CaddeŞEHiR, SANKi SONSUZ BiR OKYANUS GiBi

ŞEHiR, SANKi SONSUZ BiR OKYANUS GiBi

04.05.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

İstanbul Life dergisi, Candan Erçetin'le Arkeoloji Müzesi'nde buluştu. Sanatçı, "Bugün gönlümde yatan aslanı soracak olursanız, kendi araştırma kazısı olan bir arkeoloji profesörü olmak isterdim" diyor

ŞEHiR, SANKi SONSUZ BiR OKYANUS GiBi

Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra tıp, mühendislik gibi bir eğitim yerine klasik arkeoloji eğitimi almayı tercih ettiniz. Üstelik ilk tercihlerinizden biriydi. Neden arkeoloji?
Dokuz yaşındayken ağabeyimin askerlik yaptığı Amasya’ya gitmiştik annemle. Ben orada kayalara oyulmuş anıtsal kral mezarlarını gördüğümde arkeoloji okumaya karar verip anneme de “Bak anne ben büyüyünce o kral mezarlarını araştırmaya gideceğim” demiştim. Daha sonra o kral mezarlarını araştırmaya gidemedim tabii; çünkü klasik arkeoloji okumuştum ama başka birçok tarihi eseri araştırma şansını elde ettim. Neden mi arkeoloji? Bastığım yerleri sadece toprak zannetmemek için, geçmişi öğrenip ileriyi görebilmek için, bir de sanat tarihinin gelişimini inceleyip ileri bir estetik anlayışı kazanabilmek için.

İstanbul’da sizi en çok hangi tarihi eserler etkiliyor?
İstanbul’da Tekfur Sarayı kalıntıları, öğrenciyken çok sık gittiğim ve çok etkileyici bulduğum bir tarihi mekandır. Osmanlı sarayları, gerek Dolmabahçe, gerek Beylerbeyi, gerek Yıldız, hepsi birer sanat şaheseri; keza Mimar Sinan camileri de. Ancak, bence İstanbul’un en muazzam eseri yaklaşık bin 500 yıldır ayakta duran Ayasofya.

Bir gününüzü bu şehre ayırdığınızda rotanızda nereler olurdu?
Bu artık çok kolay değil; yani benim günümü şehre ayırmam kolay da, şehirle baş başa kalmam maalesef mümkün olmuyor. Ama hayal bu ya, tıpkı geçmişte olduğu gibi şimdi de olabilseydi, sanırım doğrudan Arkeoloji Müzesi’ne gider, bahçesinde Osman Hamdi Bey’in anısına bir acı kahve içerdim, sonra yürüyerek Ayasofya’ya, Hipodrom’a oradan Beyazıt’a gider Bakırcılar Çarşısı’ndan aşağıya inip Mısır Çarşısı’nda Pandeli Restaurant’da bir ‘Hünkarbeğendi’ yerdim. Daha sonra Galata Köprüsü’nden Karaköy’e geçip, Bankalar Caddesi’nde İspanyol Merdivenleri’nde soluklanıp, Şişhane’den doğru Pera’ya giderdim.

Sizce İstanbul’da yaşayanların, yaşadıkları şehrin tarihine olan yaklaşımları nasıl?
Bence İstanbul’da yaşayan yaklaşık 19 milyon kişinin çoğu, bu şehrin ne tarihinin, ne güzelliğinin, ne de gücünün farkında. Şehir sanki sonsuz bir okyanus gibi. Bazen İstanbul’u seyrettiğimde boğulmamak için çırpınan çaresiz ve umutsuz insanları görüyorum. Kızgın, mutsuz, saygısız, sevgisiz; sanki ne geçmişi ne de geleceği olan. Bu duygular içindeki insanların tarihiyle ilgilenmesini beklemek hayalperestlik olur.



İDARECİLER EĞİTİLMELİ
Geçen aylarda domuz gribi meselesi çıkarıldı ve aşılar elde kalmasın diye kampanya yapıldı. Şayet toplumu doğru ya da yanlış yönlendirmek istiyorsak başarılabileceğini gördük. Tarihi ve kültürel değerlere dikkat çekmek istiyorsak, önce idarecilerimizi eğitmemiz gerekiyor, ki onlar da bunun önemini anlasın ve anlatmaya başlasınlar.

KEŞFETYENİ
İsmail Balaban ayağının tozuyla başpehlivan oldu
İsmail Balaban ayağının tozuyla başpehlivan oldu

Cadde | 25.05.2025 - 13:13

İsmail Balaban Türkiye'ye döner dönmez kariyerine hızlı bir giriş yaptı. İşte detaylar...

Yazarlar