Cadde Sanatçı için düzgün bir özel hayat şart

Sanatçı için düzgün bir özel hayat şart

24.07.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Ali Eyüboğlu Tiyatroda 59 yıldır zirvedeki yerini koruyan, her arzusu yerine geldiği için şükreden Gazanfer Özcan’a göre bunca yıl ayakta kalmasının nedeni, düzgün özel hayatı...

Sanatçı için düzgün bir özel hayat şart

Bu söyleşiyi yapana kadar tiyatrocu Fulya Özcan’ı, Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan çiftinin kızı olarak biliyordum. Gönül Ülkü ile Gazanfer Özcan’ın evliliklerinden hiç çocukları olmadığını, Fulya Özcan’ın Gazanfer Özcan’ın ilk eşinden dünyaya geldiğini, Gönül Ülkü’nün de ilk evliliğinden yurtdışında yaşayan bir oğlu olduğunu Bodrum Club Flipper’da gerçekleştirdiğimiz bu “Cafe Sohbeti” sayesinde öğrendim.
Sadece bu mu? 77.5 yaşındaki Gazanfer Özcan’ın bir reklam filminde birlikte kamera karşısına geçtiği torunu Tarık Ündüz’ün de anne ve babası ile dedesinin yolundan gitmek için Yeditepe Üniversitesi’nde tiyatro okumaya başladığını da...

59 yıl boyunca zirvede kalmayı nasıl başardınız?
Eğer beni zirvede görüyorsanız eksik olmayın ama ben açıkçası bir yerde kaldığımın farkında değilim. Ne yaptığımı da bilmiyorum.(Gülüyor) Aklımıza geldikçe bir şeyler yapmaya ve yansıtmaya çalışıyoruz. Beğeniliyorsa ne mutlu. Hiç sonuna gelemedik! Bunca yıl ayakta kalışımda herhalde özel hayatın önemi var. Sebebi budur. Düzgün bir özel hayat bence bir sanatçı için şart. Özel hayatına bu özeni göstermeyenleri de görüyoruz.

59 yıla kaç tiyatro sığdırdınız?
Bilemiyorum ama herhalde 100’ün üzerindedir.

Yaklaşık 5 yıldır Avrupa Yakası’nda oynuyorsunuz. Sizin için Avrupa Yakası ne ifade ediyor?
Aslında ben Avrupa Yakası’na çok istekli başlamadım. Hatta şartlar koştum; haftada bir gün boş günüm var, o da pazartesi diye... Peki dediler. Fakat eksik olmasın Gülse’nin (Birsel) çok büyük etkisi var, o çok bastırmış. O yüzden ilk anlaşma benle yapıldı. Çalışmalar başladı ve bir haftada müthiş bir kaynaşma oldu. Gerçek bir aile düzeni çıktı ortaya, hâlâ da öyle gidiyor. Çok samimi bir set bizimkisi... Bu Gülse Birsel’in çok titiz oluşundan, özel hayatını çok düzgün tutuşundan, her şeye çok fazla meraklı ve kural insanı oluşundan kaynaklanıyor. Ama sağ olsun, bizim için kural bile bozdu.

Ne gibi?
Mesela sette sigara yasak ama Hümeyra ile bana içmemiz için ayrıcalık tanıdı. Gerçi ben de bıraktım, Hümeyra da bıraktı. 4 aydır içmiyorum. 65 sene boyunca günde üç paket sigara içtim. 2.5 sene de Gönül’den (Ülkü) gizli içtim. O beni içmiyor biliyordu, ama sonra deşifre olduk. Neler yapmadım ki! İyi idare ettim o 2.5 sene. 

“Avrupa Yakası”na başlarken koyduğunuz şartlardan biri de oturarak oynamak mıydı?
Benim öyle bir şartım olmadı. Onlar oturttular beni. Allah razı olsun çok da memnun kaldım. Yönetmen Hakan Algül oturttu beni. Yerimi de çok sevdim. Ama şimdi kaldırıyorlar beni ve ha bire koşturuyorlar. 

