CaddeSakın son aşkım deme bilemezsin

Sakın son aşkım deme bilemezsin

22.07.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Buika önceki akşam İstanbul’daydı. Hem konuştu, hem şarkı söyledi, hen de dans etti. Uzun elbisesi, çıplak ayakları ve renkten renge giren sesiyle aşkı ve özgürlüğü kutsadı

Sakın son aşkım deme bilemezsin

İlkini evet; hatırlarsın. Kimdi, ne zamandı, nasıldı? Ya sonuncusunu...Yanındaki mi sanıyorsun? Bilemezsin. Sakın hayatındakine “Sen benim son aşkımsın” deme. Kimbilir belki de... Bugün, yarın, bir dahaki ay bakmışsın ki aşık olmuşsun, başka birine, hem de delicesine...
Bir kadın anlattı bunları bana. Önceki akşam Sepetçiler Kasrı’nda. Hem konuştu, hem şarkı söyledi hem de felsefe yaptı. Peki anlattıklarına, özellikle aşk konusunda söylediklerine hak verdim mi? Verdim ama korktum. Aslında bencilce bir duyguya kapıldım. Kendimin aşık olma ihtimalini sevdim, bundan heyecan duydum, hayatımdakinin başka birini sevebilme ihtimalinden ürktüm. Sonra bu düşünceleri kafamdan kovdum. Ve o kadını seyretmeye başladım.
Dinlemeye gitmiştim ama seyrettim. Üzerinde somon rengi uzun bir elbise vardı. Yerlere kadar uzanan, sırtı çıplak boyundan askılı... Kulağının arkasında bir çiçek. Derken bana göre bir kadını dans ederken en müthiş gösteren hareketi yaptı. Uzun elbisesini diz kapaklarına kadar sıyırdı, kendini müziğin ritmine bıraktı. Ayakları çıplaktı.
Belki de ona haksızlık ediyorum. Sesinden başlamam lazım anlatmaya. Renkten renge soktuğu sesinden. En çok da doğaçlama yaptığı anlardan.

Haberin Devamı

Anılara dalmak
Piyano, kontrbas ve davul eşliğinde sözle değil gırtlağından çıkarttığı seslerle iniş çıkışlar yaşadığı, yaşattığı dakikalar... Bu bölümlerin başında “Şimdi geçmişe, hatıralarıma gideceğim,” diye anons etti. Gözlerini kapattı ve anlattı. Kim ne anladıysa artık... Kimileri onun hatıralarını paylaştı belki, başkaları kendi anılarına daldı. Ben ikinci gruptaydım. Ama herkes nefesini tuttu onu izledi.
Buika... Sesini odamın yanındaki komşularımın ezberlediği kadın. Dün sen caz, flamenko söyledin. İspanyolcanın koridorlarında dolaştırdın beni. Gerçi en sevdiğim parçanı söylemedin. Keşke bir de ‘No Habra Nadie el En mundo’ deseydin. “O kadar aşkı bana tattırdıktan sonra niye?” diye sorduğun şarkın hani. Ama olsun. İyi ki İstanbul’daydın. İyi ki her cümlende ‘aşkı ve özgürlüğü’ kutsadın.
Sahi? Aşık insan özgür müdür? Ya da özgür biri aşık olabilir mi? Bir daha gelirsen benim yaşadığım şehre, bunun da felsefesini yapar mısın?

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler