, lütfen bir tek lüksüm bu’ dedi. Şimdi bu streste anlıyorum onu. Sezen Aksu’nun bir şarkısındaki gibi ‘Büyüdükçe anneni daha çok anımsıyorsan hatta anlıyorsan...’
Hande Ataizi’nin EN’leri
En utandığınız an?
Herkes bakarken topuğumun iki tahtanın arasında sıkışması ve çıplak ayakla kalmam.
En özendiğiniz kişi?
Derdi tasası olmayan ev hanımlarına çok özeniyorum. Ben hiçbir zaman öyle olamayacağım için. Ciltleri bile pırıl pırıl. Stres olmayınca öyle oluyor herhalde.
En kızgın olduğunuz kişi?
Hayattan hiç beklentisi olmayıp, kötü dedikodu yapan insanlar. Hepsinin kafasını keseceksin.
En büyük çılgınlığınız?
Serencebey’de otururken yokuş yağmurdan dere olmuştu. Ben de çizmelerimi çıkarıp suların içinden çıplak ayak yürüdüm.
Asla hayır diyemeyeceğiniz şeyler?
Tatlı, ayakkabı ve seyahat teklifi.