Hümeyra ile nasıl bir ikili oldunuz?
İyi bir ikiliyiz. Ama ilk önce o rol için Hümeyra seçilmemişti. İlk bölümü başkasıyla çekmiştik, ama o sonra Amerika’ya gitti. O gidince Hümeyra ile çalışmaya başladık. Geldiğinde bana, “Bütün arzum yıllardır sizinle beraber oynamaktı. Allahıma şükrediyorum” dedi, beni de çok duygulandırdı. Bana samimi geldi. İnşallah da öyledir. (Gülüyor) Çünkü bu işte çok fazla samimiyet aramamak lazım.  

Televizyonda ağır senaryolarla ilerleyen birçok dizi var. Ama siz komedi olarak ilerliyorsunuz. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
Aksine çok da memnunum. Bu çizgiyi zaten ben kendim seçmedim. Kendiliğinden öyle oldu, Vasfi Rıza Zobu gibi büyüklerimiz öyle yönlendirdi bizi. Seyirci de öyle kabul etti. Komik olduk çıktık. Halimden gayet memnunum. 

“Avrupa Yakası”nın karakterlerinin söylediği “Oha falan oldum”, “Kal geldi” gibi sözcükler gençlerin diline pelesenk oldu. Bu nedenle kızıp dizinin Türkçeyi bozduğunu söyleyenler oldu. Bu konuda sizin görüşünüz ne?
Haklılar. Haklılar ama öyle kabul ettik. Benim sevmediğim bir şey bu. Hatta dizide yegâne sevmediğim şey o. Hasta oluyorum. Yanlış sözcük kullanımı beni çok üzüyor. “Hadi ben gittim”, “Ben kaçtım” sözleri beni rahatsız ediyor. Nereye kaçıyorsun? Torunum Tarık da söylüyor bazen, çok kızıyorum ona...

Sizin, dizideki karakterlerden favoriniz kim? En çok kim güldürüyor?
“Burhan”ı oynayan Engin Günaydın. Ben onu kendi gençliğime benzetiyorum. Davranışlarımız, işe olan bağlılığımız aynı. Benim yaptığım şeyleri yapıyor. Allah vergisi bir sahne sempatisi var. Çok güzel bir şey bu. Çok aranan ve herkeste olmayan bir özellik.

“Gülse Birsel, ‘Burhan’ın karşısına bir şey yazmıyormuş, Engin Günaydın rolüne vücut diliyle hayat veriyormuş deniyor, bu doğru mu?
“Burhan” zaten kendi bir şeyler katıyor ve çok yetenekli olduğu için ortaya kötü bir şey çıkmıyor. Çok beğeniyorum ben onu. Hiç yanlış bir şey yapmıyor. Bir de ahlaki yönü çok iyi. Dışarıda çok mahcup. Kamera karşısında yerden yere atıyor kendini. Şaşırıyorum o haline. Allah Allah ben de böyle yapardım eskiden diyorum. Ben gülüyorsam çok hoşuna gidiyor onun da. Keyif alıyor o da. Eşimin de bir numaralı adamı o... Herkesi susturuyor onu seyrediyor dizide.

Benim favorim de Rutkay Aziz.
Ona laf yok. O benim adamım. Yaptığı karakter o kadar güzel ki. Onun da üzerine çok iyi oturdu o karakter...

Haberin Devamı

Dileklerim yerine geldi
Eşiniz Gönül Hanım hasta oldu, arkasından siz ameliyat geçirdiniz, bu nedenle tiyatronuz iş yapamadı, vergi borçlarınız nedeniyle sıkıntılı bir dönem yaşadınız. Hâlâ sürüyor mu o sıkıntılar?
Evet, hâlâ devam ediyor o sıkıntılar. Olağanüstü bir çabayla uğraşmaya çalışıyoruz. Ama bu anlamda Avrupa Yakası’nın büyük katkısı var. Hem kendi hayatını idame ediyorsun, hem tiyatroyu ayakta tutuyorsun, hem de vergi borcunu ödüyorsun. Yaklaşık 80 milyar vergi borcu ve faizi ödedim bu sene... Cari borçlar da ayrı. Para “Avrupa Yakası”ndan geliyor, borçlara gidiyor. 

Hayatta keşke yapmasaydım dediğiniz ne var?
Hep güzel şeyler yaptım. Pişmanlık duyduğum şeyler olmadı. Sigara bile değil, çünkü yıllarca büyük bir aşkla içtim. (Gülüyor) Ben sigaranın bitince bile yere atılmasına dayanamayan bir insanım. O kadar büyük bir aşkım vardı. 

Mutlaka yapmalıyım dediğiniz ne var?
Sigarayı mutlaka bırakmalıydım ve bıraktım. Sigara içmemek benim için büyük bir fedakârlık çünkü...

İyi ki yapmışım dediğiniz ne var?
İyi ki Gönül’ü almışım. 

Hayatınızda yapmayı isteyip de yapamadığınız ne var?
Yok, Allah’a çok şükür. Her arzum yerine gelmiştir. Ulu Tanrım beni hiçbir şeye muhtaç etmedi. Hep dileklerimi yerine getirmiştir. En sıkışık anımda hep son anda yetişmiştir. Onun için hep şükrederim halime. 45 yaşında bizim tiyatro. 45 sene bizi kimse yönlendirmedi ki! Ben hep kendim seçtim oyunları... İstediğim oyunu oynadım. Bundan iyi bir şey olabilir mi?

Haberin Devamı

Polis olmayı istiyordum
Allah uzun ömür versin ama bu dünyadan göçüp gittiğinizde insanların sizi nasıl hatırlamasını istersiniz?
Valla pek hatırlayacaklarını tahmin etmiyorum. Kimse hatırlanmaz... Benim büyüklerim, üstatlarım unutuldu. Tiyatroyla uğraşan gençlere Vasfi Rıza’yı soruyorum, tanımıyor. Şaşkına dönüyor insan. Halbuki dün daha ortalardaydı Vasfi Rıza... 8-10 sene birkaç kişi hatırlar, sonra o unutulur. Kimler geldi, kimler geçti? Maalesef öyle... Belki işte ileride torunum hatırlatırsa birilerine...

Çolpan İlhan ile Kerem Alışık, Sadri Alışık’ın adını ne güzel yaşatıyor. Sizin de kızınız Fulya Özcan ile damadınız Gazanfer Ündüz oyuncu. Torununuz Tarık da tiyatro okuyor. Onlara, ‘Adıma tiyatro yarışmaları düzenleyin, genç tiyatrocular yetiştirin’ diye bir vasiyet yok mu?
Kendi akıl eder yapar herhalde!

Tiyatrocu olmasaydınız, ne olmak isterdiniz?
Polis olmayı isterdim. Bizim ailede o kadar çok polis vardı ki, ben de müthiş şartlanmıştım polis olacağım diye... Sonra tiyatrocu olunca polis de oldum, emniyet müdürü de... İyi ki olmamışım, benim akranlarım emekli oldu, kenarlarda kaldı!

Haberin Devamı

10 ismin çağrıştırdıklarıGönül Ülkü: Canım, aşkım
Fulya Özcan: Hayatımın sebebi
Gazanfer Ündüz: Çok sevgili evladım
Tarık Ündüz: Yaşama sebebim.
Gülse Birsel: Çok sevdiğim bir evladım
Hümeyra: İkinci eş olarak saygı duyduğum bir insan.
Nejat Uygur: Allah şifa versin. Çok sevdiğim bir arkadaşım. Nesli tükenmiş, yeri doldurulmayacak bir oyuncu. 50 - 100 senede bir gelir.
Ata Demirer: Terbiyeli, saygılı bir arkadaş. Sevdiğim bir çocuk.
Okan Bayülgen: Hayranım ona. Çok zeki.
Levent Kırca: Severim.